2024-03-07

Acı ile Yüzleşmek

Acımızla Yüzleşmek

Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, acı çekmekten kaçan bir kral yaşardı. 

Ürkek Kral, her türlü rahatsızlık ve zor duygudan kaçınmak için sarayının duvarları arasına saklanmıştı.

Ülkesindeki insanlar, kralın kendilerini unuttuğunu ve umursamadığını düşünüyorlardı. Onlar da acıdan korkuyor ve mutsuzluk içinde yaşıyorlardı.

Bir gün, kralın sarayına hiç kimsenin tanımadığı bir yabancı geldi. Yabancı, kralın huzuruna çıkmak istediğini söyledi. Kral, yabancının ne istediğini merak etti ve onu kabul etti. Yabancı, krala gülümseyerek baktı ve şöyle dedi:

"Ben, acıyı temsil eden bir büyükelçiyim. Krala bir mesaj getirdim.

İnsanın acı ile karşılaşması kaçınılmazdır ama acı çekmek isteğe bağlıdır. Rahatsızlık ve zor duygularla nasıl bir ilişki kurduğun duyguların seni üzerinde etkilerini belirler. Acılardan kaçınmaya çalışmak yalnızca acının büyüklüğünü ve süresini artırır. Duyguları açıklıkla ve olduğu gibi kabullendiğinde, onları geçici  ve değişken olarak görmeye başlarsın.

Bir gün sevinç, bir gün kaygı, bir gün huzur ve bir gün üzüntü olduğunu bilirsin. Kalıcı olmayan duygular bizi kontrol etme yeteneklerini kaybederler."

Kral, yabancının sözlerini duyunca ona bağırdı:

"Sen kimsin de, bana böyle saçma sapan şeyler söyleyerek beni üzmeye çalışıyorsun? 

Ben hiç acı çekmek istemiyorum. Ben hep mutlu olmak istiyorum. Seni buradan kovuyorum. Defol git başımdan!"

Yabancı, kralın öfkesine aldırmadı. Ona gülümsedi ve şöyle dedi:

"Ben sadece elçiyim. Beni kovsarsın ama gerçek acıyı kovamazsın. Acı, hayatın bir parçasıdır. Acıyı reddetmek, kendini ve insan olmayı reddetmektir. Sen, duygularını kabul etmediğin için, gerçek mutluluğu da henüz tadamadın. Ben sana bir fırsat sunuyorum. Eğer benimle gelirsen, sana acının gerçek yüzünü göstereceğim. Belki de o zaman, acıyla yüzleşmeyi öğrenebilirsin."

Kral, yabancının teklifine şaşırdı. Onun ne demek istediğini anlamadı. Ama bir yandan da, merakı uyandı. Acaba yabancı, ona ne gösterecekti? Kral, yabancı ile birlikte gitmeye karar verdi. Yabancı, kralı elinden tuttu ve sarayın kapısına doğru yöneldi.

"Benimle gel, kral. Sana,  acının güzelliğini ve hayatın anlamını göstereceğim."

Yabancı ve kral, sarayın güvenli alanından çıktılar. Ülkenin sokaklarında yürüdüler. Kral, ülkesindeki insanların nasıl da acı çektiklerini gördü. Hepsi de kralları gibi, acıdan kaçmaya çalışıyorlardı. Ama bu, onları daha da mutsuz ediyordu. 

Kral, yabancıya sordu:
"Bu ne biçim bir fırsat? Bana acının güzelliğini göstereceğini söyledin. Ama burada sadece halkımın acısı var. Bu insanlar nasıl mutlu olabilirler?"

Yabancı, krala cevap verdi:
"Acının güzelliği, onu kabul etmekte ve ondan bir şeyler öğrenmekte yatar. Bu insanlar, acıyı reddettikleri için, onun güzelliğini göremiyorlar. Ama sen, onlardan farklısın. Sen açık yüreklilikle acıyla yüzleşmeye cesaret ettin. Şimdi, sana acının gerçek yüzünü göstereceğim."

Yabancı, kralı bir ormana götürdü. Ormanın içinde, bir ağacın altında, bir çocuk oturuyordu. Çocuk, çok üzgün görünüyordu. Yabancı, krala dedi:

"Bu çocuk, annesini kaybetti. Onun acısı çok büyük. Ama çocuk, acısını kabul ediyor. Onunla konuş, kral. Belki de, ondan bir şeyler öğrenebilirsin."

Kral, çocuğun yanına gitti. Ona nazikçe sordu:

"Merhaba, küçük dostum. Neden burada oturuyorsun? Neden bu kadar üzgünsün?"

Çocuk, krala baktı. Gözleri yaşlıydı. Ama yüzünde bir hüzün değil, bir huzur vardı. Çocuk, krala cevap verdi:

"Merhaba, kral. Ben burada, annemi anıyorum. Onu çok özledim. Onunla birlikte olmak isterdim. Ama o, artık yanımda değil. O, gökyüzüne gitti. O sonsuzlukta şimdi.  Ben de, onunla konuşuyorum. Ona, onu sevdiğimi söylüyorum. Onun da, beni sevdiğini biliyorum."

Kral, çocuğun sözlerini duyunca çok şaşırdı. Onun nasıl böyle konuşabildiğini anlayamadı. Ona sordu:

"Peki, acı çekmiyor musun? Anneni kaybetmek çok zor olmalı. Nasıl böyle huzurlu olabiliyorsun? Huzur ve acı nasıl bir arada olabiliyor?"

Çocuk, krala gülümsedi. Ona dedi:

"Tabii ki acı çekiyorum. Boşluğunu hissediyorum.  Ama acı çekmek, yabancı bir şey değil. Acı, bana annemi ne kadar sevdiğimi özlediğimi hatırlatıyor. Acı, bana annemin ne kadar güzel bir insan olduğunu gösteriyor. Acı, bana annemin bana bıraktığı değerli mirası anımsatıyor. Acı, bana hayatın ne kadar kıymetli olduğunu öğretiyor. Acı, bana güç veriyor. Acı, bana acımayı öğretiyor. Acı, bana sevmeyi öğretiyor. Hayatın zorluklarını anlamamı ve direnmemi sağlıyor.

Acı yabancı değil tanıdık. Acı ile tanış, huzur ve mutluluk ile de tanışırsın. 

Kral, çocuğun sözlerini dinledikçe, gözleri doldu. Onun ne kadar akıllı ve olgun olduğunu fark etti. Onun ne kadar mutlu olduğunu gördü. Onun ne kadar güzel bir ruha sahip olduğunu anladı. Kral, çocuğa sarıldı ve ona teşekkür etti:

"Sen, bana çok önemli bir ders verdin. Sen, bana acının hayatın bir parçası olduğunu gösterdin. Sen, bana acıyı kabul etmenin mutluluk ile tanışmanın yolu olduğunu gösterdin. Sen, bana acıyı yaşamayı insan olmak ile bir olduğunu öğrettin. Sana ve elçiye tekrar teşekkür ediyorum." 

Hiç yorum yok: