2025-05-14

Eğer nörotik arzulamayı istiyorsa, neyi arzular?

Aşağıda, Jacques Lacan’ın Seminar VI: Desire and Its Interpretation (sayfa 433) adlı eserinden alınan metnin ve yorumu. 

Lacan'ın kullandığı Jouissance terimi, Türkçe’de tam bir karşılık bulması zor olduğu için orijinal haliyle bırakılmış, ancak bağlamda "aşırı haz" veya "acıyla karışık haz" anlamını taşıdığı belirtilmiştir.


"Eğer nevrotik arzulamayı istiyorsa, neyi arzular? O, arzusunu tam da onun kırılganlığında sürdürmesini sağlayanı arzular, tüm hayalgücünün bu amaç için tasarlandığını ve kendileri çok az tatmin sağlayan semptomlarının, onun jouissance bulduğu yer olduğunu bilmeden."

Açıklama Metninin Türkçe Çevirisi:
Nevrotik Arzunun Anlaşılması
Jacques Lacan, psikanalizde önemli bir figür olarak, arzu, bilinçdışı ve jouissance (genellikle "haz" olarak çevrilen, ancak aşırı hazla birlikte acıyı da içeren daha derin anlamlar taşıyan bir terim) gibi karmaşık kavramları inceler. Bu pasajda, retorik bir soru sorar: Eğer nevrotik arzulamayı istiyorsa, neyi arzular? Lacan’ın verdiği cevap hem paradoksal hem de aydınlatıcıdır: Nevrotik, arzusunu tam da onun kırılganlığında sürdürmesini sağlayanı arzular.

Peki, bu ne anlama gelir? Özünde, Lacan, nevrotik bireyin arzusunu doğrudan bir şekilde tatmin etmeye veya çözmeye çalışmadığını öne sürer. Bunun yerine, arzuyu canlı tutmaya, devam eden ve istikrarsız bir durum olarak sürdürmeye yatırım yapar. Lacan’a göre arzu, doğası gereği tatmin edilemezdir—eksiklik, asla tam olarak kapanmayan bir boşlukla ilişkilidir. Bu nedenle nevrotik, bu eksikliği ortadan kaldırmak yerine onu devam ettiren bir şeyi arzular. "Kırılganlık", arzunun kırılgan, ele geçmez doğasını ifade eder: Eğer arzu tamamen tatmin edilirse, var olmaktan çıkar ve nevrotik, öznel deneyimini tanımlayan şeyi kaybeder.

Basit bir isteğin karşılanmasından (örneğin, açlığın yemekle giderilmesi) farklı olarak, nevrotik arzu daha derin, bilinçdışı bir düzeyde işler. Bu, bir nesneye veya hedefe ulaşmakla ilgili değildir; daha ziyade, isteme durumunu korumakla ilgilidir. Bu, nevrotik yapının temel bir içgörüsüdür: Arzu, tatmin yoluyla değil, tamamlanmasının ertelenmesi veya kaçınılması yoluyla sürdürülür.

Hayalgücünün Rolü
Lacan, nevrotiğin tüm hayalgücünün bu amaç için tasarlandığını fark etmediğini belirtir. "Hayalgücü" (phantasmagoria) terimi, nevrotiğin yarattığı hayali senaryoları, fantezileri veya zihinsel kurguları ifade eder. Bunlar rastgele hayaller değil, belirli bir işlevi yerine getiren dikkatle işlenmiş bilinçdışı yapılardır: arzuyu hareket halinde tutmak, onun kesin bir sona ulaşmasını engellemek.

Hayalgücü Nasıl İşler?
Bir nevrotik bireyin ulaşılmaz bir sevgiliyi hayal ettiğini düşünün. Zihninde, özlem, peşinden koşma veya hatta reddedilme gibi ayrıntılı sahneler kurar—ancak arzunun nesnesini, hatta fantezide bile, asla tam olarak "elde etmez". Bu, hayal gücünün bir başarısızlığı değil, kasıtlı bir tasarımdır. Fantezi, nesneyi ulaşılmaz tutarak arzunun aktif kalmasını sağlar. Eğer nevrotik tam bir tatmini (örneğin, mükemmel, uyumlu bir ilişkiyi) hayal etseydi, fantezi çöker ve arzu dağılırdı. Böylece hayalgücü, arzunun kırılganlığını destekleyen bir iskele gibi işler ve arzunun süresiz olarak oynanabileceği bir sahne sağlar.

Nevrotik bu mekanizmanın farkında değildir. Bilinçli olarak, "Bu fanteziyi tatmini önlemek için tasarlıyorum" diye düşünmez. Bunun yerine, bu süreç bilinçdışı tarafından yönlendirilir; bilinçdışı, isteme gerilimini sürdürmek için bu hayali senaryoları düzenler. Bu farkındalık eksikliği çok önemlidir—arzunun nevrotik bireyin psişik yapısına ne kadar derinden gömülü olduğunu vurgular.

Semptomlar Jouissance’ın Yeri Olarak
Pasaj, çarpıcı bir iddiayla sona erer: semptomları, kendileri çok az tatmin sağlasa da, nevrotiğin jouissance bulduğu yerdir. Bu, iki temel kavramı tanıtır: semptomlar ve jouissance.

Semptomlar Nelerdir?
Psikanalizde semptomlar, içsel çatışmanın dışa vurumlarıdır—nevrotik bireyi rahatsız eden fiziksel veya psikolojik olaylar, örneğin kaygı, kompulsif davranışlar veya fobiler. Örneğin, obsesif-kompulsif bir kişi ellerini tekrar tekrar yıkamaya zorlanabilir veya histerik bir kişi açıklanamayan fiziksel rahatsızlıklar yaşayabilir. Yüzeyde, bu semptomlar rahatsız edicidir ve az haz veya rahatlama sunar gibi görünür. Nevrotik, bunlardan kurtulmak isteyerek şikayet edebilir.

Jouissance’ın Çarpıcı Dönüşü
Ancak Lacan bu varsayımı tersine çevirir. Semptomların yalnızca engeller olmadığını, nevrotiğin jouissance ile karşılaştığı yerler olduğunu savunur. Jouissance, Lacan’ın çalışmasında karmaşık bir terimdir ve basit hazdan (plaisir) farklıdır. Tatmini aşan, genellikle acı veya rahatsızlık unsuru içeren yoğun, aşırı bir deneyimi ifade eder. Bu, arzunun çözülmesinden değil, sürekli hayal kırıklığından kaynaklanan paradoksal bir hazdır.

Obsesif-kompulsif el yıkayıcıyı örnek alalım. Yıkama eylemi kaygıyı geçici olarak hafifletebilir, ancak aynı zamanda gerilim ve rahatlama döngüsünü sürdürür. Semptom, bir ihtiyacın karşılanmasıyla değil, tekrarlama ve mücadeleyle bağlantılı daha derin, bilinçdışı bir haz sunar. Nevrotik, semptomda jouissance bulur çünkü semptom, arzunun ertelenmesi ile bedenin veya zihnin bu gerilimi ifade etme ısrarı arasındaki etkileşimi somutlaştırır.

Dolayısıyla, semptomlar tesadüfi rahatsızlıklar değildir; nevrotik bireyin psişik ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Jouissance’ı sabitler, ona somut bir form verir, ancak nevrotik bilinçli olarak bunları tatmin edici bulmaz.

Bağlantı: Arzu, Fantezi ve Semptomlar
Lacan, bu unsurları—arzu, hayalgücü ve semptomlar—birbirine bağlı bir dinamik olarak örüyor. Nevrotik arzu, onu çözmeden canlı tutan fantezilerle sürdürülürken, semptomlar bu çözülmemiş arzunun jouissance olarak tezahür ettiği somut yerlerdir. Bu, kendi kendini sürdüren bir döngü yaratır:
  1. Arzu, nevrotiği tam olarak ulaşılamayan bir şeyi istemeye iter.
  2. Hayalgücü, arzuyu tatmine çökmeden sürdüren hayali bir çerçeve sağlar.
  3. Semptomlar, bu dinamiğin gerçek dünyadaki ifadeleri olarak ortaya çıkar ve çözülmek yerine kalıcılıkları yoluyla jouissance sunar.
Bu döngü, nevrotiklerin neden sıklıkla "sıkışmış" göründüğünü açıklar—psişik yapıları bu hassas dengeyi sürdürmeye dayanır. Arzuyu çözmek veya semptomları ortadan kaldırmak, öznelliklerinin temelini sarsar.

Lacan’ın Daha Geniş Katkısı
Seminar VI’daki bu pasaj, Lacan’ın psikanalize yenilikçi yaklaşımını özetler. Freud’un semptomları genellikle çözülmesi gereken sorunlar olarak çerçevelemesinin aksine, Lacan onları arzunun ve jouissance’ın öznenin ilişkisini ortaya koyan anlamlı yapılar olarak görür. Fantezinin rolünü ve arzunun tatmin edilemez doğasını vurgulayarak, nevrotik durumu daha derin bir şekilde anlamamızı sağlar. Çalışmaları, tatminin insan çabasının amacı olduğu fikrine meydan okur ve bunun yerine eksiklik, hayal gücü ve aşırılık arasındaki daha karmaşık bir etkileşimi önerir.

Bu bakış açısı, psikanalitik uygulama için derin etkilere sahiptir. Terapinin, nevrotik arzuyu basitçe "tatmin etmeye" veya "ortadan kaldırmaya" değil, onun temellerini—fanteziler, semptomlar ve diğer her şey—keşfetmeye yardımcı olması gerektiğini öne sürer. Lacan’ın arzunun kırılganlığına dair içgörüsü, insan durumunu sürekli bir gerilim olarak vurgular; bu, psikanalizin ötesinde felsefe ve kültür teorisine de yankılanan bir temadır.

Sonuç
Bu alıntıda, Lacan "Nevrotik neyi arzular?" sorusuna incelikli ve katmanlı bir yanıt verir. Nevrotik, arzusunu kırılganlığında sürdüren şeyi arzular—bilinçdışı fantezilerle (hayalgücü) desteklenen ve semptomlarda somutlaşan, jouissance’ın bulunduğu bir isteme durumu. Çözüm aramaktan uzak, nevrotik, arzunun istikrarsızlığında gelişir, hayali senaryolar ve semptomatik ifadelerle dolu bir dünyada bu esrarengiz güce bağlı kalır. Bu mercek aracılığıyla, Lacan, insan ruhunun karmaşık işleyişini ortaya koyar ve arzulamanın ne anlama geldiğine dair derin bir tefekkür sunar.

Hiç yorum yok: