Bir zamanlar, bir tavuk ve bir de yumurtası vardı. Tavuk, yumurtayı çok seviyordu ve onu sıcak tutmak için her gün kuluçkaya yatıyordu. Tavuk, yumurtanın içindeki civcivin ne zaman doğacağını merak ediyordu. Çok sabırsızlanıyordu. Acele ediyordu.
Bir gün, tavuk, yumurtayı kırmaya karar verdi. Belki de civciv hazırdır diye düşündü. Tık, tık, tık, yumurtayı gagalamaya başladı. Ama civciv henüz olgunlaşmamıştı. Yaşamak için hazır değildi. Tavuk, yaptığı hatayı yumurtayı kırınca anladı ve çok üzüldü. Günlerce ağladı. Yumurtasını kaybetmişti.
Tavuk, bir daha asla yumurta yapamayacağını düşündü. Çok pişmandı. Ama bir süre sonra, tavuk, eski hatalarından da ders alarak yeni bir yumurta yaptı. Bu sefer, yumurtayı kırmamaya yemin etti. Yumurtayı sıcak tutmak için daha çok çaba gösterdi. Yumurtanın içindeki civcivin ne zaman doğacağını sormadı. Sadece onu ısıttı ve bekledi.
Bir gün, yumurtadan bir ses geldi. "Anne, anne, ben buradayım. Beni duyuyor musun?" Civciv, yumurtadan çıkmak istiyordu. Tavuk, çok sevindi. Ama yine de yumurtayı kırmadı. Civcivin kendi kırmasını bekledi. Çünkü en uygun zamanı civcivin kendisi bilirdi.
Civciv, yumurtayı gagalayarak kırmaya çalıştı. Ama yumurta çok sertti. Civciv, yoruldu. Ama vazgeçmedi. Bir süre sonra tekrar denedi. Ve sonunda, yumurta çatladı. Civciv, yumurtadan çıktı. Tavuk, civcivini görünce çok mutlu oldu. Onu kanatlarıyla sarıp öptü. Civciv de annesine sarıldı.
Tavuk ve civciv, birlikte çok mutluydular. Tavuk, yumurtasını koruduğu ve ısıttığı için gurur duydu. Civciv de kendi başına kabuğunu kırdığı ve çıktığı için cesur hissediyordu.
Onlar, birbirlerinin en iyi arkadaşıydılar.
Uzun yıllar mutlu mutlu yaşadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder