2025-05-01

Eşler Arasında İletişimi Bitiren Görünmez Duvarlar

Eşler Arasında İletişimi Bitiren Görünmez Duvarlar: Üç Temel Neden Üzerine Bir Değerlendirme

İnsan doğası, anlamak ve anlaşılmak üzerine kuruludur. Bu temel ihtiyaç, en çok da hayatı birlikte sürdürmeye karar veren eşler arasında kendini gösterir. Ne var ki zaman içinde, aynı evi paylaşan iki insan birbirine yabancılaşabilir, hatta birer “otelciye” dönüşebilir. Bu yabancılaşmanın arkasında onlarca neden yatabilir; ancak bu yazıda, evliliklerde iletişimin azalmasının ve nihayetinde kopmasının üç temel nedenine odaklanacağız. Çünkü bu nedenler, sorunun merkezine ışık tutmakla kalmaz, aynı zamanda çözüm yolculuğunun da ilk adımlarını oluşturur.

1. İletişimin Ödül Getirmemesi: Konuşmanın Yük Haline Gelmesi

Davranışçı psikolojinin en temel ilkelerinden biri şudur: Her davranış, sonucunda bir ödül ya da ceza aldığı sürece devam eder ya da sona erer. Evlilikte de durum farklı değildir. Eğer her iletişim çabası, öfke, kırgınlık, tartışma ya da sessizlikle sonlanıyorsa, o çabanın ödülü değil, cezası vardır. Bu durumda eşlerin iletişimden beklentileri zamanla tükenir. Artık konuşmak, dertleşmek, duygu paylaşmak bir ihtiyaç değil, bir tehdit haline gelir. “Ne zaman konuşsak tartışıyoruz”, “Her seferinde kavga çıkıyor” gibi cümleler, bu süreçte sıklıkla duyulan yakınmalardır. Eşler zamanla konuşmanın işe yaramadığına kanaat getirir, sessizliğe sığınırlar. Oysa bu sessizlik, bir huzur değil, bir tükenmişlik göstergesidir. Evliliği diri tutan şey, çözüm değil çaba; sessizlik değil, sağlıklı çatışmadır.

2. İletişimin Uzlaşma ile Sonuçlanması Beklentisi: Paylaşmanın Yerine Pazarlık Koymak

Bir diğer iletişim çıkmazı, konuşmaların sonunda mutlaka bir uzlaşma beklenmesidir. Evet, eşler benzer pencerelerden bakamıyor olabilirler. Ama bu farklılıklar, ortak bir yaşamın önünde engel değil, çeşitlilik kaynağı olabilir. Ne var ki, eşler konuşmanın sonunda bir anlaşma çıkmazsa, bunu başarısızlık olarak algılarlar. Zamanla “Zaten uzlaşamıyoruz”, “O beni anlamaz”, “Ayrı dünyaların insanıyız” gibi inançlar yerleşir ve iletişim, bir çözüm umudu olmaktan çıkar.

Oysa iletişimin amacı uzlaşmak değil, anlamak ve paylaşmaktır. Uzlaşma, anlayışın doğal bir sonucudur; bir hedef değil, bir yan etkidir. Üstelik hızlıca yapılan, gönülden benimsenmeyen uzlaşmalar kalıcı olmaz. Sadece tartışma uzamasın diye verilen ödünler, bir süre sonra “Hani böyle yapmayacaktın?” serzenişlerine dönüşür. Çünkü bu tür uzlaşmalar, anlaşılmanın değil, suskunluğun ve içe atmanın eseridir. Gerçek iletişim, aynı fikirde olmasak da birbirimizi anlamaya çalışmaktan geçer. Uzlaşamamak da bir uzlaşı biçimidir ve çoğu zaman iletişimi sürdürebilmenin anahtarıdır.

3. Akıl Okuma: Gerçeği Tahminle Değiştirmek

İletişimin önündeki üçüncü büyük engel, “akıl okuma”dır. Bilgi eksikliğinin olduğu yerde tahminler devreye girer. Ancak bu tahminler, çoğu zaman bireyin kendi algılarını “mutlak gerçek” gibi kabul etmesinden kaynaklanır. Eşler zamanla birbirlerinin ne hissettiğini, ne düşündüğünü, ne amaçladığını bildiklerini varsayarlar. Bu da “Zaten beni anlamaz”, “Yine sinirlendi”, “Aslında ne demek istediğini biliyorum” gibi cümlelerle kendini gösterir. Böylece konuşmaya, sormaya, açıklamaya gerek kalmaz; çünkü her şey önceden “bilinmektedir.”

Oysa bu büyük bir yanılsamadır. Gerçekler ancak paylaşıldıkça anlam kazanır. Kulak kaşımanın sinir belirtisi olup olmadığını, ancak kişinin kendisi açıklayabilir. Eşinizin televizyon seyretme nedenini tahmin edebilirsiniz, ama kesin olarak bilemezsiniz. Bilginin yerine tahmini koymak, iletişimi sakatlayan en tehlikeli alışkanlıklardan biridir. Akıl okumak, eşler arasında köprü kurmak yerine duvar ören bir eylemdir. Üstelik, çoğu kez yanlış çıkar. Kısaca: Çok bilirsen, çok yanılırsın.

Sonuç: İletişim, Birbirini Anlamayı Seçmektir

Evlilikte sağlıklı iletişim, çözüm arayışının değil, anlamaya yönelik samimi bir çabanın sonucudur. Tartışmaların çatışmaya dönüşmediği, anlaşmanın zorunluluk değil, olasılık olarak görüldüğü ve varsayımların yerini açık ifadelerin aldığı bir ilişki, zamanla güçlenir. İletişim bir yolculuktur; varış noktası uzlaşma olsa da, asıl kıymetli olan o yolculuk boyunca yaşanan paylaşım ve anlayıştır.

Unutulmamalıdır ki, her suskunluk, söylenmemiş cümlelerin ağırlığını taşır. Ve her akıl okuma, aslında bir iletişim hakkının elinden alınmasıdır. Belki de en sağlıklı evlilikler, eşlerin birbirlerine şunu söyleyebildikleri evliliklerdir: “Ne düşündüğünü bilmiyorum, ne hissettiğini anlamak istiyorum. Lütfen anlat...”


Hiç yorum yok: