Karanlık Ormanın Sırrı
Bir zamanlar, uzak diyarlarda büyük bir ormanın kalbinde saklı duran gizemli bir geçit vardı. Geçidin üzerinde eski bir taş tabela asılıydı ve tabela üzerinde şu sözler yazılıydı:
"Burada gördüklerinden korkuyorsan daha ileri gitme."
Köy halkı, bu tabelanın ardında karanlık güçlerin hüküm sürdüğüne inanır, geçidin yanından bile geçmeye cesaret edemezdi. Ancak bu söylentiler, küçük bir çocuğun, Lina’nın merakını uyandırmıştı. Lina, köydeki diğer çocuklardan farklıydı; korkuları onu durdurmaz, aksine keşfetmeye iterdi.
Bir gün Lina, cesaretini toplayarak geçidin önüne geldi. Gözlerini karanlık geçidin derinliklerine dikti ve bir adım attı. İçeride, gökyüzünü tamamen kapatan devasa ağaçların arasında, ışıltılı böceklerin dans ettiği büyülü bir patika vardı. Ancak patikanın her iki yanında fısıldayan sesler duyuluyordu:
"Daha ileri gitme… Daha ileri gitme…"
Lina, kalbinin hızlıca çarptığını hissederek durdu. Ama geri dönmek yerine içinden bir ses, devam etmesi gerektiğini söylüyordu. Yolun ilerisine doğru yürüdü ve sonunda büyük bir göle ulaştı. Bu göl, neredeyse bir ayna kadar duruydu ve suyun içinde Lina'nın yansıması yerine, başka bir dünyanın görüntüsü vardı.
Gölün kenarında yaşlı bir kadın oturuyordu. Kadının yüzü, zamanın tüm hikâyelerini saklayan derin çizgilerle doluydu. Kadın, Lina’ya baktı ve sordu:
"Buraya kadar geldin. Ama sorarım sana, gördüklerinden korkmadın mı?"
Lina, bir an düşündü. Karanlık orman, fısıldayan sesler, göl… Bunların hepsi korkutucuydu, ama aynı zamanda büyüleyiciydi.
"Hayır," dedi Lina, "Korktum, ama merakım daha güçlüydü."
Kadın gülümsedi ve elindeki bastonla göle dokundu. Su harekete geçti, dalgalar Lina’nın ayaklarına kadar geldi. Kadın, Lina’ya döndü ve şöyle dedi:
"Korkularını aşabilenler, bu dünyanın sırlarını öğrenebilir. Ama sırlar, sadece cesaret edenlere kendini açar."
Göl bir anda Lina’yı içine çekti. Kendini başka bir dünyada, yıldızların altındaki sonsuz bir çayırda buldu. Burada Lina, doğanın sırlarını, ağaçların dilini ve rüzgârın şarkısını öğrendi. Köyüne döndüğünde artık eskisi gibi değildi; o, hem bilgeliği hem de cesaretiyle tanınan bir efsane olmuştu.
Ve Lina’nın hikâyesi, köy halkına korkunun değil, cesaretin ve merakın en güçlü rehber olduğunu hatırlattı.
Son.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder