2025-12-14

Türkiye'nin İkinci Perdesi: Demokratik Bir Yenilenme Vatandaşlara ve Dünyaya Ne Sunar?

Türkiye'nin İkinci Perdesi: Demokratik Bir Yenilenme Vatandaşlara ve Dünyaya Ne Sunar?

Ekrem İmamoğlu'nun 11 Aralık 2025 tarihinde prestijli Foreign Affairs dergisinde yayımlanan "Turkey’s Second Act" (Türkiye'nin İkinci Perdesi) başlıklı makalesi, Türkiye'nin siyasi ve jeopolitik geleceğine dair önemli bir vizyon sunuyor.

İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) cumhurbaşkanlığı adayı ve 2019-2025 arası İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, makalesini hapiste yazdığını belirtiyor. 19 Mart 2025'te tutuklanan ve Kasım 2025'te hakkında 3.379 sayfalık bir iddianame hazırlanan İmamoğlu, bu yazısında Türkiye'nin karşı karşıya olduğu iç ve dış zorlukları ele alıyor; mevcut hükümetin otoriter eğilimlerini eleştirirken, demokratik bir restorasyonun hem Türk vatandaşlarına hem de dünyaya sağlayacağı faydaları detaylandırıyor.

Kişisel Deneyim ve Demokrasiye Saldırı

Makale, İmamoğlu'nun kendi yaşadıklarıyla başlıyor. 2019'da İstanbul Belediye Başkanı seçildikten sonra, Erdoğan hükümetinin kendisini siyasi bir rakip olarak gördüğünü ve yargı yoluyla etkisizleştirmeye çalıştığını anlatıyor. Mart 2025'te "sahte suçlamalarla" tutuklandığını, Kasım ayında ise 2.000 yıldan fazla hapis cezası talep eden devasa bir iddianameyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Bu iddianame, İstanbul belediyesini "suç örgütü" olarak göstermeye çalışıyor ve sıradan belediye işlemlerini çarpıtarak anonim tanıklara dayanıyor. İmamoğlu'na göre bu dava adaletle ilgili değil; Erdoğan'ın siyasi hayatta kalma stratejisinin bir parçası. Amacı, muhalefeti boğmak ve Erdoğan'ın rakipsiz bir siyasi ortam yaratmasını sağlamak.

Ancak Türk halkı bu baskıya boyun eğmiyor. Tutuklanmasından beri şehir meydanlarında barışçıl gösteriler düzenleniyor. Bu direnç, İmamoğlu'na göre demokratik yönetime, yetkin politikaya ve tutarlı dış ilişkilere dönüş yolunun hala açık olduğunu gösteriyor.

Dış Politika Evde Başlar

İmamoğlu, Türkiye'nin "stratejik özerklik" iddiasını eleştiriyor. Gerçek özerkliğin iç meşruiyetten, demokrasiden ve hukuk üstünlüğünden geldiğini savunuyor. Sessizleştirilmiş bir toplumun dünyaya otoriteyle konuşamayacağını, bölünmüş bir ülkenin dış baskılara direnemeyeceğini belirtiyor. Türkiye'nin stratejik dayanıklılığa ihtiyacı var: Adil kurumlar, yetkin ekonomi ve insan sermayesi yatırımı.

Son 20 yılda kurumların zayıfladığını söylüyor: Bağımsız yargı, öngörülebilir bürokrasi ve disiplinli diplomasi kayboldu. Bu, yabancı yatırımları kaçırdı ve ekonomik güvensizlik yarattı. Çözüm olarak yargı reformu, bağımsız düzenleyici kurumlar, meritokratik atamalar ve parlamenter denetim öneriyor.

Ekonomide ise seçim odaklı politikalar enflasyonu körükledi, rezervler eridi ve patronaj ağları büyüdü. CHP'nin vizyonu: Merkez Bankası bağımsızlığı, sürdürülebilir büyüme, yeşil ve dijital yatırımlar, veri gizliliği ve teknoloji egemenliği.

Avrupa ile modernize edilmiş Gümrük Birliği'ni savunuyor. Bu, ticareti ikiye katlayabilir ve Türkiye'yi Batı finansı, Rus enerji ve Çin tedarik zincirlerine bağımlılıktan kurtarabilir.

Güvenilir Bir Ortak Olmak

Dış politikada son yıllardaki "kişiselleşmiş ve tepkisel" yaklaşımı eleştiriyor: S-400 alımı, NATO pazarlıkları, Orta Doğu'da ideolojik sapmalar ve AB reformlarının terk edilmesi Türkiye'yi izole etti.

Türkiye'nin çifte kimliği (Batı kurumlarında köklü ama küresel Güney'e duyarlı) avantajını kullanarak küresel yönetişim reformlarında liderlik yapabileceğini söylüyor. Göç, dijital teknoloji ve iklim değişikliğinde orta güç olarak inisiyatif alabilir.

Örneğin, Türkiye dünyanın en fazla mülciyi barındırıyor. AB ile gerçek yük paylaşımı (yeniden yerleşim kotası, eğitim-istihdam erişimi) talep ediyor. Dijital alanda AB, OECD ve G-20 ile norm belirleyici olabilir. İklimde ise yeşil finans merkezi olarak İstanbul'u konumlandırabilir.

Çitleri Onarmak

Bölgesel ilişkilerde ideolojik yaklaşımların (örneğin Müslüman Kardeşler desteği) zarar verdiğini, kurumsal ve rasyonel politikaların ise kazanç sağladığını örnekliyor (2022 Karadeniz Tahıl Anlaşması).

NATO ve ABD ile güveni yeniden inşa etmek şart: S-400 sorununu çözmek, kurumsal diyaloglar kurmak.

Avrupa ile: Modern Gümrük Birliği, vize kolaylığı, İstanbul Sözleşmesi'ne dönüş, Kıbrıs'ta adil çözüm ve AİHM kararlarına uyum.

Rusya ve Çin ile ilişkiler şeffaf ve kurumsal olmalı; liderler arası pazarlıklar yerine ulusal çıkarlar ön planda.

Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Kafkasya'da diyaloğu ve uluslararası hukuka bağlılığı artırarak etki büyütülebilir. Ermenistan'la normalleşme, Filistin'de iki devletli çözüm desteği gibi adımlar moral ve stratejik kazanç sağlar.

Halkına Layık Bir Cumhuriyet

İmamoğlu, zorlukları küçümsemiyor ama fatalizmi reddediyor. Türkiye dirençli bir ülke; gençlerin barışçıl protestoları ve sandığa güveni bunu gösteriyor.

Demokrasi restorasyonuyla Türkiye, coğrafyası ve tarihine yakışır şekilde Avrupa gücü, transatlantik ittifakın vazgeçilmezi ve Doğu-Batı bağlantısı olabilir. Bu, parçalanmış dünyada istikrar kaynağı yaratır ve yurtdışında kazanılan itibarı evdeki adaletle pekiştirir.

Sonuç: Umut ve Çağrı

Bu makale, sadece bir muhalif liderin manifestosu değil; Türkiye'nin potansiyelini hatırlatan bir çağrı. İmamoğlu, hapisten yazarak demokrasinin hala mümkün olduğunu vurguluyor. Demokratik bir Türkiye, daha güçlü ekonomi, güvenilir dış politika ve küresel liderlik vaat ediyor. Dünya için ise istikrarlı bir orta güç anlamına geliyor. Türk halkının direnci, bu ikinci perdenin mutlu sonla bitebileceğini gösteriyor. Ancak bunun için kurumların yeniden inşası, adaletin sağlanması ve halk iradesine saygı şart.

Hiç yorum yok: