İşte bu noktada, bedenin işleyişindeki bir şeyin de aynı şekilde yapılandırıldığını söyleyebiliriz. Bedendeki bu boşlukların topolojik birliğinden dolayı, dürtü, bilinçdışının işleyişinde önemli bir rol üstlenir."
Jacques Lacan’ın Seminer XI: Dört Temel Kavram adlı eserinde yer alan bu pasaj, bilinçdışı, özne, gösterenler ve dürtü arasındaki ilişkiyi açıklayan önemli bir bölümdür. Bu ifadeyi Lacan’ın temel kavramları ışığında açıklayabiliriz:
1. Bilinçdışının Yapısallığı
Lacan, bilinçdışını dil ile bağlantılı bir yapı olarak tanımlar. Freud’un “bilinçdışı” kavramını geliştirirken, bunun yalnızca kişisel bir alan olmadığını, dil ve kültürel gösterenler (signifiers) tarafından şekillendirildiğini öne sürer.
Burada "gösterenlerin yatırımlarındaki boşluklar," dilsel sistemdeki eksiklikler veya anlamın tamamlanmadığı yerlerdir.
Lacan, bilinçdışını bu eksikliklerin etrafında işleyen bir mekanizma olarak görür. Yani, bilinçdışı, gösterenlerin (dilsel ve sembolik öğelerin) anlamlarının her zaman tamamlanmadığı veya “boşluklu” olduğu yerlerde kendini gösterir.
2. Bilinçdışının Gerçeklik ve Özne Arasındaki Rolü
Lacan’a göre, bilinçdışı, öznenin gerçeklikle olan ilişkisinin merkezinde yer alır. Çünkü özne, dilsel bir varlık olarak, gösterenler sistemi (yani, dil ve semboller dünyası) üzerinden gerçeklik ile ilişki kurar. Ancak bu sistemde her zaman eksiklikler (boşluklar) vardır:
Bu eksiklikler öznenin arzu ve dürtülerinin şekillenmesinde belirleyicidir.
Özne, tam anlamıyla kendini veya gerçekliği dile getiremez; her zaman bir eksiklik hissi yaşar.
3. Bedenin Topolojisi ve Dürtü
Lacan, bedenin işleyişini de benzer bir şekilde ele alır. Beden, yalnızca biyolojik bir varlık değil, aynı zamanda bilinçdışının sembolik işleyişine dahil olan bir alandır.
“Bedendeki boşluklar,” fiziksel olarak organların ekseninde düşünülebilir (örneğin, ağız, anüs gibi). Ancak bu boşluklar, Lacan için aynı zamanda simgesel bir anlam taşır: Bunlar, dürtünün bedende kendini ifade ettiği ve öznenin arzu mekanizmasını harekete geçirdiği yerlerdir.
Dürtü, bu bedensel “boşluklar” üzerinden bilinçdışının yapısına bağlanır. Örneğin, yemek yeme dürtüsü ya da cinsel dürtü, hem fiziksel hem de sembolik bir eksiklik hissinden kaynaklanır.
4. Topolojik Birlik ve Dürtünün Rolü
Lacan burada bedenin topolojik bir yapıya sahip olduğunu belirtir. Topoloji, matematikte, yüzeylerin şekilleri arasındaki ilişkileri inceleyen bir alandır. Lacan bu kavramı bilinçdışı ve beden arasındaki ilişkiyi anlamak için kullanır:
Beden ve bilinçdışı, birbirinden ayrı değil, birbiriyle iç içe geçmiş bir yapıdır.
Dürtü, bu yapıda, öznenin arzularını ve eksikliklerini dile getiren bir aracı olarak işlev görür.
Özet
Bu pasaj, bilinçdışı ve bedenin birbirine nasıl paralel bir şekilde işlediğini gösterir.
Bilinçdışı, gösterenlerin eksik olduğu yerde ortaya çıkar.
Aynı şekilde, beden de eksiklikler (boşluklar) üzerinden çalışır.
Bu iki alanın kesişiminde dürtü yer alır ve öznenin gerçeklik, arzu ve eksiklikle ilişkisini şekillendirir.
Lacan’ın söylemini anlamak için, bilinçdışını yalnızca bireysel bir fenomen değil, dilsel ve simgesel bir sistem olarak görmek gerekir. Bu sistemin merkezinde eksiklik, arzu ve dürtü yer alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder