2025-11-28

Güvensiz Bağlanmanın Alt Türü: Kaçıngan / İlgisiz / Kompulsif Kendi Kendine Yeten Bağlanma

Güvensiz Bağlanmanın Alt Türü: Kaçıngan / İlgisiz / Kompulsif Kendi Kendine Yeten Bağlanma

Bağlanma kuramı, insan yavrusunun hayatta kalabilmek için bakım verenine (genellikle anneye) duygusal ve fiziksel olarak bağlanma ihtiyacını merkeze alır. John Bowlby ve Mary Ainsworth’in öncülüğünü yaptığı bu kuramda, bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki bakım veren-tutumları, kişinin ömür boyu sürecek ilişki şemalarını şekillendirir.

Güvensiz bağlanmanın üç ana alt kategorisinden biri, literatürde farklı araştırmacılar tarafından farklı isimlerle anılmıştır:

  • John Bowlby: Compulsive self-reliance (Kompulsif kendi kendine yetme)
  • Mary Ainsworth: Avoidant attachment (Kaçıngan bağlanma) – bebeklik dönemi için
  • Mary Main ve yetişkin bağlanma araştırmacıları: Dismissing-Avoidant (İlgisiz/Küçümseyen-Kaçıngan) ya da kısaca Dismissing (İlgisiz)

Bu üç terim aslında aynı temel dinamiği işaret eder: Bakım verenin duygusal olarak uzak, reddedici, duyguları önemsizleştiren ya da “bağımsız olmayı” aşırı öven bir tutum sergilemesi.

1. Bebeklik Döneminde Ortaya Çıkışı (Ainsworth – Strange Situation)

Ainsworth’in “Yabancı Durum” deneyinde kaçıngan bebekler şu özellikleri gösterir:

  • Anneden ayrıldığında belirgin bir sıkıntı göstermez.
  • Anne geri döndüğünde ona yönelmez, göz teması kurmaz, hatta ondan kaçınır.
  • Oyuncaklarla oynamaya devam eder; sanki annenin varlığı/yokluğu onun için fark etmiyormuş gibi davranır.

Bu bebekler aslında stres hormonu (kortizol) düzeyleri yüksek olsa da, duygularını bastırmayı çok erken öğrenmişlerdir. Çünkü geçmiş deneyimlerinde ağladıklarında ya da ihtiyaç belirttiklerinde bakım veren ya tepki vermemiş ya da rahatsız olmuştur (“Erkek adam ağlamaz”, “Kendi başına yapmalısın”, “Bıktırdın artık” vb.).

2. Çocukluk ve Ergenlikte Görünümü

  • Duygularını paylaşmaz, yalnız oynamayı tercih eder.
  • “İyi çocuk” ya da “uslu çocuk” olarak etiketlenir; çünkü fazla talepte bulunmaz.
  • Başkalarına yardım etmekte zorlanır, empati becerisi yüzeysel kalabilir.
  • Bağımsızlık ve başarı çok erken yaşta aşırı önem kazanır.

3. Yetişkinlikte İlişki Şeması (Main – Adult Attachment Interview)

Mary Main’in yetişkin bağlanma görüşmesinde “Dismissing” (İlgisiz) kategorisi şu özellikleri taşır:

  • Çocukluğunu idealize eder (“Harika bir çocukluk geçirdim”) ama somut anı veremez.
  • Ebeveynlerini över ama destekleyici bir örnek anlatamaz.
  • Duyguları küçümser: “Ağlamak işe yaramaz”, “İlişkiler abartılıyor”, “Kimseye ihtiyacım yok”.
  • Yakın ilişkilerde mesafe koyar, duygusal derinlikten kaçınır.
  • Kırılganlık göstermekten yoğun şekilde korkar; zayıf görünmek = reddedilmek demektir.
  • Çoğu zaman işkolik, aşırı bağımsız, duygusal olarak “soğuk” algılanır.

4. İç Dünyası (Dışarıdan Göründüğü Gibi Değildir!)

Kaçıngan/dismissing bireyler dışarıdan “duygusuz” ya da “bağımsız” görünse de, içsel olarak:

  • Reddedilme korkusu çok yüksektir (ama bunu kabul etmezler).
  • Duygusal ihtiyaçlarını bastırdıkları için kronik bir “boşluk” ya da “anlam eksikliği” hissedebilirler.
  • Derinlerde yoğun bir utanç ve değersizlik duygusu taşıyabilirler (“Kimse beni gerçekten sevemez”).

5. Romantik İlişkilerde Tipik Davranışlar

  • Partnerine duygusal olarak açılmaz.
  • Çatışmada “taş duvar” (stonewalling) yapar ya da konuyu mantıkla çözmeye çalışır.
  • Yakınlaşma arttıkça panikleyip geri çekilir (“İlişki çok yapış yapış oldu”).
  • Sadakatsizlik ya da duygusal mesafe ile kendini korur.
  • Çoğu zaman kaygılı bağlanan (anxious-preoccupied) kişilerle çift oluşturur; bu da ünlü “takip eden-kaçıngan” döngüsünü yaratır.

6. İyileşme ve “Kazanılan Güvenli” (Earned Secure) Olasılığı

Kaçıngan bağlanma kalıcı bir kader değildir. Özellikle:

  • Güvenli bağlanan bir partnerle uzun süreli ilişki
  • Tutarlı, yargılamayan bir terapötik ilişki (özellikle şema terapi, EFT, psychodynamic yaklaşımlar)
  • Kendi çocukluğunu yeniden hatırlama ve duygularını fark etme çalışması

ile kişi “kazanılan güvenli” statüsüne geçebilir. Bu kişiler çocukluklarında güvensiz bağlanmış olsalar da, yetişkinlikte bilinçli çabayla güvenli bağlanma özellikleri geliştirirler.

Sonuç

“Kaçıngan”, “ilgisiz”, “kompulsif kendi kendine yeten” ya da “dismissing” dediğimiz bu bağlanma örüntüsü, özünde derin bir “duygusal ihtiyaçların reddedildiği” erken deneyimlerin sonucudur. Kişi hayatta kalmak için duygularını kapatmayı ve “kimseye muhtaç olmamayı” öğrenmiştir. Bu strateji çocuklukta işe yaramış olsa da, yetişkinlikte yalnızlık, yakın ilişki kuramama ve kronik tatminsizlik yaratır.

İyi haber: Beyin plastisitesini ve yeni ilişki deneyimlerini kullanarak bu örüntü büyük ölçüde dönüştürülebilir. Yeter ki kişi “Bağımsız olmak iyi bir şey, ama tamamen yalnız kalmak zorunda değilim” fikrine bir kapı aralayabilsin.

Hiç yorum yok: