Büyük Ağaç ve Küçük Kuş
Bir zamanlar, gökyüzüne doğru uzanan dalları ve yeryüzüne kök salmış görkemiyle ormanın tam ortasında bir ağaç yaşardı. Ormandaki herkes ona "Büyük Ağaç" derdi. Gölgesiyle hayvanlara sığınak, meyveleriyle karnını doyurmak isteyenlere yiyecek olurdu. Fakat Büyük Ağaç’ın içinde hep tarif edemediği bir boşluk vardı. Ne kadar büyük, güçlü ve faydalı olsa da yalnızlık onu zaman zaman bir yaprak gibi titretirdi.
Bir gün, gökyüzünden hafif bir esintiyle birlikte bir Küçük Kuş, kanat çırparak Büyük Ağaç’ın en yüksek dalına kondu.
Büyük Ağaç, Küçük Kuş’a dikkatlice baktı. "Sen kimsin?" diye sordu sert bir sesle.
"Yoldan geçiyordum," dedi Küçük Kuş, "Biraz dinlenmek istedim. Çok yüksek ve görkemli görünüyorsun, burası güvenli gibi geldi."
Büyük Ağaç önce küçümser bir şekilde konuştu: "Benim gibi büyük bir ağacın dallarında böyle küçük bir kuşun işi ne? Kanatların seni nereye isterse götürebilir. Neden burayı seçtin?"
Küçük Kuş kanatlarını çırparak gülümsedi. "Belki de yükseklerden gördüğüm manzaranın tadını seninle paylaşmak istedim," dedi.
İlk günlerde Büyük Ağaç, Küçük Kuş’a mesafeli davrandı. Ama kuş, gün boyunca dalların arasında dolaşıp tatlı bir şarkı mırıldanıyordu. Şarkılar, rüzgârın getirdiği hikâyelerden, uzak diyarlardan ve yıldızların altında uçarken hissettiklerinden bahsediyordu.
Büyük Ağaç, farkında olmadan her gün o şarkıları beklemeye başladı. Küçük Kuş’un hikâyeleri, rüzgârın sesinden daha güzel, yıldızların ışığından daha parlaktı. Ve zamanla, Büyük Ağaç’ın içindeki yalnızlık yerini sıcacık bir dostluğa bıraktı.
Bir gün, Küçük Kuş dalın ucunda otururken durgun bir şekilde mırıldandı: "Yakında havalar soğuyacak. Sıcak diyarlara doğru uçmam gerek."
Büyük Ağaç’ın dalları bir an rüzgârsız bir havadaymış gibi titredi. "Gidecek misin?" diye sordu üzgün bir sesle.
"Evet," dedi Küçük Kuş, "ama endişelenme. Rüzgârla birlikte sana döneceğim. Kanatlarım beni nereye götürürse götürsün, kalbim hep burada olacak."
Büyük Ağaç, Küçük Kuş’un o gün uzaklara uçuşunu izledi. Orman her zamanki gibiydi, ama artık Büyük Ağaç için çok daha sessizdi. Günler geçti, dalları arasında Küçük Kuş’un mırıldandığı o melodileri özledi. Ama o melodiler rüzgârla birlikte fısıldamaya devam etti.
Ve bir sabah, ilkbaharın taze ışıkları Büyük Ağaç’ın dallarına dokunduğunda, bir çift kanat sesi duyuldu. Büyük Ağaç’ın en yüksek dalına Küçük Kuş konmuştu.
"Döndün!" dedi Büyük Ağaç, neşeyle.
"Dönmez olur muydum?" dedi Küçük Kuş. "Burada kalbimin bıraktığı bir parça vardı. Onu yalnız bırakabilir miydim?"
O günden sonra, Küçük Kuş her yıl uzak diyarlara uçtu ama her defasında Büyük Ağaç’a geri döndü. Ve Büyük Ağaç, dostluğun mesafelerle ölçülmediğini, paylaşılan hikâyeler ve şarkılarla bir ömür sürdüğünü öğrendi.
İşte o ormanda, Büyük Ağaç ve Küçük Kuş’un dostluğu rüzgârla taşınan şarkılar gibi her yere yayıldı ve herkesin kalbinde sıcacık bir yer edindi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder