Bir zamanlar, Şefkat Diyarı adlı bir yer vardı. Bu diyarın toprakları, yaşayanların kalplerindeki şefkat kadar genişler ve güçlenirdi. Ancak bir gün, bu diyarın iki bölgesi birbirinden kopmuştu. Kuzey tarafı "Özşefkat Ormanı," güneyi ise "Şefkat Vadisi" olarak biliniyordu. İnsanlar, birini seçip diğerini unuttukça, diyar yavaş yavaş küçülüyordu.
Diyarın tam ortasında, "Kök Ağacı" adı verilen, dalları gökyüzüne kadar uzanan koca bir ağaç vardı. Ancak kimse ağacın köklerine inmeye cesaret edemiyordu. Zira kökler, karmaşık ve karanlık bir labirent gibiydi; insanlar orada kaybolacaklarından korkuyordu.
Bir gün, bu diyarın en genç sakinlerinden biri olan Elif adında cesur bir kız, köklere inmeye karar verdi. Elif, kendi kalbinde hissettiği bir boşluk yüzünden cesaretini toplamıştı. Şefkat Vadisi’ndeki insanlarla konuştuğunda onların hep başkalarına yardım ettiğini, ama kendilerini unuttuğunu fark ediyordu. Özşefkat Ormanı’na gittiğinde ise herkes kendi içine kapanmıştı ve başka kimseye ulaşamıyordu.
Elif, köklerin sırrını çözmek için bir fener ve bir not defteri aldı. Kök Ağacı’nın altındaki dar bir mağaradan içeri girdi. Kökler, her bir insanın kendi hikâyesini barındırıyordu. Elif, bir köke dokunduğunda, Şefkat Vadisi’nde yaşayan birinin hiç şefkat görmediğini; başka bir köke dokunduğunda ise Özşefkat Ormanı’nda yaşayan birinin kendine bile şefkat göstermeyi unuttuğunu gördü.
Sonunda, köklerin en derininde bir mesaj buldu. Mesaj şöyle diyordu:
"Birbirimiz’siz şefkat olmaz. Şefkatimiz kendimizi kapsamıyorsa, bir şeyleri eksik anlamışız demektir."
Elif bu mesajla yukarı çıktığında, iki bölgenin insanlarını topladı. Onlara köklerde gördüklerini anlattı:
“Şefkat yalnızca başkalarına vermekle ya da sadece kendimize odaklanmakla sınırlı değil. Şefkat, hem kendimizi hem de birbirimizi kapsadığında tam olur. Kökler, bunu bize öğretiyor.”
Bu sözler, diyarın insanlarını derinden etkiledi. Şefkat Vadisi ve Özşefkat Ormanı sakinleri, birbirlerini anlamak ve desteklemek için köprüler kurmaya başladılar. Kendilerine gösterdikleri şefkat ile başkalarına uzattıkları şefkat arasında bir denge kurdular.
Ve böylece, Şefkat Diyarı yeniden büyümeye başladı. Kök Ağacı’nın dalları artık daha yeşildi, meyveleri ise herkesin yüreğini doyuracak kadar tatlıydı. Elif’in cesareti sayesinde, insanlar yalnızca başkalarını değil, kendilerini de severek ve anlayarak, diyarlarını sonsuza dek güçlü kıldılar.
Ve bu masal, her hatırlandığında, kalplerdeki köklere cesurca bakmayı öğütledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder