Güç, Benlik ve Bilgelik Üzerine Düşünceler
Güç, insan zihnini parçalayıp, kendi seçtiğiniz yeni biçimlerde yeniden bir araya getirmektir.
George Orwell, gücü “insan zihnini parçalayıp, onu kendi seçtiğiniz biçimde yeniden bir araya getirmek” olarak tanımladığında, aslında iktidarın en derin ve en korkutucu yönüne işaret ediyordu.
Çünkü gerçek güç, yalnızca fiziksel baskıyla ya da maddi zorlamalarla değil, bireyin düşünce dünyasını dönüştürerek, onu kendisine yabancı bir gerçekliğe ikna ederek işler.
İnsan, zihni parçalandığında yalnızca mevcut benliğini değil, özgürlüğünü, direncini ve kendilik değerini de kaybeder.
Fakat bu tanım, aynı zamanda başka bir kapı da aralar: Eğer güç, zihni parçalamaksa; en büyük güç, zihni parçalanmaya direnen, benliğini ezdirmeyen kişide gizlidir.
Bu, Orwell’in çizdiği karanlık tablonun içinde umut veren bir karşı duruştur. Kendi benliğini korumak, düşüncelerini, hayallerini, değerlerini ve içsel özgürlüğünü iktidarın dayattığı kalıplara teslim etmemek, en derin anlamıyla özgürlük ve güçtür.
Bu noktada bilgelik ve güzellik devreye girer. Çünkü benliği ezdirmemek yalnızca kör bir inatla değil, köklü bir farkındalıkla, incelikle ve yaratıcılıkla mümkündür.
- Bilgelik, bize neyin sahici olduğunu, hangi düşüncelerin içimizden doğduğunu, hangilerinin dışarıdan dayatıldığını ayırt etme yetisi verir. Bilge kişi, kendi benliğini tanır, değerlerinin farkındadır ve iktidarın cazibesine ya da korkutmasına karşı daha dirençlidir.
- Güzellik ise bize yaşama tutunacak estetik, duygusal ve insani bağlar sunar. Güzelliğin farklı biçimleri –sanat, doğa, insan sevgisi, şefkat– ruhu besler, onu sertleşmekten korur. Zihnini zorbalığa karşı ayakta tutan güç, çoğu zaman güzellikten gelen esinle canlı kalır.
Dolayısıyla benliği güce ezdirmemek, sadece bir direniş değil, aynı zamanda yaratıcı bir eylemdir. Bir insan, kendi içindeki güzelliği ve bilgelikle beslenmiş benliğini yaşatarak, Orwell’in tarif ettiği güç mekanizmasını tersine çevirir.
Bu durumda güç, dayatanın değil; direnenin, koruyan ve dönüştürenin elinde olur.
Sonuç olarak:
Gerçek güç, başkalarını zihinlerini parçalayarak şekillendirmekte değil; kendi benliğini koruyabilmekte, onu bilgelikle büyütüp güzellikle taçlandırabilmektedir.
Çünkü dayatılan güç, dışsal ve geçicidir. Ama içsel güç, kişinin varlığında kök salar, hayata yayılarak kalıcı olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder