Bir zamanlar, bir kasabanın hemen dışında küçük bir köy vardı. Bu köyde her biri kendine özgü yeteneklere sahip çeşitli zanaatkarlar yaşardı.
Bu köyün merkezinde büyük ve görkemli bir saat kulesi bulunuyordu. Ancak bir gün, bu saat kulesi bozuldu ve kasaba halkı zamanı takip edemez hale geldi.
Köyün en yetenekli zanaatkarlarından biri olan Usta Zahit, saati onarmak için görevlendirildi. Zahit, saat kulesinin içinde çalışırken, birbirine sıkıca bağlı zincirlerden oluşan karmaşık bir düzenek gördü.
Ancak, zincirler hem sıkışmış hem paslanmıştı. Zahit, zincirleri yağlayıp tamir etmeye çalıştı, ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın, saat bir türlü çalışmıyordu.
Bir gün, Zahit'in çırağı Ali, Zahit'in saat kulesinde çalışırken yanına geldi. Ali, küçük ama parlak bir dişli setiyle oynuyordu.
Zahit'in aklına, Ali'nin elindeki dişlileri görünce bir fikir geldi. Ali'ye, "Neden bu küçük dişlilileri saat mekanizmasında kullanmıyoruz?" dedi.
Ali ve Zahit, saat kulesinin içinde saatlerce çalışarak eski zincirleri çıkarıp yerine dişlileri yerleştirdi. İlk başta, bu yeni düzenin işe yarayıp yaramayacağı konusunda şüpheleri vardı.
Ancak, düzeni tamamladıklarında saat mükemmel bir şekilde çalışmaya başladı.
Dişlililer, zincirlerden daha düzgün ve sessiz bir şekilde hareket ediyordu.
Köy halkı saat kulesinin yeniden çalıştığını görünce çok mutlu oldu. Zahit, köy meydanında toplanan kalabalığa dönüp, "Bazen özür hareket eden dişliler, bir birine kaynaklanmış zincirlerden daha iyi sonuç verir," dedi. Bu sözler, köyde bir bilgelik öğüdü olarak yıllarca hatırlanacaktı.
Bu masal, bize her zaman en katı ve geleneksel çözümlerin en iyi çözüm olmadığını, bazen basit ve esnek yaklaşımların daha iyi sonuçlar verebileceğini hatırlatır.
Zahit ve Ali'nin hikayesi, yenilikçi düşünmenin ve yeni çözümler denemenin değerini anlatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder