Felaketin Haberi Ülkenin Duvarlarına Yazılı
Bir zamanlar, adını herkesin barış ve huzur içinde yaşadığı Açgözistan adında küçük bir ülke vardı. Bu ülke, doğasında barış ve huzur barındıran, komşularıyla dostane ilişkiler kurmuş bir yerdi.
Halkı mutlu, toprakları bereketli, hayatları ise dingindi. Ancak bir gün, Açgözistan’ın tahta çıkan yeni kralı Yahu, gözünü hırs bürüdü. Gücün ve zenginliğin peşinden koşan, halkına sadık, fakat topraklarının sınırlarını genişletmek isteyen bir hükümdar oldu.
Kendi ülkesinin kaynakları, onun aç gözlülüğünü tatmin etmeye yetmiyordu. Daha fazlasını istiyordu ve bunun için komşu ülkelerin kaynaklarına göz dikti.
İlk başta, Yahu’nun amacı gizliydi. Açgözistan, komşularına karşı, ince ince sinsi adımlar attı. Yavaşça, kurnazca, başka ülkelerin zenginliklerine göz dikmeye başladılar. Küçük hırsızlıklar, toprağa el koymalar, ticaret yollarını kesmeler… Bunlar bir süre halkın dikkatinden kaçtı. Fakat zaman geçtikçe, kralın hırsı daha da büyüdü ve yaptıkları açık birer saldırıya dönüştü. Komşu ülkelere saldırılar arttı. Komşu ülkelerin tarlaları yağmalandı, kasabalar yok edildi, hazineler talan edildi. Açgözistan'ın toprakları zenginleşirken, komşularının halkı yoksullaştı.
Ancak bir gece, Açgözistan'ın en yaşlı ve bilge kadını olan Sofya, derin bir rüya gördü. Rüyasında, Açgözistan'ın duvarlarına felaketin yazıları yazılmıştı. Her bir yazı, yaklaşan bir yıkımın, halkın çöküşünün, ülkenin ve kralın sonunun habercisiydi. Rüya, bir uyarıydı; felakete giden yolu gösteren bir işaretti. Sofya, rüyasında gördüklerini bir an önce kral Yahu’ya iletmek için saraya gitmeye karar verdi.
Kral Yahu, yaşlı kadının anlattığına kulak asmadı. Aksine, felaketin eşiğinde olduğu uyarılarına karşın daha da hırsla savaşa atıldı. “Zenginlik bizim hakkımız!” diyerek daha fazla toprak, daha fazla altın istiyordu. O, komşularını soyarak gücünü pekiştirmek istiyordu, ancak ne yazık ki, sınırsız açgözlülüğü kendi çöküşünü hazırlıyordu.
Bir süre sonra, Açgözistan’ın hırsı, komşu ülkelerin birleşmesine yol açtı. Kemet, Aram, Sidon gibi komşu ülkeler, Açgözistan’ın zalim saldırılarına karşı birleşerek büyük bir ordu kurdular. Krallık, ilk başta gücünü arttırmış gibi görünse de, kısa süre içinde karşılarına çıkan bu birleşik güç karşısında dayanamamaya başladı. Açgözistan’ın zenginlikleri artık onu kurtaramazdı. Ülke, halkının direnişi ve komşularının birleşen gücü karşısında hızla çökmeye başladı.
Duvarlara yazılan felaketin izleri her yeri kaplamıştı. Açgözistan’ın başkentinde, krallığın saraylarında, halkın yaşadığı sokaklarda, her köşe başında yıkımın ve savaşın izleri vardı. Kral Yahu, tüm gücüne rağmen kaçacak bir yer bulamadı. Sonunda, Açgözistan halkı ve komşuları, tüm ülkeyi yerle bir etti.
Krallığın sonu, tüm Açgözistan’da büyük bir ders olarak anıldı. Kral Yahu’nun açgözlülüğü, komşularına uyguladığı zulüm ve hırsı, kendinin ve halkının felaketini hazırlamıştı.
Yahu'dan sonra halk, birbirine daha sıkı sarıldı, barışın ve dostluğun değerini bir kez daha anladı. Duvarlarda yazılı olan o felaket haberi, tarihe kazındı ve bir daha asla unutulmadı. "Bir ülke, komşularını soymaya başladığında, felaketin haberleri duvarlarına yazılmıştır." Bu yazı, Açgözistan’ın sonunu simgeliyor, bir halkın, bir ülkenin açgözlülüğün pençesinde nasıl yok olduğunu anlatan bir uyarıydı.
Ve Açgözistan’ın yıkımından sonra, diğer ülkeler, halklarına barış ve uyum içinde yaşamanın, açgözlülüğe ve zalimliğe karşı durmanın değerini öğrettiler. O felaketin yazıları, sadece duvarlarda değil, halkın hafızasında da kazınmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder