Jacques Lacan’ın Seminer I: Freud’un Teknik Yazıları Üzerine (1953-1954), psikanaliz teorisi ve pratiği üzerine yoğun bir tartışma sunar.
Bu seminer, Lacan’ın Freud’un metinlerini yeniden okuyarak psikanalitik tekniği ve özellikle analist ile analizan arasındaki ilişkiyi ele aldığı ilk sistematik çalışmadır.
Seminerde Lacan, Freud’un psikanalitik yöntemlerini, özellikle serbest çağrışım, aktarım (transference) ve direnç kavramlarını derinlemesine incelerken, kendi teorik çerçevesini geliştirmeye başlar.
Genel Çerçeve ve Amaç
Lacan, bu seminerde Freud’un teknik yazılarına (özellikle 1910-1920 yılları arasında yazılmış makalelere) odaklanarak psikanalizin klinik pratiğini ve teorik temellerini yeniden değerlendirir. Amacı, Freud’un fikirlerini sadık bir şekilde yorumlamak, ancak aynı zamanda bunları çağdaş bağlama uyarlayarak psikanalizi yeniden canlandırmaktır.
Lacan, özellikle ego psikolojisi gibi dönemin popüler psikanalitik yaklaşımlarına eleştirel bir mesafe koyar ve psikanalizin özünü, bilinçdışının dil aracılığıyla ortaya çıkışında arar.
Seminer, Paris’te Sainte-Anne Hastanesi’nde verilmiş olup, Lacan’ın öğrencileri ve meslektaşlarıyla interaktif bir şekilde ilerler. Metin hem teorik hem de klinik örneklerle doludur ve Lacan’ın karakteristik üslubu (karmaşık, metaforik ve diyalojik) belirgindir.
Ana Temalar ve Kavramlar
1. Psikanalitik Teknik ve Serbest Çağrışım
Lacan, Freud’un serbest çağrışım ilkesini psikanalizin temel taşı olarak ele alır. Serbest çağrışım, analizanın aklına gelen her şeyi sansürsüz bir şekilde ifade etmesini içerir. Ancak Lacan, bu sürecin sadece “rastgele konuşma” olmadığını vurgular; analizanın konuşması, bilinçdışının yapısal bir şekilde açığa çıktığı bir alandır.
Lacan’a göre, bilinçdışı dil gibi yapılandırılmıştır (“bilinçdışı dil gibi işler”). Bu, onun daha sonra geliştireceği “simgesel düzen” (symbolic order) kavramının erken bir habercisidir.
Lacan, analistin bu süreçte pasif bir dinleyici olmadığını, aksine analizanın söylemini dikkatlice yönlendirmesi gerektiğini savunur. Analistin görevi, analizanın sözlerindeki kesintileri, boşlukları ve kaymaları (lapsus, şakalar, rüyalar vb.) yakalayarak bilinçdışının izlerini tespit etmektir.
2. Aktarım (Transference)
Aktarım, Seminer I’in en önemli konularından biridir.
Lacan, aktarımı, analizanın analiste yönelik duygusal yatırımı olarak tanımlar; bu, genellikle sevgi, nefret ya da idealizasyon şeklinde ortaya çıkar.
Ancak Lacan, aktarımı yalnızca geçmiş ilişkilerin yeniden canlanması olarak görmez; aktarım, simgesel bir ilişki olarak, analizanın bilinçdışındaki arzularını ve çatışmalarını yeniden sahnelediği bir alandır.
Lacan, aktarımın hem bir direnç hem de bir ilerleme aracı olabileceğini belirtir. Analist, aktarımı manipüle etmemeli, ancak onu analiz sürecinin motoru olarak kullanmalıdır. Bu noktada, Lacan, analistin “bilmesi gereken özne” (sujet supposé savoir) konumunda olduğunu öne sürer; analizan, analistin bilinçdışını çözebilecek bir otorite figürü olduğunu varsayar. Bu varsayım, analitik sürecin ilerlemesi için kritik bir unsurdur.
3. Direnç ve Savunma
Lacan, direnç kavramını Freud’un çerçevesinden ele alarak, direncin sadece analizanın bilinçdışına ulaşmayı reddetmesi olmadığını, aynı zamanda analistin yanlış yorumlamalarından da kaynaklanabileceğini belirtir. Direnç, bilinçdışının kendini koruma mekanizmasıdır ve analistin görevi, bu direnci çözmek değil, onun yapısını anlamaktır.
Lacan, özellikle ego psikolojisinin direnci egonun bir savunma mekanizması olarak görme eğilimine eleştirel yaklaşır. Ona göre, ego statik bir yapı değil, simgesel ve hayali (imaginary) boyutlarla şekillenen bir oluşumdur. Bu nedenle, direnç analizin sadece bir engeli değil, aynı zamanda bilinçdışının konuşma yoluyla açığa çıktığı bir fırsattır.
4. Hayali, Simgesel ve Gerçek (Lacan’ın Üç Düzeni)
Seminer I, Lacan’ın daha sonra geliştireceği “hayali” (imaginary), “simgesel” (symbolic) ve “gerçek” (real) düzenlerinin ilk izlerini taşır. Bu kavramlar henüz tam anlamıyla formüle edilmemiş olsa da, Lacan’ın ego, dil ve bilinçdışı üzerine tartışmaları bu üçlünün temellerini atar:
Hayali: Ego’nun aynadaki yansıma gibi kendi imgesiyle özdeşleşme sürecidir. Lacan, ego psikolojisinin egoyu güçlendirme çabasını eleştirir, çünkü bu, hayali bir yanılsamayı pekiştirir.
Simgesel: Dil, kültür ve toplumsal kuralların alanıdır. Bilinçdışı, simgesel düzen aracılığıyla kendini ifade eder. Lacan, analistin simgesel düzendeki sembolik ilişkileri (örneğin, dildeki metaforlar ve metonomiler) çözmesi gerektiğini vurgular.
Gerçek: Henüz tam anlamıyla tanımlanmasa da, Gerçek, simgesel ve hayali düzenlerin ötesinde, temsil edilemeyen bir boyuttur.
5. Analistin Konumu
Lacan, analistin konumunu ve tutumunu detaylı bir şekilde tartışır. Analist, “bilmesi gereken özne” olarak analizanın projeksiyonlarına maruz kalır, ancak bu konumu bir otorite olarak değil, bir ayna olarak kullanmalıdır. Analistin sessizliği, yorumları ve müdahaleleri, analizanın bilinçdışını açığa çıkarmak için stratejik olarak kullanılmalıdır. Lacan, analistin tarafsızlığını (neutrality) korumasını, ancak aynı zamanda analizanın söylemine aktif bir şekilde katılmasını savunur.
6. Dil ve Bilinçdışı
Lacan’ın Seminer I’deki en önemli katkılarından biri, bilinçdışının dil aracılığıyla yapılandığını öne sürmesidir. Freud’un rüyalar, lapsus’lar ve şakalar üzerine çalışmalarını referans alarak, Lacan, bilinçdışının bir dil gibi işlediğini ve analistin bu dili deşifre etmesi gerektiğini belirtir. Bu, onun yapısalcılık ve dilbilimden (özellikle Saussure ve Jakobson’dan) etkilenen yaklaşımının ilk işaretleridir.
Önemli Vurgular ve Eleştiriler
Ego Psikolojisine Eleştiri: Lacan, özellikle Anna Freud ve Amerikan ego psikologlarının (örneğin, Hartmann) egoyu güçlendirme yaklaşımını eleştirir. Ona göre, ego statik bir yapı değil, yanılsamalarla dolu bir hayali oluşumdur. Psikanalizin amacı, egoyu güçlendirmek değil, bilinçdışının hakikatini açığa çıkarmaktır.
Freud’a Dönüş: Lacan, “Freud’a dönüş” (retour à Freud) sloganını bu seminerde güçlü bir şekilde benimser. Freud’un metinlerini yeniden okuyarak, psikanalizin özünü koruma ve modern yorumlarla zenginleştirme çabası içindedir.
Analitik Sürecin Etiği: Lacan, analistin etik sorumluluğunu vurgular. Analist, analizanın arzularını manipüle etmemeli, onun özerkliğini ve bilinçdışıyla yüzleşmesini desteklemelidir.
Klinik Örnekler ve Tartışmalar
Seminer boyunca Lacan, klinik vakalar ve Freud’un analizlerinden örnekler sunar. Örneğin, Dora vakası sıkça tartışılır; Lacan, Dora’nın aktarım sürecindeki direncini ve Freud’un bu süreçteki yorumlarını ele alarak aktarımın karmaşıklığını gösterir. Ayrıca, rüyaların yorumlanması ve lapsus’ların analizi gibi konular, bilinçdışının dildeki izlerini açığa çıkarmak için örnek olarak kullanılır.
Seminerin Tarihsel ve Teorik Önemi
Seminer I, Lacan’ın psikanalizdeki yenilikçi yaklaşımının başlangıç noktasıdır. Bu dönemde, Lacan henüz kendi teorik sistemini tam anlamıyla kurmamıştır, ancak daha sonraki kavramlarının (ayna evresi, simgesel düzen, jouissance vb.) tohumları bu seminerde atılmıştır. Ayrıca, Lacan’ın Freud’u yeniden okuma çabası, 1950’lerin psikanalitik camiasında önemli bir tartışma başlatmış ve özellikle ego psikolojisine karşı bir alternatif sunmuştur.
Sonuç
Lacan’ın Seminer I’i, psikanalizin hem teorik hem de pratik boyutlarını derinlemesine ele alan bir başyapıttır. Freud’un teknik yazılarını temel alarak, Lacan bilinçdışının dil aracılığıyla nasıl işlediğini, aktarımın analitik süreçteki rolünü ve analistin etik sorumluluğunu tartışır. Ego psikolojisine eleştirel bir mesafe koyarak, psikanalizi yeniden dil ve simgesel düzen ekseninde tanımlar. Bu seminer, Lacan’ın daha sonra geliştireceği karmaşık teorik çerçevenin temelini oluşturur ve psikanalizle ilgilenenler için temel bir metin olarak kabul edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder