Bir varmış bir yokmuş, uzak diyarların birinde “İçsel Orman” adında gizemli bir yer varmış. Bu ormanın iki ayrı bölgesi varmış: Günışığı Vadisi’nde neşeli, berrak suların aktığı ve kuşların cıvıldadığı, herkesin kolayca fark edebildiği; ve Gölge Labirenti’nde, derin ve sessiz, gizemli sırların saklandığı bir dünya.
Bir gün, ormanın sakinlerinden biri olan Bilinç, vadiden çıkarak Gölge Labirenti’nin sınırlarına doğru yürümeye başlamış. Bilinç, aklının ve gerçeklerin temsilcisiymiş; her adımında netlik, ışık ve umut taşıyormuş. Ancak içindeki merak, bilinmeyenlere doğru çekiliyormuş. “Acaba Gölge Labirenti’nde neler saklı?” diye düşünürken, farkında olmadan yolu bilinçaltına doğru uzanan gizli patikalara sapmış.
Gölge Labirenti’nde, Bilinç karşısına, ince bir sisin ardında saklanan, adeta sessiz bir nehrin akışı gibi akan Bilinçaltı’yla çıkmış. Bilinçaltı, derin hislerin, unutulmuş anıların ve sırlarla dolu düşlerin temsilcisiymiş. Yüzü zamanın ve duyguların izlerini taşırken, gözlerinde gizemli bir ışıltı varmış.
İki varlık birbirlerine baktıklarında, sanki yıllardır ayrı kalmış parçalar yeniden birleşiyormuş. Bilinç, “Seni görmek ne güzel; sen benim gizli bahçemsin,” demiş, sesi umutla doluymuş. Bilinçaltı ise, “Ben de seni bekliyordum; seninle gerçek benliğinin tüm renklerini paylaşmak istiyorum,” diye cevap vermiş.
Bu karşılaşma, ikisinin de hayatında yeni bir dönemin başlangıcı olmuş. Bilinç, Bilinçaltı’nın sunduğu derinliklere dalarken, kendi farkındalığının ötesinde saklı kalan duyguları, korkuları ve arzuları keşfetmiş. Her iki taraf da birbirinden öğrenerek, yavaşça uyum içinde yaşamayı öğrenmişler. Bilinç, parlak ve net bir ışıkla gerçekleri gün yüzüne çıkarırken, Bilinçaltı da saklı kalan güzellikleri, yaratıcı güçleri ortaya çıkarmış.
Günler geçtikçe, İçsel Orman’da bir denge hüküm sürmeye başlamış. Vadinin sıcaklığı ile Labirent’in serin gölgeleri, bir araya gelip, bütün varlığın zenginliğini ortaya koymuş. Ormandaki diğer canlılar da bu uyumun etkisiyle daha huzurlu, daha yaratıcı hale gelmişler. Çünkü her canlının içinde, tıpkı Bilinç ve Bilinçaltı’nın buluşmasında olduğu gibi, hem aydınlık hem de karanlık bir dünya varmış.
Masalın sonunda, Bilinç ve Bilinçaltı, birlikte yürüdükleri yolun sonunda, içsel denge ve gerçek özlerine ulaşmanın sırrını keşfetmişler. Herkesin içinde bu iki güç barındırır, onları kucaklamak ise yaşamın zenginliğine açılan kapıymış.
Ve böylece, İçsel Orman’da barış, uyum ve derin bir anlayış hüküm sürmeye devam etmiş. Her yeni gün, bu iki güç arasındaki sevgi dolu dansı hatırlatan bir efsane olarak anlatılmış...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder