Umberto Eco’nun 22 Haziran 1995 tarihinde The New York Review of Books’ta yayımlanan “Ur-Fascism” (Kök Faşizm) başlıklı makalesi, faşizmin temel özelliklerini ve evrensel niteliğini anlamaya yönelik derin bir analiz sunar.
Eco, faşizmi tarihsel bir olaydan ziyade, farklı kültürlerde ve zamanlarda yeniden ortaya çıkabilecek bir eğilim olarak ele alır.
Makale, Eco’nun çocukluğunda Mussolini İtalyası’nda yaşadığı kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, faşizmin sabit bir ideolojiden çok, belirli özellikler etrafında şekillenen bir “duygusal zemin” olduğunu savunur.
Bu özellikler sistematik bir bütün oluşturmaz, hatta birbiriyle çelişebilir, ancak bir tanesinin varlığı bile faşizmin filizlenmesi için yeterlidir. Eco, bu özellikleri 14 maddede sıralar ve her birini detaylı bir şekilde açıklar.
Makalenin girişinde Eco, 1942’de, on yaşındayken faşist bir yarışmada ödül kazandığını ve Mussolini’nin şanı için ölmeyi savunan bir kompozisyon yazdığını anlatır. Bu, onun faşizmin propaganda gücünü bizzat deneyimlediğini gösterir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında SS’ler, faşistler, cumhuriyetçiler ve partizanlar arasında geçen çocukluğunda, kaosun ve şiddetin ortasında hayatta kalmayı öğrendiğini belirtir. 1945’te Milano’nun partizanlar tarafından özgürleştirilmesiyle yaşadığı sevinci ise faşizmin sonuna tanıklık eden bir dönüm noktası olarak aktarır. Bu kişisel anlatılar, Eco’nun faşizmi teorik değil, yaşanmış bir gerçeklik olarak ele aldığını ortaya koyar.
Eco’ya göre “Ur-Faşizm” ya da “Ebedi Faşizm”, belirli bir tarihsel döneme veya rejime bağlı değildir; modern toplumların zayıflıklarında gizlice varlığını sürdürebilir. 14 temel özelliği şöyle özetlenebilir:
- Gelenek Kültü: Faşizm, geçmişe duyulan sahte bir özlemle gelenekleri yüceltir. Ancak bu, tutarsız bir şekilde farklı geleneklerin bir araya getirilmesiyle oluşur (örneğin, Aziz Augustine ile Stonehenge’in birleştirilmesi).
- Modernizmin Reddiyesi: Teknolojiyi yüceltse de, faşizm Aydınlanma’yı ve akıl çağını modern yozlaşmanın başlangıcı olarak görür.
- Düşüncesiz Eylem Kültü: Düşünmek zayıflık sayılır; eylem, kendi başına bir değer olarak kutsanır.
- Eleştiriye Tahammülsüzlük: Eleştirel düşünce, farklılık yaratır ve bu, faşizm için ihanettir.
- Farklılık Korkusu: Faşizm, ötekine karşı duyulan korkuyu körükler ve ırkçılığı temel bir unsur olarak benimser.
- Bireysel ve Toplumsal Hayal Kırıklığı: Ekonomik krizlerden veya aşağılanma duygusundan beslenir; genellikle orta sınıfa hitap eder.
- Milliyetçilik ve Kimlik: Ulusal kimlik, bir ayrıcalık olarak sunulur ve “ötekilere” karşı bir üstünlük sağlar.
- Komplo Obsesyonu: Düşmanların gizli bir planı olduğuna dair sürekli bir paranoya vardır.
- Düşmana Karşı Çelişkili Tutum: Düşman hem çok güçlü hem de zayıf olarak tasvir edilir.
- Yaşamın Mücadele Olarak Görülmesi: Barış, zayıflık olarak reddedilir; hayat sürekli bir savaş halidir.
- Seçkinci Halkçılık: Halk bir monolit olarak idealize edilir, ancak liderler tarafından yönlendirilir.
- Kahramanlık Kültü: Bireyler, fedakarlık ve ölüm için yüceltilir.
- Maçoluk: Kadınlara ve farklı cinsel yönelimlere karşı baskı, fiziksel güç ve cesaretin yüceltilmesiyle birleşir.
- Seçici Popülizm ve Parlamento Karşıtlığı: Halkın “gerçek” iradesi liderde vücut bulur, temsilî demokrasi hor görülür.
Eco, faşizmin bu özelliklerinin her birinin farklı rejimlerde farklı biçimlerde göründüğünü, ancak bir araya geldiklerinde tanınabilir bir desen oluşturduğunu vurgular. Örneğin, Nazi Almanyası teknolojiye hayranken, aynı zamanda “Kan ve Toprak” (Blut und Boden) ideolojisine dayanıyordu. Faşizm, mantıksal bir sistem sunmaz; çelişkilerle dolu bir duygusal çekim yaratır.
Makalenin sonunda Eco, faşizmin masum kılıklarda geri dönebileceği uyarısında bulunur. Franklin Roosevelt’in “Demokrasi ilerlemezse, faşizm güçlenir” sözünü hatırlatarak, özgürlüğün sürekli bir görev olduğunu belirtir.
Ona göre, faşizm açıkça “Auschwitz’i yeniden açalım” diye gelmez; günlük hayatta sinsi bir şekilde kök salabilir. Bu nedenle, her gün ve her yerde onun yeni biçimlerini teşhis etmek bir sorumluluktur.
Eco'nun makalesi Faşizmi hem kişisel hem de analitik yönleri ile kapsar ve faşizmin soyut bir ideolojiden çok, insan doğasının karanlık yönlerinden beslenen bir olgu olduğunu gösterir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder