2024-09-27

Çiftçinin karısı ve civciv

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, yemyeşil bir çiftlikte bir civciv yaşarmış. Bu civciv her gün ona yem ve su getiren, güzel sesli, güler yüzlü bir çiftçinin karısını çok severmiş. Her sabah onu karşılamayı sabırsızlıkla bekler, getirdiği taze buğday tanelerini keyifle yer, serin suyunu içermiş.

Zaman geçtikçe civciv büyümüş, tüyleri altın gibi parıldayan kocaman bir tavuk olmuş. Neşeli günler geçer, tavuk her geçen gün çiftçinin karısına daha çok bağlanırmış. İçinde ona karşı derin bir güven varmış; onu her zaman koruyacağını düşünürmüş. Yüreğindeki bu güven duygusunu hiçbir şey sarsamazmış.

Derken bir gün, o sevdiği eller onu nazikçe kucaklamış, fakat bu kez farklı bir yere götürmüş. Tavuk şaşkınmış ama endişelenmemiş. Her zaman olduğu gibi güvenmiş. Ama işte, kaderin garip bir cilvesi bu ya, o sevgi dolu eller tavuğun sonu olmuş. Çiftçinin karısı onu pişirmek üzere kesmiş.

Tavuk son nefesinde anlamış ki, her gün tekrar eden bir örüntüye güvenmek bazen yanıltıcı olabilir ve hayat her zaman göründüğü gibi değilmiş. Yine de onun hikayesi, güvenle yaşadığı güzel günlerin hatırasıyla sonsuzlugrs karışmış.

Böylece civcivin masalı, küçükten büyüğe, saflıktan tecrübeye uzanan bir yolculuk olarak bitmiş.

Gökten üç tane buğday tanesi düşmüş, biri sevgiye, biri güvene, biri de ders almak isteyenlere...


Hiç yorum yok: