2025-05-28

Byung-Chul Han’ın Ritüellerin Yok Oluşuna Dair

Byung-Chul Han’ın Ritüellerin Yok Oluşuna Dair: Günümüzün Bir Topolojisi (Türkçeye 2022’de çevrilen, orijinal adı Vom Verschwinden der Rituale) adlı eseri, modern toplumda ritüellerin kayboluşunu ve bu kaybın toplumsal, kültürel ve bireysel sonuçlarını derinlemesine inceleyen bir kültür eleştirisidir. 

Han, bu kitabında, ritüellerin toplumsal bağları güçlendiren, anlam ve istikrar sağlayan yapılar olduğunu savunurken, neoliberal kapitalizmin ve bireyselliğin yükselişiyle bu yapıların erozyona uğradığını öne sürer. Kitap, nostaljik bir yaklaşımdan ziyade, ritüel kavramının kökenlerini ve modern dünyadaki dönüşümünü ele alan bir kökenbilim taslağı sunar. Aşağıda kitabın geniş bir özeti sunulmaktadır:

Kitabın Yapısı ve Temel Argümanları
Kitap, on bölümden oluşur ve her bölümde ritüellerin farklı bir boyutu, modern dünyadaki dönüşümleri ve kayboluşunun sonuçları tartışılır. Han, ritüellerin, toplumu bir arada tutan sembolik ve kolektif pratikler olduğunu belirtir. Ancak, kapitalist üretim sisteminin, bireyselliğin ve dijitalleşmenin etkisiyle ritüellerin yerini otantiklik arayışı, hız ve verimlilik gibi değerler almıştır. Bu durum, toplumsal narsistleşmeyi ve bireylerin yalnızlaşmasını derinleştirmiştir. Kitabın temel soruları şunlardır:
  • Ritüeller, kapitalist üretim sisteminin bir parçası haline mi gelmiştir?
  • Ritüellerin kaybı, toplumsal bağları ve bireysel anlam arayışını nasıl etkiler?
  • Modern toplumda ritüellerin yerini alan pratikler nelerdir?
Bölüm Özetleri ve Ana Temalar
  1. Üretimin Zorlaması
    Han, kapitalist toplumlarda üretimin ve verimliliğin ritüellerin yerini aldığını savunur. Ritüeller, zamanı yapılandıran ve toplumu bir araya getiren sembolik pratiklerken, modern dünyada zaman, üretim ve tüketim döngülerine sıkışmıştır. Ritüellerin yavaş, tekrar eden doğası, neoliberalizmin hız ve esneklik talepleriyle uyumsuz hale gelmiştir.
  2. Otantiklik Zorlaması
    Modern bireyin otantiklik arayışı, ritüellerin kolektif doğasına ters düşer. Han’a göre, otantiklik, bireyselliği ve ben-merkezciliği yüceltirken, ritüellerin toplumsallığını zayıflatır. Bu, bireylerin kendilerini sürekli olarak “yeniden icat etme” baskısı altında hissetmesine yol açar.
  3. Kapanmanın Ritüelleri
    Ritüeller, bir topluluğun bir araya gelmesini ve sınırlar oluşturmasını sağlar. Ancak modern toplumda bu kapanma mekanizmaları (örneğin, bayramlar veya ortak törenler) ortadan kalkmakta, yerine bireysel ve geçici deneyimler geçmektedir. Han, bu kaybın toplumu atomize ettiğini belirtir.
  4. Bayram ve Din
    Bayramlar, geleneksel olarak ritüellerin merkezinde yer alır ve toplumu birleştirir. Ancak modern dünyada bayramlar, tüketim odaklı etkinliklere dönüşmüştür. Dinî ritüellerin de anlamını yitirmesi, bireylerin manevi bir çapa olmaksızın savrulmasına neden olur.
  5. Ölüm Kalım Oyunu
    Han, ritüellerin ölüm ve yaşam arasındaki geçişleri anlamlandırdığını belirtir. Modern toplumda ölüm, bir tabu haline gelmiş ve ritüeller aracılığıyla anlamlandırılmaktan uzaklaşmıştır. Bu, bireylerin ölümü anlamlandırma ve topluca yas tutma yeteneğini zayıflatır.
  6. Tarihin Sonu
    Han, Francis Fukuyama’nın “tarihin sonu” tezine atıfta bulunarak, ritüellerin kayboluşunun tarihsel bir anlatının da sonunu getirdiğini savunur. Ritüeller, toplumu birleştiren bir anlatı sunarken, modern dünyada bu anlatılar parçalanmış ve yerini bireysel hikayelere bırakmıştır.
  7. Göstergeler İmparatorluğu
    Jean Baudrillard’ın simülakr kavramına gönderme yapan Han, modern dünyada sembollerin ve göstergelerin anlamını yitirdiğini belirtir. Ritüeller, sembolik anlamlar taşırken, günümüzde bu semboller tüketim kültürünün bir parçası haline gelmiştir.
  8. Düellodan Dron Savaşlarına
    Han, ritüellerin çatışmalarda bile bir düzen sağladığını (örneğin, düelloların kuralları) belirtir. Ancak modern savaşlar (örneğin, dron savaşları), bu ritüel yapıdan yoksundur ve bu, şiddetin daha kontrolsüz ve ahlaki olarak belirsiz hale gelmesine yol açar.
  9. Mitostan Dataizme
    Han, mitlerin ve ritüellerin yerini veri ve algoritmaların aldığı bir “dataizm” çağında yaşadığımızı savunur. Ritüeller, toplumu anlamlandıran anlatılar sunarken, dataizm bireyleri sayısal verilere indirger ve anlam arayışını sekteye uğratır.
  10. Baştan Çıkarmadan Pornoya
    Son bölümde Han, ritüellerin baştan çıkarma ve gizemle ilişkisini ele alır. Modern toplumda bu gizem kaybolmuş, yerini pornografik bir şeffaflık almıştır. Bu, ilişkilerin ve deneyimlerin derinliğini azaltarak yüzeyselleşmesine neden olur.
Kitabın Genel Mesajı
Han, ritüellerin kayboluşunu, modern toplumun kolektif narsistleşmesi ve bireyselliğin yükselişiyle ilişkilendirir. 

Ritüeller, toplumu bir arada tutan, bireylere anlam ve aidiyet sağlayan pratiklerken, modern dünyada bu yapıların yerini tüketim, otantiklik arayışı ve bireysel performans almıştır. 

Bu durum, bireylerin yalnızlaşmasına, depresif bir ruh haline ve toplumsal bağların zayıflamasına yol açar. 

Han, ritüellerin tamamen geri dönmesini önermez, ancak onların kaybının farkına varmamızı ve modern toplumun bu kaybın sonuçlarıyla nasıl başa çıkabileceğini sorgulamamızı ister.

Eleştirel Değerlendirme
Kitap, Han’ın diğer eserleriyle (örneğin, Şeffaflık Toplumu, Psikopolitika) tematik bir devamlılık gösterir. Performans toplumunun bireyleri depresif ve narsist bir hale getiren yapısı, bu kitapta da temel bir eleştiri noktasıdır. Ancak Ritüellerin Yok Oluşuna Dair, bu temaları kolektif bir zeminde, özellikle ritüellerin toplumsallığı üzerinden tartışmasıyla ayrışır. Han’ın üslubu, kısa ama yoğun ve poetik bir şekilde fikirlerini sunar; bu da kitabı hem erişilebilir hem de derin bir düşünce egzersizi haline getirir. Bununla birlikte, bazı eleştirmenler Han’ın modern dünyaya yönelik eleştirilerinin fazla genelleyici olduğunu ve ritüellerin modern bağlamda yeniden inşa edilebileceği olasılıklarını yeterince keşfetmediğini belirtir.

Sonuç
Ritüellerin Yok Oluşuna Dair, modern toplumun ritüellerin kaybıyla nasıl bir dönüşüm geçirdiğini ve bu kaybın bireysel ve kolektif düzeyde ne anlama geldiğini sorgulayan güçlü bir eserdir. Han, ritüellerin nostaljik bir özlem nesnesi olmadığını, aksine toplumsal yapıyı anlamlandırmada kritik bir rol oynadığını vurgular.

Kitap, okuyucuyu modern dünyanın hızına, tüketim kültürüne ve bireyselliğine karşı eleştirel bir duruş almaya davet ederken, kaybolan ritüellerin yerini neyin doldurabileceği sorusunu açık bırakır.

Hiç yorum yok: