Bir gün, anneleri çok özel bir tatlı yapmış. Bu tatlı, köyün en meşhur tatlısı olan "bal kabaklı kurabiye"miş. Anneleri, kurabiyeleri fırından çıkarıp soğumaları için pencere kenarına koymuş ve çocuklarına, "Kurabiyeler soğuyana kadar oyun oynayın, sonra hep birlikte yiyeceğiz," demiş.
Çocuklar hemen dışarı koşup oyun oynamaya başlamışlar. Kurabiyelerin kokusu tüm evi sarmış ve çocuklar heyecanla kurabiyeleri beklemeye başlamış. Sonunda anneleri onları sofraya çağırmış ve herkes sırayla bir kurabiye almış. Ancak en küçük kardeş, Ali, en sona kalmış.
Ali, baktığında, sadece bir kurabiyenin kaldığını ve bu kurabiyenin de bir parçasının kırılmış olduğunu görmüş. Ali'nin yüzü düşmüş, gözleri dolmuş ve hüngür hüngür ağlamaya başlamış.
Annesi, "Ali, bak bu kurabiye de diğerleri gibi çok lezzetli, hem sadece küçük bir parçası kırılmış," demiş ama Ali, öfkeyle kurabiyeyi yere fırlatmış ve "Kurabiyemin her yeri kırılmış!" diyerek ağlamaya başlamış.
Annesi Ali'nin yanına oturmuş ve onu kucağına almış. "Ali, bazen hayatta her şey istediğimiz gibi mükemmel olmaz," demiş. "Ama bu, o şeyin değersiz olduğu anlamına gelmez. Kırık da olsa, bu kurabiye hala çok lezzetli. Önemli olan, onu paylaşmak ve birlikte yemek."
Ali, annesinin sözlerini dinlemiş ve biraz sakinleşmiş. Annesi, yere düşen kurabiyeyi almış ve nazikçe temizlemiş. "Bak, şimdi bu kurabiyeyi birlikte yiyeceğiz," demiş ve Ali'ye bir ısırık vermiş. Ali kurabiyenin tadına baktığında yüzü aydınlanmış ve hepsini yemiş. Kurabiye gerçekten de çok lezzetliymiş.
O günden sonra, Ali kırık, eksik bir şey gördüğünde hemen üzülmemeyi ve onun değerini anlamayı öğrenmiş.
Ailesiyle birlikte geçirdiği zamanın ve paylaştıkları anların en önemli şeyler olduğunu fark etmiş.
Gökyüzü karanlığa bürünürken, köydeki küçük evden kahkahalar ve mutluluk sesleri yükselmeye devam etmiş. Ve Ali, her olayda, bazı kusurlar olsa bile, mutluluğu bulmayı öğrenmiş.
Gökten üç elma düşmüş: biri bu masalı anlatana, biri dinleyene, biri de tüm çocukların mutluluğuna...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder