2025-09-26

Örgücülerin Saflık Sarmalında Düğümlenmesi – Ahlak Değil Saflık Yarışı

Örgücülerin Saflık Sarmalında Düğümlenmesi – Ahlak Değil Saflık Yarışı

Toplulukların içten içe parçalanmasına neden olan önemli ama çoğu zaman fark edilmeyen bir dinamik vardır: “Saflık sarmalı.” Bu, bir grubun tek bir değere – genellikle ahlaki ya da ideolojik bir ideale – takıntı derecesinde odaklanmasıyla ortaya çıkar. Bu değer, mutlak bir ölçüte sahip değildir; hep “bir adım daha ileri” taşınabilir. Sonuç, ahlaki bir tartışmadan ziyade, kim daha “saf” sorusunun bitmeyen yarışına dönüşür.


Ahlak ile Saflık Arasındaki Temel Fark

Önce en önemli ayrımı yapalım:

  • Ahlak, toplumsal düzen, insan onuru veya adalet gibi evrensel ilkelerle ilgilidir. Kendi başına bir değeri vardır.
  • Saflık ise görecelidir; kendi anlamını ancak başkalarıyla kıyaslandığında kazanır. “Benden daha az saf” ya da “onlardan daha arı” gibi bir ölçüyle işler.

Bu nedenle saflık sarmalı başladığında artık mesele doğru ya da iyi değildir. Asıl mesele, daha saf görünmektir.


Sarmal Nasıl İşler?

Saflık sarmalı belirli adımlarla ilerler ve bu adımlar neredeyse her toplulukta benzer şekilde gözlemlenir:

  1. Tek Değere Odaklanma: Topluluk, ırkçılıkla mücadele, çevre duyarlılığı, dinî bağlılık ya da ulusal kimlik gibi bir değeri merkeze alır.
  2. Tanımın Genişlemesi: Başlangıçta açık olan bu değerin kapsamı giderek genişler; daha ince, daha radikal ölçütler ortaya çıkar.
  3. Sadakat Testleri: Üyelerden yalnızca bu değere inanmaları değil, onu belli biçimlerde göstermeleri beklenir. Sessiz kalmak bile “suç” sayılır.
  4. Öz-Sansür ve Oto-Yargı: İnsanlar dışlanmamak için düşüncelerini gizler, davranışlarını uyarlar. En ufak farklılık bile hedef haline gelir.
  5. Kendi Kendini Tüketme: Sarmal artık dış düşman aramaz; grup içindekileri de yeterince saf olmamakla suçlar. Sonunda hareket kendi liderlerini bile yok eder.

Bu süreçte topluluklar, lideri olmayan bir tarikat gibi davranmaya başlar. Gerçeklik yerini soyut bir ideolojiye bırakır ve her itiraz, “ihanet” olarak görülür.


Tarihten Günümüze Tekrarlanan Döngü

Saflık sarmalının kökleri çok eskidir. Fransız Devrimi’nin sonunda Robespierre, kendi başlattığı devrimci saflık yarışının kurbanı oldu. Mao’nun Kızıl Muhafızları en saf Maoist olma uğruna birbirini yok etti. Salem’deki cadı avları, saflığın dinsel bir ölçütle tanımlanmasının toplumu nasıl parçaladığının tarihsel örneğidir.

Bugün de dinamik aynıdır; sadece araçlar değişti. Sosyal medya çağında saflık sarmalları, birkaç bin kişilik çevrimiçi topluluklarda hızla filizlenir. Kimin hangi kitabı okuduğu, hangi kelimeleri kullandığı, hatta neyi yeterince yüksek sesle savunmadığı bile ölçü olur.


“Tercih Sahtekârlığı” ve Sessizliğin Bedeli

Ekonomist Timur Kuran’ın “tercih sahtekârlığı” kavramı bu dinamiği açıklamada anahtar rol oynar. İnsanlar cezalandırılmamak için gerçek düşüncelerini saklar. Topluluk da gerçeği görmez hale gelir çünkü herkes sahte bir onay tablosu çizer. Sonuçta küçük bir azınlık, bütün söylemi kontrol eder.

Bu noktada artık bir fikir yarışından değil, korkuya dayalı bir sadakat performansından söz ederiz. Sadece yanlış fikirler değil, sessizlik bile cezalandırılır.


Saflık Sarmalının Sonu: Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan

Saflık sarmalı hiçbir zaman zaferle sonuçlanmaz. Ya topluluk parçalanır ya da etkisizleşir. Genellikle de kurucular dahil herkes “yeterince saf olmamakla” suçlanır. Başta statü kazandıran bu yarış, sonunda herkesi dışlayarak topluluğu küçültür, etkisini yok eder.

İlginç olan, bu döngünün sadece sol ideolojilerle sınırlı olmamasıdır. Aşırı sağ gruplarda etnik saflık yarışı, dindar cemaatlerde iman derecesi yarışı, çevreci hareketlerde radikal sadakat testleri… Hepsi aynı sosyal mekanizmanın farklı yüzleridir.


Çıkış Yolu: Saflığı Teşhis Etmek

Saflık sarmalından kurtulmanın en etkili yolu onu erken teşhis etmek ve adını koymaktır. Bu fenomenin ahlakla değil, statü ve kimlik rekabetiyle ilgili olduğunu anlamak, büyüsünü bozar. Tıpkı cadılara inanmayı bıraktığımızda cadı avlarının bittiği gibi, bu oyunun bir oyun olduğunu fark ettiğimizde onun gücü azalır.


Sonuç

Saflık sarmalı, toplulukların en soylu değerleri bile nasıl bir yıkım aracına dönüştürebileceğini gösteren güçlü bir sosyal yasadır. Başlangıçta adalet, eşitlik veya doğruluk adına başlatılan hareketler, sonunda daha saf görünme mücadelesine saplanarak kendilerini içeriden çökertir.

Çözüm, ahlaki ilkelerle saflık yarışını ayırt etmek ve “kim daha iyi?” sorusu yerine “ne doğru?” sorusuna sadık kalmaktır. Çünkü tarih defalarca kanıtlamıştır ki, saflık yarışı kazanan üretmez – sadece kaybedenler yaratır.

https://unherd.com/2020/01/cast-out-how-knitting-fell-into-a-purity-spiral/

Hiç yorum yok: