Senaryo Teorisi: Önceden Yazılmış Yaşam Planları
Senaryo Teorisi, psikoloji alanında, özellikle Transaksiyonel Analiz (TA) yaklaşımında önemli bir kavramdır.
Bu teori, bireylerin hayatlarını, çocukluk dönemlerinde aldıkları bilinçdışı kararlara göre şekillendirdiklerini savunur.
Eric Berne tarafından geliştirilen Transaksiyonel Analiz'in temel taşlarından biri olan senaryo, tıpkı bir tiyatro oyunu veya film senaryosu gibi, kişinin yaşamının ana hatlarını, çatışmalarını ve olası sonunu belirler.
Bu yazı, senaryo kavramını tanımlayarak onun oluşum sürecini, ebeveynsel etkilerini, karşıt senaryoyu ve değişim yollarını incelemektedir.
Amacımız, bu teoriyi anlaşılır kılmak ve bireysel farkındalık için bir çerçeve sunmaktır.
Senaryonun Tanımı ve Yapısı
Senaryo, bireyin hayatının önceden belirlenmiş bir planı olarak tanımlanır.
Bu plan, çocukluk yıllarında –genellikle 0-7 yaş arası– alınan erken ve zorunlu bir karara dayanır. Bu karar, çocuğun çevresindeki baskılar, ebeveyn tutumları ve travmatik deneyimler sonucu oluşur. Senaryo, bir tiyatro oyunu gibi yapılandırılmıştır:
- Başlangıç (Giriş): Çocuğun erken yıllarında oluşan temel inançlar ve varoluşsal pozisyonlar. Burada, çocuk dünyanın nasıl işlediğini ve kendisinin bu dünyadaki yerini belirler.
- Gelişim (Orta Kısım): Yetişkinlik döneminde yaşanan olaylar, ilişkiler ve kariyer seçimleri. Bu kısım, senaryonun ana temalarını tekrar eder; örneğin, sürekli başarısızlık veya tekrar eden ilişki sorunları.
- Sonuç (Bitiş): Senaryonun öngördüğü nihai sonuç. Bu, "kazanma" (mutlu son), "kaybetme" (trajik son) veya "banal" (sıradan, tatminsiz bir hayat) olabilir.
Senaryo, bilinçdışı bir süreçtir ve birey bunu fark etmeden takip eder.
Berne'e göre, senaryo "hayatta kalma stratejisi" olarak başlar ancak yetişkinlikte kısıtlayıcı hale gelir.
Örneğin, bir kişi çocukken "Başarılı olursam sevilirim" diye bir senaryo yazarsa, hayatı boyunca aşırı çalışarak tükenme riski taşır.
Ebeveynsel Emirler ve Karar Anı
Senaryonun temelini oluşturan unsurlar, ebeveynlerin –veya bakım verenlerin– verdiği "emirlerden" (injunctions) kaynaklanır.
Bu emirler, genellikle sözsüzdür; jestler, mimikler veya tutumlar yoluyla iletilir.
Transaksiyonel Analiz'de, bu emirler ebeveynlerin kendi "Çocuk ego durumu"ndan (Child ego state) gelir.
Bu ego durumu, ebeveynlerin kendi çocukluk travmalarını yansıtır ve "cadı anne" (witch mother) veya "dev baba" (ogre father) gibi arketiplerle sembolize edilir.
Bu figürler, çocuğa korku ve baskı hissettirir.
Yaygın ebeveynsel emirler şunlardır:
- Düşünme! (Don't Think!): Çocuğun kendi fikirlerini ifade etmesini engeller. Ebeveyn, çocuğun sorularını görmezden gelerek veya cezalandırarak bunu yapar.
- Hissetme! (Don't Feel!): Duyguları bastırma. Örneğin, "Ağlama, güçlü ol!" gibi mesajlar, çocuğun duygusal ifadesini kısıtlar.
- Var Olma! (Don't Be!): En yıkıcı olanıdır; çocuğun varlığını değersizleştirir. İhmal veya istismar durumlarında görülür.
- Diğer emirler: "Başarılı Olma!" (Don't Succeed!), "Yakın Olma!" (Don't Be Close!), "Önemli Olma!" (Don't Be Important!) gibi varyasyonlar.
Bu emirler, çocuğun doğal eğilimlerini (örneğin, merak, sevinç, bağımsızlık) engeller ve hayatta kalma baskısı yaratır.
Çocuk, bu ezici ortamda bir "karar" (decision) alır. Bu karar, varoluşsal bir pozisyondur (life position) ve dört temel formdan biri olabilir:
- Ben OK'yim, Sen OK'sin (I'm OK, You're OK): Sağlıklı pozisyon; işbirliği ve mutluluk getirir.
- Ben OK'yim, Sen OK Değilsin (I'm OK, You're Not OK): Savunmacı; başkalarını suçlama eğilimi.
- Ben OK Değilim, Sen OK'sin (I'm Not OK, You're OK): Yaygın; kendini küçümseme, bağımlılık.
- Ben OK Değilim, Sen OK Değilsin (I'm Not OK, You're Not OK): Umutsuzluk; izolasyon ve yıkım.
Karar anı, genellikle travmatik bir olayla tetiklenir –örneğin, bir ceza, terk edilme korkusu veya kardeş kıskançlığı. Çocuk, "Hayatta kalmak için şöyle davranmalıyım" diye düşünür ve bu, senaryonun rotasını çizer. Bu karar bilinçdışıdır ve yetişkinlikte otomatik davranışlara dönüşür.
Karşıt Senaryo (Counterscript)
Karşıt senaryo, bireyin ana senaryosuna geçici bir ara verdiği dönemleri ifade eder.
Burada, kişi ebeveynsel emirleri çiğner ve daha çok kültürel, toplumsal veya "Ebeveyn ego durumu"ndan (Parent ego state) gelen beklentilere uyar.
Örneğin, ana senaryosu "Başarısız ol!" olan biri, karşıt senaryoda başarılı bir kariyer yapabilir –ama bu başarı, içsel çatışmalar nedeniyle sürdürülemez.
Karşıt senaryo özellikleri:
- Geçicilik: Kırılgandır; stres altında ana senaryoya geri dönülür.
- Yüzeysellik: Gerçek değişim değildir; sadece maske gibidir. Örneğin, "Başarılı ol!" karşıt senaryosu, aslında "Başarısız ol!" emirini gizler.
- Kültürel Etki: Toplumun normları (eğitim, evlilik, kariyer) tarafından desteklenir. Ancak, altta yatan senaryo değişmediği için, kişi tatminsizlik hisseder.
Berne'e göre, karşıt senaryo bir "tatil" gibidir; dinlendirici ama kalıcı değil. Örneğin, bir ilişki karşıt senaryoda başlar (mutlu evlilik), ama ana senaryo devreye girince biter (ayrılık).
Karşıt senaryo farkındalığın kalıcı olabilmesi için kişinin karşıt senaryosunu bilinçli davranış değişikliğiyle bütünleştirmesi gerekir.
Senaryo Türleri ve Örnekler
Senaryolar, sonuçlarına göre sınıflandırılır:
- Kazanma Senaryosu (Winning Script): Başarılı son; kişi hedeflerine ulaşır. (Örnek: Çocukken "Güçlü ol!" emri alan biri, lider olur.)
- Kaybetme Senaryosu (Losing Script): Trajik son; bağımlılık, hastalık veya ölüm. (Örnek: "Var olma!" emriyle büyüyen biri, kendini sabotaj eder.)
- Banal Senaryo (Non-Winning/Non-Losing): Sıradan hayat; ne büyük başarı ne felaket. (Örnek: Rutin bir iş ve aile hayatı, ama iç boşluk.)
Gerçek hayattan örnek: Bir kadın, çocukken "Erkekler tehlikelidir!" emri alır ve karar olarak "Yalnız kalacağım" der. Yetişkinlikte ilişkilerden kaçar, karşıt senaryoda kısa flörtler yaşar ama sonunda yalnız kalır.
Senaryodan Çıkış: Yeniden Karar Alma
Senaryo değiştirilebilir mi? Evet, Transaksiyonel Analiz terapisiyle. Adımlar:
- Farkındalık: Senaryoyu analiz etmek (terapi seanslarında ego durumlarını inceleme).
- Yeniden Karar (Redecision): Bilinçli olarak eski kararı terk etmek. Örneğin, "Ben OK'yim" diye yeni pozisyon almak.
- Yeni Davranışlar: Pratikle alışkanlıkları değiştirmek.
- Destek: Grup terapisi veya koçluk.
Bu süreç, özgürlük getirir; kişi "kendi senaryosunu yazabilir".
Sonuç
Senaryo Teorisi, hayatımızın çocuklukta yazılmış bir oyun olmadığını, ancak farkındalıkla yeniden yazılabileceğini vurgular.
Ebeveynsel emirler ve kararlar, bizi kısıtlasa da, karşıt senaryo gibi aralıklar umut verir.
Bu teori, bireysel gelişim için güçlü bir araçtır; bizi geçmişin zincirlerinden kurtararak, otantik bir hayata davet eder.
Geçmiş kararlarımızı yeniden gözden geçirerek, kendi yaşam senaryomuzun gerçek yazarı olabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder