2024-03-01

Mutsuz Işık

Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, küçük bir kız çocuğu yaşardı. Adı Işık idi.

Işık, annesi ve babasıyla birlikte küçük bir evde yaşardı. Ama Işık'ın annesi ve babası çok meşguldü. Onlar, Işık'ın tüm fiziksel ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Yeme, içme, giyim,  okula ulaşım konusunda bir sıkıntısı yoktu Işık'ın.

Anne baba vakitlerinin çoğunu işe ayırıyor, Işık'a çok az zaman ayırıyorlardı. Onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini önemsemiyor, senin her şeyin var, mutlu olmalısın, diyorlardı. Bunları bulamayanlar da var! Şükretmelisin diyorlardı. 

Oysa, Işık, kendini çok yalnız ve mutsuz hissediyordu. Kendini sevilmeyen ve değersiz biri gibi görüyordu. Sürekli içinde bir boşluk hissediyordu. Tek istediği kendisine biraz ilgi gösterilmesi idi. 

Bir gün, Işık, evin bahçesinde oynarken, bir kelebek gördü. Kelebek, çok güzel ve renkliydi. Işık, kelebeği yakalamak istedi. Işık çocuksu bir heyecan ile kelebeğin peşinden koştu, ama kelebek ondan uzaklaştı. Işık, kendinden geçmiş vaziyette, koşarak kelebeği takip etti. 

Kelebek, Işık'ı hiç bilmediği,  soğuk ve karanlık bir ormana götürdü. Orman, Işık'ın hiç görmediği kadar büyük ve sonsuzdu. Ormanda Işık, kelebeğin izini kaybetti. Artık nereye gideceğini de bilmiyordu. Yön duygusunu da kaybetmişti.  Gri bir taşa otururdu, başını iki elinin arasına aldı ve ağlamaya başladı.

Tam o sırada, Işık'ın yanına bir tilki yanaştı. Tilki, Işık'ın mutsuz olduğunu ve ağladığını görünce, ona ne olduğunu ve neler hissettiğini sordu. Işık, duygularını, yaşantısını ve kelebeği kovalarken başına gelenleri tilkiye anlattı. 

Tilki onu dikkatlice dinledi ve Işık'a gülümsedi. "Merak etme, küçük kız. Benim adım Aydın. Ben sana yardım edeceğim. Ben, bu ormanın en akıllı ve en sevecen hayvanıyım. Senin yolu görmene ve  bulmana yardım edeceğim. Ama önce, sana bir şey göstermek istiyorum." dedi.

Tilki, Işık'ın elinden tuttu. Onu, patikalardan ormanın derinliklerine götürdü. Orada, Işık'ın hayal bile edemeyeceği kadar güzel bir yer vardı. Çiçekler, kuşlar, böcekler, ağaçlar, hepsi çok canlı, cıvıl cıvıl ve mutluydu. Işık, onları görünce mutlu oldu ve hayran kaldı. Tilki, Işık'a, "Burası benim gizli mutluluk bahçem. Burası, benim en sevdiğim köşe. Burada, kendimi çok mutlu ve özgür hissediyorum. Burada, kendimi seviyorum." dedi.

Işık, tilkinin son sözüne şaşırdı. "Kendini sevmek ne demek?" diye sordu. 

Tilki, Işık'a, "Kendini sevmek, kendine iyi bakmak, kendine saygı duymak, kendine güvenmek, kendini olduğun gibi kabul etmek demek. Kendini sevmek, kendini mutlu etmek için başkalarına ihtiyaç duymamak demek. Kendini sevmek, kendi duygularını anlamak ve gerektiğinde ifade etmek demek. Kendini sevmek, kendi içinde bulunan sevecen erişkin yönün, içinde bulunan çocuksu yönü keşfedip, sevmesini sağlamak demek." dedi.

Işık, tilkinin sözlerini dikkatle dinledi. Bu sözler onu düşündürdü.  Önce kendi duygularını düşündü. Kendi duygularını anlamaya çalıştı. Bunu yapabileceğini ve ona iyi geleceğini hayal etti. 

Önce kendi sıkıntılı duygularını ifade etmeye başladı. Işık, "Ben, kendimi çok yalnız ve mutsuz hissediyorum. Ben, annem ve babamın bana zaman ayırmasını istiyorum. Ben, onların beni sevmesini, sevdiklerini hissetmek istiyorum. Ben, kendimi sevilmeyen ve değersiz biri gibi hissetmek istemiyorum." dedi.

Tilki, Işık'ın duygularını dinledi. Ona sarıldı. "Sen, yalnız ve mutsuz değilsin. Sen, çok sevilen ve değerli birisin. Bu sıkıntıları aşman için gereken her şey sende bulunuyor. Aslında sen, annenin ve babanın çok sevdiği bir kızsın. Gördüğün gibi onlar, senin için çok çalışıyorlar. Onlar, sana iyi bir hayat sağlamak istiyorlar. Ama onlar, senin duygusal ihtiyaçlarını bilmedikleri için duygularını göz ardı ediyorlar. Bu ihyaçları fark etmedikleri için, sana yeterince ilgi ve sevgi göstermiyorlar. Belki bu, onların hatası değil. Tabii ki, bu asla senin hatan değil. Sen, ilgi ve sevgi istemek, sevgiye kavuşma hakkına sahipsin. Sevgiye ve ilgiye layıksın. Sevgiyi hak ediyorsun. Ayrıca duygularını söylemek ve göstermek hakkına sahipsin. Sen, yakınlarına ihtiyaçlarını anlatmak hakkına sahipsin." dedi.

Işık, tilkinin sözlerini dinledi. Kendi ihtiyaçlarını düşündü. Kendi ihtiyaçlarını anlamaya çalıştı. Öncelikle ihtiyaçlarını yapabildiği kadar kendi karşılamaya başladı. Işık, "Ben, kendime iyi bakmak istiyorum. Ben, kendime saygı duymak istiyorum. Ben, kendime güvenmek istiyorum. Ben, kendimi olduğum gibi kabul etmek istiyorum. Ben, kendimi mutlu edebilmek için sırf başkalarına ihtiyaç duymuyorum. Ben, kendi içimde bulunan sevecen erişkinin, içimdeki minik çocuğu sevmesini sağlıyorum." dedi.

Tilki, Işık'ı dinledi. Ona gülümsedi. 

"Sen, çok akıllı ve cesur bir kızsın. İhtiyacın olanın sende bulunduğunu fark ettin. Sen, kendi duygularını ve ihtiyaçlarını algılayıp anlamayı, anlatmayı başardın. Ayrıca,  sen, kendi duygusal ihtiyaçlarını kendi kendine karşılamanın yolunu öğrendin. Senin, kendi içinde bulunan sevecen erişkin, yine içinde bulunan minik çocuğu sevmeyi başardı. Böylece sen, kendini sevmeyi başardın. Sen, artık mutlu olabilirsin. Kimse mutlu olmanı engelleyemez, mutlu olmak için kimseye muhtaç değilsin.  Mutluluğun arttıkça, çevrendekiler de mutlu olacaklar. Sen yakınında bulunanlara ışık oldun. " dedi.

Hiç yorum yok: