2024-10-10

Cilalı taşların sırrı

Bir varmış, bir yokmuş, uzak diyarların birinde, küçücük bir köyde yalnız yaşayan yaşlı bir adam varmış. Bu adam, köyün en eski sakinlerindenmiş ve yüzündeki derin kırışıklıklar, yılların getirdiği hikayeleri anlatırmış. Küçük çocuklar onun görünüşünden biraz çekinir, onunla konuşmaya cesaret edemezmiş. Fakat bir gün, bu yaşlı adam köydeki küçük bir çocuğa seslenmiş: "Evladım, gel bakalım. Sana garajımda bir şey göstermek istiyorum."

Çocuk, merakla adamı takip etmiş. Garaja vardıklarında, yaşlı adam tozlu bir dolabın arkasından eski bir taş cilalama makinesi çıkarmış. Bu garip makinede, eski bir motor, bir kahve kutusu ve bantlarla bağlanmış birkaç parça varmış. Yaşlı adam, "Gel, benimle bahçeye gidiyoruz," demiş.

Birlikte bahçeye çıkıp, yerden sıradan, gri ve çirkin görünen birkaç taş toplamışlar. Bu taşları kahve kutusuna koymuşlar, yanlarına biraz kum ve biraz su eklemişler. Sonra yaşlı adam makineyi çalıştırmış. Makine çalışmaya başlayınca, içindeki taşlar birbirine çarpıp dönmeye başlamış ve kulakları sağır eden bir gürültü çıkmış. Yaşlı adam, "Yarın gel, ne olacağını göreceğiz," demiş.

Ertesi gün çocuk tekrar garaja gitmiş. Yaşlı adam kutuyu açmış ve içinden inanılmaz güzellikte pırıl pırıl taşlar çıkarmış. Dışarıdaki o sıradan, solgun taşlar, birbirlerine sürtüne sürtüne, biraz gürültüyle cilalanmış ve parlamış.

Yaşlı adam gülümseyerek, "Gördün mü? Bu taşlar, tıpkı insanlar gibi. Bir araya geldiklerinde, bazen tartışırlar, birbirlerine sürtünürler, ama sonunda hep birlikte ortaya güzel bir şey çıkarırlar," demiş.

Ve işte bu köyde, herkes o yaşlı adamın bu taşlardan aldığı dersle yaşarmış. İnsanlar, bir arada olmanın zorluklarına rağmen, birbirlerine destek olmanın gücünü unutmamışlar. Masal bu ya, zamanla köydeki herkes birbirini cilalayan bu güzel taşlar gibi parlamış ve köy bir daha asla sıradan görünmemiş.

Gökten üç elma düşmüş, biri bu masalı dinleyenlere, biri anlatanlara, diğeri de birbirine ışık saçanlara...


Hiç yorum yok: