Katastrofik (Yıkıcı) Sağlık Harcaması Yapan Hane Oranı: Türkiye Perspektifi
Katastrofik sağlık harcaması, hanehalklarının sağlık hizmetlerine erişmek için yaptığı cepten harcamaların, hane gelirinin veya toplam harcamalarının belirli bir eşik değerini aşması durumunda ortaya çıkan ve finansal yıkım yaratabilen bir durumdur.
Bu harcamalar, haneleri temel ihtiyaçlardan (gıda, barınma, eğitim gibi) feragat etmeye zorlayabilir, borçlanmaya itebilir veya yoksulluğa sürükleyebilir.
Türkiye’de bu konunun incelenmesi, sağlık sisteminin etkinliği, sosyal güvenlik kapsamı ve sağlık politikalarının finansal koruma kapasitesi açısından büyük önem taşır.
Katastrofik Sağlık Harcaması Nedir?
Katastrofik sağlık harcaması, hanehalkı gelirinin veya harcamalarının belirli bir yüzdesini (genellikle %10, bazı çalışmalarda %5 veya %40 gibi eşik değerler kullanılır) aşan sağlık harcamaları olarak tanımlanır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Bankası, bu tür harcamaların haneleri finansal olarak zorladığını ve sağlık hizmetlerine erişimde adaletsizliğe yol açabileceğini vurgular.
Katastrofik harcamalar, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde yaygındır ve sosyal güvenlik sistemlerinin yetersiz olduğu durumlarda haneler üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir.
Literatürde, katastrofik sağlık harcamalarının ölçülmesi için iki temel yaklaşım kullanılır:
- Hanehalkı toplam gelirinin %10’u: Sağlık harcamalarının bu oranı aşması durumunda katastrofik etki oluşur.
- Gıda dışı harcamaların %40’ı (ödeme kapasitesi): Hanelerin temel ihtiyaçlar dışındaki harcamalarının büyük bir kısmını sağlık hizmetlerine ayırması.
Bu harcamalar, yüksek maliyetli sağlık hizmetlerinden kaynaklanabileceği gibi, düşük gelirli hanelerde küçük miktarlardaki harcamaların bile bütçeyi sarsmasıyla da ortaya çıkabilir.
Örneğin, yıllık geliri 20.000 TL olan bir hane için 3.000 TL’lik bir hastane masrafı finansal katastrofiye yol açabilirken, yüksek gelirli bir hane için aynı miktar sorun yaratmayabilir.
Türkiye’de Katastrofik Sağlık Harcaması Yapan Hane Oranı
Türkiye’de katastrofik sağlık harcaması yapan hane oranı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hanehalkı Bütçe Anketi verileri kullanılarak düzenli olarak hesaplanmaktadır. 2003 yılında başlatılan Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP), sağlık hizmetlerine erişimi artırmayı, sosyal güvenlik kapsamını genişletmeyi ve haneleri sağlık harcamalarının finansal yükünden korumayı hedeflemiştir. Bu programın etkisiyle, katastrofik sağlık harcaması yapan hane oranında önemli düşüşler gözlenmiştir. Aşağıda, bu oranların yıllar içindeki seyrine dair bilgiler sunulmaktadır:
- 2002: SDP öncesinde, katastrofik sağlık harcaması yapan hane oranı %0,81 olarak ölçülmüştür. Bu dönemde sağlık sistemi parçalıydı, sosyal güvenlik kapsamı sınırlıydı ve cepten harcamalar yüksekti.
- 2012: SDP’nin etkisiyle bu oran %0,14’e kadar gerilemiştir. Kamu finansmanının artması, Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) yaygınlaşması ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşması bu düşüşte etkili olmuştur.
- 2014: Ancak, 2012 sonrası bazı politik değişiklikler (örneğin, özel sağlık kuruluşlarına ödenen ilave ücret tavanının artırılması) nedeniyle oran %0,31’e yükselmiştir.
- 2018: TÜİK’in 2018 Hanehalkı Bütçe Anketi verilerine göre, katastrofik sağlık harcaması yapan hane oranı %1,43 olarak hesaplanmıştır. Aynı dönemde, bu harcamalar nedeniyle yoksulluğa sürüklenen hane oranı ise %0,26’dır.
Bu veriler, Türkiye’de katastrofik sağlık harcamalarının genel olarak düşük seviyelerde olduğunu, ancak ekonomik dalgalanmalar, ilave ücret politikaları ve özel sağlık hizmetlerinin maliyetlerindeki artış gibi faktörlerin bu oranı dönemsel olarak artırabileceğini göstermektedir.
Katastrofik Sağlık Harcamalarının Belirleyici Faktörleri
Türkiye’de katastrofik sağlık harcamalarını etkileyen faktörler, sosyoekonomik ve demografik özelliklere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Lojistik regresyon modelleri ve diğer istatistiksel analizler kullanılarak yapılan çalışmalar, aşağıdaki faktörlerin öne çıktığını göstermektedir:
- Düşük Gelir Grupları: En düşük gelir dilimindeki haneler, sağlık harcamalarının gelirlerine oranla daha büyük bir yük oluşturması nedeniyle katastrofik harcamalara daha yatkındır.
- Yaşlı Nüfus: Hanede 65 yaş ve üstü bireylerin bulunması, kronik hastalıklar ve sık sağlık hizmeti kullanımı nedeniyle katastrofik harcamaları artırmaktadır.
- Eğitim Düzeyi: Hane reisinin veya hane bireylerinin lise ve üstü eğitim seviyesine sahip olması, sağlık bilinci ve finansal planlama yeteneği nedeniyle katastrofik harcama olasılığını azaltmaktadır.
- Hane Büyüklüğü: Daha büyük haneler, sağlık harcamalarını dağıtma kapasitesine sahip olabileceğinden, katastrofik harcama riski azalabilir.
- Çocuk Varlığı: Hanede 5 yaş ve altı çocuk bulunması, sağlık harcamalarını artırabilir, ancak bu durum genellikle katastrofik harcamayı azaltıcı bir etkiye sahiptir (muhtemelen çocuk sağlığı hizmetlerinin kamu tarafından sübvanse edilmesi nedeniyle).
- Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk: Gini katsayısı ve yoksul hane oranı ile katastrofik sağlık harcamaları arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Gelir eşitsizliği arttıkça, düşük gelirli hanelerin sağlık harcamaları daha yıkıcı hale gelmektedir.
- Sağlık Sistemi Faktörleri: Özel hastanelerdeki ilave ücretler, üniversite hastanelerinde öğretim üyelerinin hizmetlerinden alınan ek ödemeler ve ilaç katkı payları, cepten harcamaları artırarak katastrofik harcamalara yol açabilir.
Yoksullaştırıcı Etki
Katastrofik sağlık harcamalarının en önemli sonuçlarından biri, haneleri yoksulluğa sürüklemesidir. Türkiye’de bu etki, özellikle düşük gelirli hanelerde daha belirgindir. 2018 verilerine göre, katastrofik sağlık harcamaları nedeniyle yoksulluğa sürüklenen hane oranı %0,26 olarak hesaplanmıştır.
Bu oran, SDP’nin sağladığı finansal koruma sayesinde düşük seviyelerde kalsa da, ekonomik kriz dönemlerinde veya sağlık politikalarındaki değişikliklerde artış gösterebilir.
Yoksullaştırıcı etki, hanelerin sağlık harcamaları nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesiyle ölçülür.
Örneğin, bir hane sağlık harcamaları için borçlanırsa veya tasarruflarını tüketirse, bu durum yoksulluk sınırının altına düşmesine neden olabilir. Türkiye’de bu etki, özellikle kırsal bölgelerde ve sosyal güvenlik kapsamı dışındaki hanelerde daha belirgindir.
Türkiye’de Uygulanan Politikalar ve Çözüm Önerileri
Türkiye, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık hizmetlerine erişimi ve finansal korumayı artırmada önemli adımlar atmıştır. Genel Sağlık Sigortası, sağlık hizmetlerinin büyük bir kısmını kamu finansmanı ile karşılayarak cepten harcamaları azaltmayı hedeflemiştir. Ancak, katastrofik sağlık harcamalarını tamamen ortadan kaldırmak için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
- İlave Ücretlerin Düzenlenmesi: Özel hastanelerdeki ilave ücretlerin kaldırılması veya sıkı bir şekilde denetlenmesi, cepten harcamaları azaltabilir.
- Sosyal Güvenlik Kapsamının Genişletilmesi: GSS kapsamı dışındaki bireylerin (örneğin, kayıt dışı çalışanlar) sigorta sistemine dahil edilmesi, finansal korumayı artırabilir.
- Kronik Hastalık Yönetim Programları: Yaşlı nüfus ve kronik hastalıkların artan yükü nedeniyle, bu hastaların tedavi masraflarının kamu tarafından daha fazla sübvanse edilmesi katastrofik harcamaları azaltabilir.
- Gelir Eşitsizliğine Yönelik Politikalar: Gelir eşitsizliğini azaltmaya yönelik sosyal politikalar, düşük gelirli hanelerin sağlık harcamalarına karşı direncini artırabilir.
- Sağlık Okuryazarlığının Artırılması: Eğitim programlarıyla sağlık bilinci artırılabilir, böylece haneler sağlık hizmetlerini daha etkin kullanabilir ve gereksiz harcamalardan kaçınabilir.
Sonuç
Türkiye’de katastrofik sağlık harcaması yapan hane oranı, Sağlıkta Dönüşüm Programı sayesinde düşük seviyelerde seyretmektedir.
Ancak, ekonomik dalgalanmalar, özel sağlık hizmetlerinin maliyetleri ve gelir eşitsizliği gibi faktörler bu oranı artırabilmektedir. Düşük gelirli haneler, yaşlı nüfus ve sosyal güvenlik kapsamı dışındaki bireyler, katastrofik harcamalara karşı en savunmasız gruplardır.
Sağlık politikalarının finansal koruma kapasitesini artırması ve cepten harcamaları daha da azaltması, haneleri yoksulluk riskinden korumak için kritik öneme sahiptir.
Gelecekte, ilave ücretlerin düzenlenmesi, sosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi ve sağlık okuryazarlığının artırılması gibi adımlar, Türkiye’nin sağlık sistemini daha adil ve sürdürülebilir hale getirebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder