2025-06-12

Lacan’ın psikanalitik teorisinde “S” (Sujét, Türkçe’de “Özne”)

Lacan’ın psikanalitik teorisinde “S” (Sujét, Türkçe’de “Özne”), insan varoluşunun, dilin, bilinçdışının ve sembolik düzenin kesişiminde yer alan merkezi bir kavramdır. 

Lacan’ın özne anlayışı, Kartezyen felsefedeki özerk ve bilinçli özne kavramından (Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım” ilkesi) köklü bir şekilde ayrılır. Lacan’a göre özne, dilin ve Öteki’nin (Autre) etkisiyle şekillenir, bölünmüş bir yapıya sahiptir (sujét barré, $̶) ve asla tam bir bütünlük ya da özerklik kazanamaz. Öznenin bu bölünmüşlüğü, sembolik düzenin eksikliği (“Ⱥ”), arzu (desire), talep (demande) ve bilinçdışı ile yakından bağlantılıdır. Aşağıda, Lacan’ın “S” kavramını, teorik temellerine sadık kalarak, sembolik düzen, Öteki, arzu, bilinçdışı ve klinik bağlamlar çerçevesinde ayrıntılı bir şekilde ele alacağım.

1. Lacan’da Özne Kavramının Temelleri
Lacan’ın özne (sujét) anlayışı, Freud’un bilinçdışı teorisi ve Saussure’ün dilbiliminden türetilmiştir. Klasik felsefede özne, bilinçli, özerk ve kendi varlığına hakim bir varlık olarak düşünülürken, Lacan için özne, dilin ve sembolik düzenin bir ürünüdür. Özne, kendi varlığını Öteki’ye bağımlı olarak kurar ve bu süreçte bölünür.
  • Bölünmüş Özne ($̶): Lacan, özneyi “çizik özne” (sujét barré, $̶) olarak sembolize eder. Bu sembol, öznenin bilinçli benlik (ego) ile bilinçdışı arasında bölündüğünü ifade eder. Özne, ne tamamen bilinçlidir ne de kendi arzularının efendisidir. Bilinçdışı, öznenin kendi varlığı hakkında tam bir bilgiye sahip olmasını engeller.
  • Dil ve Özne: Özne, sembolik düzene (dil, kültür, toplumsal normlar) girerek var olur. Dil, öznenin kendini ifade etmesini sağlar, ancak aynı zamanda öznenin özünü sabitlemesini engeller. Göstergeler zinciri (chaîne signifiante), öznenin kimliğini sürekli kaydırır; bu nedenle özne, sabit bir “ben” olamaz. Lacan’ın ünlü ifadesiyle, “Bir gösterge, bir özne için, başka bir göstergenin temsil ettiği şeydir.”

2. Özne ve Sembolik Düzen
Sembolik düzen, dilin, yasanın (Name-of-the-Father, Baba’nın Adı) ve toplumsal normların alanıdır. Özne, bu düzene girerek bir kimlik kazanır, ancak bu kimlik Öteki’ye bağımlıdır. Öteki (Autre), dilin, kültürün ve toplumsal yapıların temsilcisi olarak, öznenin kendini tanımladığı bir referans noktasıdır.
  • Öteki ile İlişki: Özne, Öteki’den tanınma, sevgi ya da anlam talep eder (demande). Örneğin, bir çocuk, annenin ya da babanın bakışından kendi varlığını doğrulamaya çalışır. Ancak Öteki’nin eksikliği (“Ⱥ”), öznenin bu taleplerinin tam olarak tatmin edilemeyeceğini gösterir. Öteki, özneye nihai bir anlam ya da tamamlanma sunamaz, çünkü kendisi de eksiktir.
  • Ayna Evresi (Mirror Stage): Öznenin oluşumunda önemli bir aşama olan ayna evresi, bebeğin aynadaki yansımasını görerek bir “ben” imgesi (ego) oluşturduğu dönemdir. Bu imge, öznenin kendini bir bütün olarak algılamasını sağlar, ancak bu algı bir yanılsamadır (méconnaissance). Özne, bu idealize edilmiş imgeyle özdeşleşir, ancak gerçekte bölünmüş bir varlıktır. Sembolik düzene giriş (dil ve toplumsal normlar), bu bölünmeyi daha da derinleştirir.

3. Özne ve Bilinçdışı
Lacan’a göre bilinçdışı, “dil gibi yapılandırılmıştır” ve özne, bilinçdışının bir etkisidir. Özne, bilinçli iradesinin ötesinde, bilinçdışındaki göstergeler zinciri tarafından yönlendirilir. Bu, öznenin özerk olmadığını ve kendi arzularının efendisi olamadığını gösterir.
  • Bilinçdışının Sesi: Bilinçdışı, rüyalar, dil sürçmeleri (lapsus), şakalar ve semptomlar aracılığıyla konuşur. Özne, bu ifadelerde kendini bulur, ancak bu ifadeler öznenin kontrolü dışındadır. Örneğin, bir dil sürçmesi, öznenin bastırılmış bir arzusunu ya da çatışmasını açığa çıkarabilir.
  • Öznenin Yabancılaşması: Özne, sembolik düzene girerek kendi varlığını dil aracılığıyla kurar, ancak bu süreç bir yabancılaşma (alienation) içerir. Dil, öznenin özünü tam olarak temsil edemez; göstergeler, öznenin gerçek arzusunu ya da varlığını sabitleyemez. Bu yabancılaşma, öznenin bölünmüşlüğünü ($̶) pekiştirir.

4. Özne ve Arzu
Lacan’da arzu (desire), öznenin Öteki ile ilişkisinin merkezindedir. Özne, Öteki’den bir şey ister (sevgi, tanınma, tamamlanma), ancak bu arzu, Öteki’nin eksikliği (“Ⱥ”) nedeniyle asla tam olarak tatmin edilemez. Arzu, objet petit a (küçük a nesnesi) ile ilişkilidir; bu nesne, öznenin arzuladığı şey gibi görünür, ancak gerçekte bir yanılsamadır.
  • Arzunun Kayganlığı: Arzu, yatay eksen boyunca metonimik olarak kayar; bir nesneden diğerine geçer. Örneğin, bir özne bir sevgiliden sevgi arayabilir, ancak bu sevgi alındığında, arzu başka bir nesneye (statü, başarı) kayar. Bu kayma, Öteki’nin eksikliğinden kaynaklanır.
  • Talep ve Arzu: Özne, Öteki’ye talepler (demande) yöneltir (örneğin, “Beni sev” ya da “Beni onayla”). Ancak talep, yalnızca yüzeysel bir ihtiyacı ifade eder; altında yatan arzu, Öteki’nin sağlayamayacağı mutlak bir tamamlanmadır. Özne, bu talepler aracılığıyla Öteki ile bağ kurar, ancak bu bağ her zaman bir eksiklik içerir.

5. Özne ve Öteki’nin Eksikliği (“Ⱥ”)
Lacan’ın “Ⱥ” kavramı, Öteki’nin bütünlüğünün bir yanılsama olduğunu ve sembolik düzenin yapısal bir eksikliğe sahip olduğunu gösterir. Özne, Öteki’den tam bir anlam ya da tatmin bekler, ancak Öteki’nin eksikliği, bu beklentinin imkânsız olduğunu ortaya koyar.
  • Travmatik Gerçek: Öteki’nin eksikliğini fark eden özne, Lacan’ın “Gerçek” (Réal) dediği alana dair bir karşılaşma yaşar. Gerçek, sembolik düzenin kapsayamadığı, dilin ötesindeki bir boşluktur. Bu karşılaşma, öznenin kendi bölünmüşlüğünü ve arzularının tatmin edilemezliğini fark etmesine yol açar.
  • Öznenin Bölünmesi: Öteki’nin eksikliği, öznenin kendi eksikliğini de açığa çıkarır. Özne, Öteki’ye bağımlı olarak kimliğini kurar, ancak Öteki’nin tam olmadığını fark ettiğinde, kendi kimliğinin de bir yanılsama üzerine kurulu olduğunu anlar. Bu, öznenin $̶ olarak sembolize edilen bölünmüşlüğünü pekiştirir.

6. Klinik ve Kültürel Bağlamlarda Özne
  • Klinik Uygulama: Psikanalitik seansta, özne analistin Öteki konumuna yerleştirdiği talepler aracılığıyla kendini ifade eder. Örneğin, hasta analistten “Beni anla” ya da “Beni iyileştir” talep edebilir. Ancak bu taleplerin ardında, bilinçdışındaki arzu (objet petit a’ya yönelik) yatar. Analist, öznenin bölünmüşlüğünü ve bilinçdışındaki çatışmaları çözerek, öznenin kendi arzularıyla yüzleşmesini sağlar. Transferans, öznenin Öteki ile ilişkisinin klinik bir yansımasıdır.
  • Kültürel Bağlam: Modern toplumda, özne, tüketim kültürü, medya ve ideolojiler aracılığıyla kimliğini kurar. Örneğin, reklamlar öznelere “Bu ürünü alırsan tamamlanırsın” vaat eder, ancak bu vaatler Öteki’nin eksikliği nedeniyle tatmin edemez. Özne, bu yanılsamalı vaatler aracılığıyla sürekli bir arzu döngüsüne hapsolur.

7. Özne ve Özgürleşme Potansiyeli
Öznenin bölünmüşlüğü, Lacan için hem trajik hem de yaratıcı bir durumdur. Özne, Öteki’nin eksikliğini fark ettiğinde, kendi arzularının ve kimliğinin yanılsamalı doğasını anlar. Bu farkındalık, öznenin Öteki’nin vaatlerinden kurtulmasını ve kendi arzusunu yeniden düşünmesini sağlayabilir. Psikanaliz, öznenin bu bölünmüşlüğüyle yüzleşmesine ve kendi varoluşsal eksikliğini kabul etmesine yardımcı olur.

8. Sonuç
Lacan’ın “S” (Sujét, Özne) kavramı, insan varoluşunun dil, Öteki ve bilinçdışı tarafından şekillendirilen bölünmüş doğasını ifade eder. Özne, sembolik düzene girerek bir kimlik kazanır, ancak bu kimlik Öteki’ye bağımlıdır ve her zaman bir eksiklik içerir. Öteki’nin eksikliği (“Ⱥ”), öznenin arzularının tatmin edilemez olduğunu ve kimliğinin bir yanılsama üzerine kurulu olduğunu gösterir. Bilinçdışı, öznenin kendi varlığına dair tam bir bilgiye sahip olmasını engeller ve öznenin bölünmüşlüğünü ($̶) pekiştirir.
Özne, talepler ve arzular aracılığıyla Öteki ile bağ kurar, ancak bu bağ, sembolik düzenin sınırları ve Öteki’nin eksikliği nedeniyle kırılgandır. Psikanalitik süreçte, özne bu eksikliği fark ederek kendi arzularıyla yüzleşir; kültürel bağlamda ise, modern toplumun yanılsamalı vaatleriyle mücadele eder. Lacan’ın özne kavramı, insan varoluşunun hem trajik hem de yaratıcı bir boyutunu ortaya koyar: Özne, eksiklikten yola çıkarak kendini sürekli yeniden inşa eder.


Hiç yorum yok: