2024-08-09

Sisler içinde yolunu bulmak

Bir zamanlar, adı Derin olan bir kız, hayatta kendini bulmaya çalışan bir yolcuydu.

Hayatı, bir uçak gibi gökyüzünde süzülüyordu; fakat o gökyüzünde belirsizliklerle dolu bulutların arasında kaybolmuş gibiydi. Yönünü bulmak için etrafındaki işaretlere bakıyordu, ama çoğu zaman bu işaretler karışık ve yanıltıcıydı.

Derin, havacılığın ilk dönemlerinde eski pilotların yaptığı gibi, kendi yolunu bulmak için etrafındaki dünyaya ve haritaya bakarak anlamaya çalışıyordu.

Her bir adım, her bir karar, bir nehir, bir tren yolu ya da bir şehir gibiydi. Ama tıpkı bulutların pilotların görüşünü engellediği gibi, bazen yaşamın karmaşası da Derin’in doğru yönü görmesini zorlaştırıyordu.

Bir gün, Derin büyük bir sisin içine girdi.

Önündeki dünya, bir anda kaybolmuştu. Haritasına bakmak bir işe yaramıyordu; çünkü artık nehirler, yollar ya da şehirler görünmez olmuştu. Derin, yönünü kaybettiğini hissediyordu. Korkuya kapıldı, kalbi hızlıca atmaya başladı. Kendini çaresiz hissettiği bu an, aslında onun için bir dönüm noktasıydı.

Tam o sırada, zihninde bir düşünce belirdi. Eski pilotların yaptığı gibi, neden sadece haritaya güvenmek yerine, içindeki sese ve ölçütlerine güvenmiyordu? Hayatta tıpkı navigasyon cihazları gibi, ona yol gösterebilecek iki önemli rehber veya "radyo sinyali" vardı: Sevgi ve bilgi.

Sevgi, onu hayatta en çok anlam ifade eden şeylere yönlendirecek bir sinyaldi.

Tıpkı bir radyo sinyali gibi, kalbinden yükselen bu his, ona doğru yöne gitmesi gerektiğini söylüyordu. Sevgi, neyin gerçekten önemli olduğunu hatırlatıyordu: Sevdikleri, hayalleri ve inançları.

Bilgi ise ona yön gösteren diğer sinyaldı. Derin, bilgi ve bilgelikle hareket ettiğinde, kararlarını daha sağlam bir temele oturtabiliyordu.

Tıpkı radyo sinyalleri gibi, bilgi de ona nerede olduğunu ve nereye gitmesi gerektiğini gösteriyordu.

Derin, bu iki sinyali birleştirdi. Sevgi ve bilgiyi kullanarak hayat haritasında kendine bir rota çizdi. Artık bulutlar arasında kaybolmaktan korkmuyordu. Nerede olduğunu ve nereye gitmesi gerektiğini biliyordu. Çünkü bu iki sinyalin kesiştiği yer, onun gerçek yönüydü.

Zamanla Derin, bu yolculuğun asıl amacının bir yere varmak değil, bu sinyalleri doğru bir şekilde dinlemek, anlamak ve kullanmak olduğunu anladı.

Hayat, tıpkı bir pilotun gökyüzünde yaptığı yolculuk gibi, bir hedefe varmak değil, yol boyunca doğru sinyalleri takip etmekle ilgiliydi.

Artık sisin içindeyken bile huzurluydu. Çünkü içindeki sevgi ve bilgiyle yönünü bulmuştu.

Ve bu iki sinyalin kesiştiği noktada, Derin’in gerçek evi vardı: Kendi kalbinin derinliklerindeki mutluluk yuvası.

Hiç yorum yok: