Russell, insan davranışının arzu tarafından yönlendirildiğini ve bu arzuların bazılarının sonsuz olduğunu, asla tamamen tatmin edilemeyeceğini belirtir. Mülk edinme arzusu, kişinin ne kadar mal varlığı olursa olsun, daha fazlasını istemesini sağlar. Ancak Russell, rekabet arzusunun mülk edinmeden daha güçlü olduğunu öne sürer ve insanların, rakiplerinin tamamen mahvolmasını sağlamak için kendi yoksullaşmalarını bile göze aldıklarını ifade eder. Rekabeti kibir takip eder; insanlar, başkalarının onları fark etmesini ve onaylamasını isterler. Bu kibir, yaşamın her alanında kendini gösterir ve çocukluktan itibaren gözlemlenebilir. En güçlü arzu ise güç sevgisidir. Güç, kişinin başkalarını kontrol etme ve yönlendirme isteğini temsil eder. Güç, kibirle bağlantılı olmasına rağmen ondan farklıdır; güç, sonsuzdur ve asla tam anlamıyla tatmin edilemez.
Russell, güç sevgisinin olumsuz sonuçları olmasına rağmen, bilgi arayışı ve bilimsel ilerlemeyi de teşvik ettiğini belirtir. Dolayısıyla, güç arzusu tamamen kötü bir motivasyon değildir, toplumun yapısına ve bireyin yeteneklerine bağlı olarak yararlı veya zararlı olabilir.
İnsanların ayrıca heyecan arayışında olduklarını belirten Russell, modern hayatın monotonluğu ve fiziksel aktivitelerin azalması nedeniyle insanların sık sık heyecan ve yeni deneyimlere ihtiyaç duyduklarını dile getirir. Ancak bu heyecan arayışı zararlı olabileceği gibi, bilimsel keşifler ve icatlarla da tatmin edilebilir.
Sonuç olarak, Russell insan davranışını yönlendiren bu arzuları detaylandırarak, insanlığın temel güdülerini anlamanın önemine vurgu yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder