Ayşe Zarakol’un Batı’dan Önce: Doğu Dünya Düzenlerinin Yükselişi ve Düşüşü adlı kitabı, uluslararası ilişkiler tarihini Avrupa merkezci bir perspektiften uzaklaştırarak Asya merkezli bir anlatıyla yeniden çerçevelemeyi amaçlayan önemli bir akademik çalışmadır.
Kitap, 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar uzanan dönemde, özellikle Moğol İmparatorluğu’nun yükselişiyle başlayarak, Doğu’nun dünya düzenlerini nasıl şekillendirdiğini ve bu düzenlerin modern uluslararası sistem üzerindeki etkilerini inceliyor.
Zarakol, bu eserde iki temel hedef güdüyor: Birincisi, Avrupa merkezci olmayan bir uluslararası tarih ve dünya siyaseti anlatısı sunmak; ikincisi ise Asya tarihini herhangi bir ulus, medeniyet, ırk ya da dine indirgemeden, evrensel bir bakış açısıyla ele almak.
Kitap, 2022’de Cambridge University Press tarafından İngilizce olarak yayımlanmış (Before the West: The Rise and Fall of Eastern World Orders) ve Türkçeye Renan Akman tarafından çevrilerek Koç Üniversitesi Yayınları tarafından basılmıştır. Ayrıca, eser çok sayıda uluslararası ödül kazanmıştır.
Kitabın Genel Çerçevesi ve Yapısı
Batı’dan Önce, tarih yazımında genellikle 17. yüzyıldaki Vestfalya Barışı ile başlatılan modern uluslararası düzen anlatısına meydan okuyor.
Zarakol, bu anlatının Batı’nın yükselişini merkeze alarak diğer bölgelerin katkılarını ve tarihsel rollerini gölgede bıraktığını savunuyor. Bunun yerine, 13. yüzyılda Cengiz Han’ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nu başlangıç noktası olarak alıyor ve bu dönemde Asya’nın siyaset, ticaret, rekabet ve refah açısından dünyanın merkezi olduğunu öne sürüyor. Kitap, 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar uzanan süreci detaylı bir şekilde ele alırken, bu dönemin izlerinin 19. yüzyıldan günümüze modern uluslararası düzende nasıl devam ettiğini de tartışıyor.
Zarakol’un temel argümanı, modern uluslararası sistemin kökenlerinin yalnızca Avrupa’daki gelişmelere değil, Asya merkezli düzenlerin yükselişi ve çöküşüne de dayandığıdır. Batı’nın 19. yüzyılda yükselişi ve son iki yüzyıldır uluslararası düzenin merkezinde yer alması, dünya tarihi anlayışını çarpıtmış ve uluslararası ilişkiler teorilerini Avrupa merkezci bir çerçeveye hapsetmiştir. Kitap, bu çarpıklığı düzeltmek için Asya’nın tarihsel rolünü yeniden değerlendiriyor.
Ana Bölümler ve Temalar
Kitap, kronolojik bir sırayla ilerlerken aynı zamanda tematik bir derinlik sunar. Aşağıda, kitabın geniş özetini temel bölümler ve ana temalar üzerinden aktaracağım:
1. Moğol İmparatorluğu ve Asya Merkezli Dünya Düzeni (13. Yüzyıl)
Zarakol, uluslararası ilişkiler tarihini 13. yüzyıldaki Moğol İmparatorluğu ile başlatır. Cengiz Han’ın liderliğinde kurulan bu imparatorluk, Asya’nın büyük bir bölümünü (bugünkü Çin, Rusya, Türkiye ve Orta Asya’yı kapsayan geniş bir coğrafyayı) tek bir egemenlik altında birleştirmiştir. Bu dönemde, dünya düzeninin merkezi Avrupa değil, Asya’dır. Moğollar, fetihleri ve idari yapılarıyla yalnızca toprakları birleştirmekle kalmaz, aynı zamanda ticaret yollarını (örneğin İpek Yolu’nu) kontrol ederek ekonomik ve kültürel etkileşimi artırır. Zarakol, İbn Battuta gibi seyyahların bu dönemde Asya’yı rahatça dolaşabilmesini, Moğol düzeninin sağladığı istikrar ve bağlantılılığa örnek olarak gösterir.
Moğol İmparatorluğu’nun dünya düzeni üzerindeki etkisi, yalnızca maddi (ticaret, yemek kültürü, sanat) değil, aynı zamanda kurumsal ve düşünseldir. Zarakol, modern devletin temel kavramlarından biri olan “egemenlik” anlayışının Avrupa’dan değil, Asya’daki bu imparatorluk modelinden türediğini iddia eder. Moğollar, merkezi bir yönetim ve toprak bütünlüğü anlayışını geliştirerek, daha sonraki düzenlere ilham vermiştir.
2. Doğu Dünya Düzenlerinin Evrimi (13.-17. Yüzyıl)
Kitap, Moğol İmparatorluğu’nun dağılmasından sonraki dönemi de ele alır. 13. yüzyılın sonlarında imparatorluk dört parçaya bölünür ve bu bölünme, fetihlerin durmasıyla birlikte bir meşruiyet krizine yol açar. Zarakol, bu krizi, düzenlerin çöküşünün ilk işaretlerinden biri olarak görür. Ancak, Moğolların mirası, Timur İmparatorluğu gibi ardıl yapılarla devam eder. 14. ve 15. yüzyıllarda Asya, hâlâ dünyanın siyasi ve ekonomik merkezidir; Avrupa ise bu sistemin kıyısında yer alır.
Bu dönemde, Asya’daki düzenler yalnızca fetihlerle değil, aynı zamanda kültürel ve dinsel meşruiyet arayışlarıyla şekillenir. Zarakol, bu evrimin, modern uluslararası düzenin temel taşlarından bazılarını (örneğin diplomasi ve ticaret ağları) oluşturduğunu savunur. Ancak 16. yüzyıldan itibaren, Avrupa’nın coğrafi keşifler ve sömürgecilikle yükselişi, Asya merkezli düzenlerin gerilemesine yol açar.
3. Batı’nın Yükselişi ve Doğu’nun Gölgede Kalması (16.-19. Yüzyıl)
Zarakol, 16. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın uluslararası sistemdeki rolünün artmaya başladığını belirtir. Ancak, bu yükselişin, Asya’daki düzenlerin çöküşüyle mümkün olduğunu vurgular. Kitap, Batı’nın 19. yüzyılda modern uluslararası düzeni kurmasını, sömürgecilik ve sanayi devrimiyle desteklenen bir süreç olarak ele alır. Bu dönemde, Avrupa/Batı, düzenin merkezindeki “imtiyazlı koltuğa” oturur ve bu durum, dünya tarihi anlayışını geri dönük bir şekilde çarpıtır. Zarakol’a göre, birçok tarihçi ve teorisyen, hikâyeyi sondan başa doğru okuyarak, Batı’nın yükselişini kaçınılmaz ve evrensel bir süreç olarak sunmuştur.
4. Günümüz ve Gelecek Perspektifi
Kitabın son bölümlerinde Zarakol, Asya’nın 20. ve 21. yüzyıldaki siyasi ve ekonomik dirilişine dikkat çeker. Çin ve Hindistan gibi güçlerin yükselişi, eski Asya merkezli düzenlerin modern bir yansıması olarak görülebilir. Ancak, yazar, bu dirilişin tehlikeli yollara sapabileceği uyarısında bulunur; örneğin, milliyetçi veya medeniyetçi bir tarih yazımı, evrensel bir anlayışı baltalayabilir. Zarakol, hiçbir düzenin sonsuza kadar sürmediğini ve günümüzdeki uluslararası sistemin de değişime açık olduğunu vurgular.
Kitabın Temel Argümanları ve Katkıları
- Avrupa Merkezciliğe Eleştiri: Zarakol, uluslararası ilişkiler teorilerinin ve tarih yazımının Avrupa merkezci önyargılarını sorgular. Vestfalya Barışı gibi dönüm noktalarının, daha geniş bir Asya merkezli tarihin yalnızca bir parçası olduğunu gösterir.
- Asya’nın Rolü: 13.-17. yüzyıl arasında Asya’nın dünya düzenlerini şekillendiren ana aktör olduğunu kanıtlarla ortaya koyar.
- Egemenlik Kavramı: Modern devletin temel unsurlarından biri olan egemenlik anlayışının kökenlerini Avrupa’ya değil, Asya’ya dayandırır.
- Tarihsel Süreklilik: Doğu’daki düzenlerin çöküşü ile Batı’daki yükseliş arasında bir bağ kurarak, modern sistemin kökenlerini yeniden yorumlar.
Sonuç
Batı’dan Önce, Ayşe Zarakol’un uluslararası ilişkiler disiplininde çığır açan bir çalışmasıdır. Kitap, yalnızca akademik bir katkı sunmakla kalmaz, aynı zamanda günümüz dünyasındaki güç kaymalarını anlamak için tarihsel bir perspektif sağlar.
Zarakol, okuyucuyu, Batı’nın yükselişini mutlak bir başlangıç noktası olarak görmek yerine, daha geniş ve karmaşık bir tarihsel sürecin parçası olarak değerlendirmeye davet eder.
Bu eser, hem tarih hem de uluslararası ilişkilerle ilgilenenler için derinlemesine bir analiz sunarken, Asya’nın geçmişteki ve gelecekteki rolünü yeniden düşünmeye teşvik eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder