Birinci oduncu sabahları güneş daha doğarken işe başlar, bir ağaç devrildiği anda hemen diğerine koşar, ne dinlenir ne de öğle yemeği için ara verirmiş. Gün boyu durmaksızın çalışır, akşam olduğunda ise arkadaşından çok daha sonra evine dönermiş. O, en çok çalışan, en çok yorulan oduncu olarak bilinirmiş.
İkinci oduncu ise farklıymış. O, arada bir dinlenir, sırtını bir ağaca dayar, ormanın kuşlarını dinler, baltasını eline alıp dikkatle bilermiş. Hava kararmaya başladığında da çalışmayı bırakır, evine dönermiş.
Bir hafta boyunca ormanda bu şekilde çalışmışlar. Haftanın sonunda ikisi de kaç ağaç kestiğini saymaya başlamış. Ne olduysa o zaman olmuş! Birinci oduncu şaşkınlıkla bakakalmış. Çünkü ikinci oduncu ondan çok daha fazla ağaç kesmiş!
Birinci oduncu hiddetle ikinci oduncunun yanına gitmiş: "Bu nasıl olabilir? Daha çok çalıştım, senden erken başladım, geç bitirdim, ama sen benden daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?"
İkinci oduncu sakin bir şekilde gülümsemiş ve şöyle demiş: "Sevgili dostum, ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir durup baltamı bilemeyi ihmal etmedim. Keskin bir baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."
Birinci oduncu o an anlamış ki sadece çalışmak yetmez. Bazen durup dinlenmek, baltayı bilemek gerekir. Tıpkı insanların da zaman zaman durup kendilerini geliştirmesi, eksik yanlarını güçlendirmesi gerektiği gibi. Çünkü keskin bir balta, doğru zamanda kullanılan bilgi ve deneyimle birleştiğinde, başarıya ulaşmak çok daha kolay olurmuş.
Ve böylece, ormanın derinliklerinde yaşayan bu iki oduncu, bize önemli bir ders bırakmış: Kendimize zaman ayırmak, baltamızı bilemek, hayatta daha az çabayla daha çok yol almamızı sağlar.
Masal bu ya, ormanın ağaçları birer birer büyür, kuşlar şarkılar söylemeye devam ederken, ormandaki tüm canlılar bu dersin ne kadar önemli olduğunu öğrenmişler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder