2025-05-04

Joshua Greene’in Moral Tribes: Emotion, Reason, and the Gap Between Us and Them adlı kitabı

Joshua Greene’in Moral Tribes: Emotion, Reason, and the Gap Between Us and Them (2013) adlı kitabı, insan ahlakının evrimsel kökenlerini, farklı gruplar arasındaki ahlaki çatışmaları ve bu çatışmaları çözmek için önerilen bir çerçeve sunar. Greene, ahlakın hem bireysel hem de kolektif düzeyde nasıl işlediğini anlamak için nörobilim, psikoloji, felsefe ve evrimsel biyolojiyi bir araya getiriyor. 

Kitabın ana tezi, insan ahlakının “kabilevi” (tribal) bir doğaya sahip olduğu ve bu doğanın modern dünyada gruplar arası çatışmalara yol açtığıdır.

Greene, bu sorunları çözmek için “ortak bir ahlaki para birimi” olarak utilitaryen bir yaklaşımı savunur.  

1. Ahlakın Evrimsel Kökenleri: “Biz” ve “Onlar”
Greene, insan ahlakının evrimsel olarak küçük, sıkı sıkıya bağlı gruplarda (kabilelerde) hayatta kalmayı desteklemek için geliştiğini öne sürer. İnsanlar, kendi grupları içinde iş birliği yapmaya ve fedakârlık yapmaya yatkındır; bu, “biz” duygusunu güçlendirir. Ancak bu ahlaki sezgiler, yabancılara veya “onlar”a karşı şüpheci ve hatta düşmanca bir tutumla birleşir. Bu, evrimsel olarak avantajlıydı çünkü kendi kabilesini koruyan bireyler genetik olarak daha başarılıydı.
Modern dünyada ise bu kabilevi ahlak, farklı kültürler, dinler ve ideolojiler arasında çatışmalara yol açar. Greene’e göre, ahlaki sezgilerimiz küçük ölçekli toplumlar için tasarlanmıştır ve küresel, karmaşık toplumların sorunlarıyla başa çıkmakta yetersiz kalır. Örneğin, iklim değişikliği, ekonomik eşitsizlik veya uluslararası çatışmalar gibi sorunlar, kabilevi ahlakın ötesinde bir iş birliği gerektirir.

2. İkili Süreç Teorisi: Otomatik ve Manuel Düşünme
Greene, ahlaki karar alma süreçlerini açıklamak için “ikili süreç teorisi”ni kullanır. Bu teoriye göre, insan beyni iki farklı modda çalışır:
  • Otomatik Mod (Sezgisel): Hızlı, duygusal ve sezgisel tepkiler üretir. Bu mod, evrimsel olarak ahlaki sezgilerimizi şekillendiren ve genellikle kabilevi ahlaka hizmet eden tepkilerdir. Örneğin, birinin zarar görmesine tanık olduğumuzda otomatik olarak empati hissederiz.
  • Manuel Mod (Akılcı): Yavaş, bilinçli ve analitik düşünmeyi içerir. Bu mod, soyut problemleri çözmek ve farklı bakış açılarını değerlendirmek için kullanılır.
Greene, ahlaki çatışmaların genellikle otomatik modun (duygusal, kabilevi tepkiler) manuel modla (akılcı analiz) çeliştiği durumlarda ortaya çıktığını savunur. Örneğin, bir trolly probleminde (bir kişiyi feda ederek beş kişiyi kurtarma durumu), otomatik mod birini öldürmeye karşı güçlü bir duygusal direnç üretirken, manuel mod daha fazla hayat kurtarmayı mantıksal olarak savunabilir.

3. “Trajedi” ve Ahlaki Çatışmalar
Greene, gruplar arası ahlaki çatışmaları “ortakların trajedisi” (tragedy of the commons) kavramına benzetir. Her grup kendi ahlaki değerlerini ve çıkarlarını savunurken, bu durum genellikle tüm gruplar için zararlı sonuçlar doğurur. Örneğin, bir grup dini inançları nedeniyle belirli bir politikayı savunurken, başka bir grup seküler değerlere dayanarak buna karşı çıkabilir. Bu çatışmalar, farklı ahlaki “kabilelerin” birbirini anlamaması ve uzlaşamaması nedeniyle büyür.
Greene, bu tür çatışmaların çözümü için ahlaki sezgilere körü körüne güvenmenin yetersiz olduğunu belirtir. Bunun yerine, farklı grupların ortak bir zeminde buluşabileceği bir ahlaki çerçeve önerir.

4. Ortak Ahlaki Para Birimi: Utilitaryenizm
Greene, gruplar arası ahlaki çatışmaları çözmek için utilitaryen bir yaklaşımı savunur. Utilitaryenizm, eylemlerin sonuçlarına odaklanır ve en fazla sayıda insan için en büyük mutluluğu sağlamayı hedefler. Greene’e göre, bu yaklaşım farklı ahlaki kabilelerin öznel değerlerini aşarak “ortak bir ahlaki para birimi” sunar.
Ancak Greene, utilitaryenizmin kusursuz olmadığını kabul eder. Örneğin, utilitaryen hesaplamalar bazen sezgisel olarak yanlış gelen sonuçlar üretebilir (örneğin, bir kişinin organlarını alarak beş kişiyi kurtarmak). Ayrıca, utilitaryen kararlar almak için gerekli bilgi ve hesaplama kapasitesi genellikle sınırlıdır. Buna rağmen Greene, utilitaryenizmin, kabilevi ahlakın önyargılarından kaçınmak ve gruplar arası iş birliğini teşvik etmek için en iyi çerçeve olduğunu savunur.

5. Metamorality: Yeni Bir Ahlaki Çerçeve
Greene, utilitaryenizmi temel alan ve farklı ahlaki kabileleri bir araya getirmeyi amaçlayan bir “metamorality” (üst-ahlak) kavramı önerir. Bu çerçeve, insanların otomatik ahlaki sezgilerini manuel modla dengelemesini ve ortak iyilik için iş birliği yapmasını teşvik eder. Metamorality, empati ve akılcılığı birleştirerek, farklı grupların birbirini anlamasını ve uzlaşmasını sağlar.
Greene, bu yaklaşımın pratikte uygulanmasının zor olduğunu kabul eder, çünkü insanlar genellikle kendi kabilevi ahlaklarına sıkı sıkıya bağlıdır. Ancak, eğitim, diyalog ve kurumlar aracılığıyla metamorality’nin yaygınlaştırılabileceğini öne sürer.

6. Pratik Uygulamalar ve Örnekler
Kitapta, teorik tartışmaların yanı sıra ahlaki çatışmaların pratik örnekleri de yer alır. Greene, kürtaj, eşcinsel evlilik, vergi politikaları ve uluslararası ilişkiler gibi konuları ele alarak, farklı ahlaki kabilelerin bu konularda nasıl çatıştığını gösterir. Örneğin:
  • Kürtaj: Bir grup, fetüsün yaşam hakkını savunurken, diğer grup bireysel özerkliğe odaklanır. Greene, bu tür çatışmalarda utilitaryen bir yaklaşımın, her iki tarafın değerlerini dikkate alarak daha tarafsız bir çözüm sunabileceğini öne sürer.
  • İklim Değişikliği: Farklı ülkeler kendi ekonomik çıkarlarını korurken, küresel iş birliği eksikliği tüm gezegen için zararlıdır. Greene, utilitaryen bir bakış açısının, uzun vadeli küresel faydayı önceliklendirebileceğini savunur.

7. Eleştiriler ve Sınırlamalar
Greene, utilitaryenizmin eleştirilerine de değinir. Örneğin, bazıları utilitaryenizmin bireysel hakları göz ardı edebileceğini veya soğuk ve hesapçı bir ahlak sunduğunu iddia eder. Greene, bu eleştirilere karşı utilitaryenizmin esnek bir şekilde uygulanabileceğini ve insan doğasının duygusal yönlerini göz ardı etmediğini belirtir.
Ayrıca, Greene’in yaklaşımı, ahlaki sezgilerin tamamen güvenilmez olduğunu ima ettiği için bazı okuyucular tarafından tartışmalı bulunabilir. Greene, sezgilerin evrimsel olarak önemli olduğunu kabul etse de, modern sorunlar için genellikle yetersiz kaldığını vurgular.

8. Sonuç: Modern Dünyada Ahlaki İş Birliği
Greene, kitabın sonunda modern dünyanın karmaşık ahlaki sorunlarının çözümü için umutlu bir vizyon sunar. İnsanların kabilevi ahlaklarını aşarak daha evrensel bir ahlaki çerçeve benimseyebileceğine inanır. Bu, hem bireysel düzeyde (eğitim ve öz-düşünüm yoluyla) hem de toplumsal düzeyde (kurumlar ve politikalar yoluyla) mümkün olabilir.
Greene, ahlaki ilerlemenin kolay olmadığını, ancak insanlığın geçmişte kölelik gibi ahlaki kör noktalarını aştığını hatırlatarak, benzer ilerlemelerin gelecekte de mümkün olduğunu savunur. Kitap, okuyucuları kendi ahlaki sezgilerini sorgulamaya ve daha geniş bir perspektiften düşünmeye davet eder.

Ana Mesajlar
  • İnsan ahlakı, evrimsel olarak kabilevi iş birliğini desteklemek için gelişti, ancak bu modern dünyada gruplar arası çatışmalara yol açıyor.
  • Ahlaki kararlar, otomatik (duygusal) ve manuel (akılcı) süreçler arasındaki etkileşimden doğar.
  • Utilitaryenizm, farklı ahlaki kabileleri bir araya getirebilecek ortak bir ahlaki çerçeve sunar.
  • Metamorality, empati ve akılcılığı birleştirerek modern sorunlara çözüm üretebilir.
Kitabın Önemi
Moral Tribes, ahlak felsefesini bilimsel bulgularla birleştirerek, hem akademisyenler hem de genel okuyucular için erişilebilir bir eser sunar. Kitap, özellikle günümüzün kutuplaşmış dünyasında, farklı gruplar arasında diyalog ve iş birliğini teşvik eden bir yol haritası önerir. Greene’in nörobilim ve psikolojiye dayalı yaklaşımı, ahlaki sorunlara yeni bir bakış açısı getirirken, utilitaryenizmi pratik bir çözüm olarak sunması tartışma yaratıcıdır.

Hiç yorum yok: