2025-11-04

Algı ve Gerçek: Görmenin Eğriltilmiş Sarmalaması

Algı ve Gerçek: Görmenin Eğriltilmiş Sarmalaması

1. Giriş: Görmek mi, Görüntülenmek mi?

İnsan, dünyayı görmekle anlamlandırır. Ancak gördüğü şey “gerçek” midir, yoksa yalnızca bir yansıma, bir sarmalama mıdır?

Görme edimi, düz bir yüzeyde (retina, ekran, tuval) sınırsız bir derinlik yanılsaması yaratır. Bu “görsel derinlik”, fiziksel bir gerçeklik değil, zihinsel bir inşadır. 

Her bakış, dünyayı bir kez daha “eğriltir” — bir anlamda, gerçekliği kendi görüş alanımıza sığacak biçimde büker.

Bu yüzden görme, yalnızca yansıtma değil, aynı zamanda yorumlamadır. Her göz, kendi gerçeğini üretir.

Rönesans’tan bugüne, perspektifin keşfiyle başlayan bu “görsel devrim”, aslında bir yanılsama devrimidir: sonsuzluk, iki boyutlu bir yüzeyde hayal edilmiştir. Ve bu hayal, modern bilimin ve sanatın ortak diline dönüşmüştür.


2. Bilimsel Temel: Derinliği Nasıl Yaratırız?

Kaçış Noktası: Sonsuzluk Lekesi

Rönesans resminde düz çizgiler, bir noktada birleşir: vanishing point, yani kaçış noktası. Bu nokta, sonsuzluk yanılsamasının merkezidir.

Göz, düz bir yüzeyde bu noktaya yöneldiğinde, zihinde bir “üçüncü boyut” doğar.

Ama bu derinlik gerçek değil, inşa edilmiş bir düzenlemedir — bir 2.5 boyutlu dünya: göz merkezli, yani “gerçek” değil, “öznel” bir derinlik.

Paralaks: Görmenin Çakışmazlığı

İki gözümüz vardır; ama hiçbir zaman tam olarak aynı şeyi görmezler.

Bu küçük fark (paralaks), derinliğin doğum yeridir.
Sol ve sağ gözün imgeleri üst üste tam olarak çakışsa, dünya bir anda yassılaşır.

Yani, görme aslında bir uyuşmazlığın armonisidir. Derinlik, çelişkiyle doğar.

Kalibrasyon ve Dekalibrasyon

Göz, dünyayı anlamlandırmak için sürekli bir “kalibrasyon” yapar — tıpkı bir kamera gibi.
Bu içsel ayarlar (mercek, mesafe, açı, ölçek) beynin “gerçeklik haritasını” oluşturur.

Fakat bu harita sabitleşirse, bir tür paranoya doğar: dünya tek bir bakış açısına hapsolur. 

Dekalibrasyon, bu sabitlenmiş bakışı kırmaktır.
Görme sistemini yeniden ayarlayarak, “gerçeği” bir kez daha tartışmaya açmak — yani, dünyayı yeniden görebilmek.

Harita gerçek değildir. 


3. Felsefi Derinlik: Arzu, Fantazi ve Gerçeklik

Lacan ve Žižek: Arzunun Lekesi

Lacan’a göre görme, arzunun bir biçimidir. Biz dünyayı “olduğu gibi” değil, “olmasını istediğimiz gibi” görürüz.

Görsel alanın içinde bir “artık” vardır — objet petit a, yani arzunun küçük fazlası.

Bu artık, hiçbir zaman tam görünmez; ama bakışımızı sürekli kışkırtır.

Žižek’in de dediği gibi, “Gerçek, bakışın lekesidir.”
Biz o lekeyi silmeye çalıştıkça, arzu yeniden belirir.

Deleuze & Guattari: Kaçış Çizgisi

Görme, bir kaçış hattı üzerinde ilerler.

Bu hat, özgürleşmenin de, kaybolmanın da sınırıdır.

Bir bakış açısını terk ettiğimizde özgürleşiriz; ama aynı anda yönümüzü kaybederiz.

Görmenin “eğriliği”, bu kaçış hattının izidir.

Hipokritik Eleştiri: Görsel İkiyüzlülük

Modern kültür, bu eğriliği gizlemeye çalışır.
“Gerçekliği yakaladığını” iddia eden fotoğraf, sinema ya da medya görüntüsü, aslında kendi kalibrasyonunu “hakikat” diye pazarlayan bir maskedir.

Böylece insan, kendi yanılsamasına tutunur — ve bu tutunma, farkında olmadan bir fiksasyon (takıntı) halini alır.

Gerçekle bağ kurmak yerine, “çerçeve”yle oyalanırız.


4. Sanat ve Görsel Kültür: Eğrilik Estetiği

Sinema: Çerçevenin İhaneti

Hitchcock’un The Lady Vanishes filminde “kadın figürü” bir anda ortadan kaybolur.

Bu kaybolma, yalnızca bir olay değil, bir bakış oyunudur:

Kadın, izleyicinin beklediği “merkez”dir — o kaybolunca, bakış yönsüz kalır.

Film, bu kayıpla “görmenin eksikliğini” görünür kılar.

Derinlik bir anda “boşluk” olur.

Yol Metaforu

Bir otomobil sürerken yol, gözümüzün önünde bir sarmal gibi eğrilir.

Ufuk çizgisi hep varmış gibi görünür ama asla yakalanmaz.

Bu, görmenin temel paradoksudur: her zaman yaklaşırız, ama asla ulaşamayız.

Gerçeklik, Normallik, Çeviri

  • Gerçeklik sınaması: Dış dünyanın sınırlarını fark etmek.
  • Normallik: Farklı perspektifleri bir arada tutan ortak dil.
  • Çeviri: Görsel farkı (paralaksı) duygusal bir deneyim olarak taşımak.

Sanat, bu üçünü birbirine bağlayan bir görsel tercümandır.


5. Eleştiri ve Görme Hijyeni: Metafiziksiz Heyecan

Bugünün kültürü “hiper-görsel”dir: ekranlar, simülasyonlar, filtreler, gerçekliğin yerine geçmiştir.
Ama bu bolluk, aslında bir körleşmedir.
Her şey görünürken, anlam kaybolur.

Yazarın önerdiği “dekalibrasyon”, görmenin bu hipokritik düzenini bozmaktır.
Kalibrasyonu bir “hakikat ölçüsü” değil, bir “araç” haline getirmek.
Eğriliği düzeltmeye çalışmak yerine, onunla birlikte görmek.

Gerçeklik, sabit bir hedef değil; bir süreçtir.
Her sarmalama bir eğriltmedir.
Ama tam da bu eğrilik, görmenin özgürlüğünü doğurur.


6. Sonuç: Eğrilik İçinde Yön Bulmak

“Quo vadis?” — Nereye gidiyoruz?
Belki de bu sorunun yanıtı, düz bir çizgide değil, eğrilmiş bir sarmalın içinde saklıdır.
Görme, her defasında yeniden bükülür; ama o bükülmede, her seferinde yeni bir anlam belirir.

Gerçeklik, mutlak bir varlık değil, bakışın kendisidir.
Kalibrasyon, bize bir yön verir; dekalibrasyon, o yönün anlamını sorgular.
İkisi birlikte, hem görmeyi hem anlamayı mümkün kılar.

Görmek, sadece gözle değil; arzu, hata ve eğrilikle olur.
Ve belki de asıl gerçek, o eğrilikte gizlidir.

https://yersizseyler.wordpress.com/2025/11/04/dekalibrasyonlu-gorme-her-sarmalama-bir-egriltmedir/

Hiç yorum yok: