Bir zamanlar, çok uzak bir ülkede, bir kral ve kraliçe yaşardı. Onların çok güzel bir kızları vardı, adı Prenses Leyla idi. Prenses Leyla çok akıllı, cesur ve meraklı bir kızdı. Bir gün, babası ona bir hediye verdi. Bu, büyük bir kristal küreydi. Küre, içinde bir ejderha resmi olan bir kutunun içindeydi. Kral, kızına şöyle dedi:
- Bu küre, çok özel bir sihre sahip. Ona bir soru sorarsan, sana cevap verebilir. Ama dikkatli ol, küre her zaman doğruyu söylemez. Bazen sana yanlış veya aldatıcı cevaplar verebilir. Bu yüzden, ona güvenmeden önce, kendi aklını kullanmalısın.
Prenses Leyla, küreye hayran kaldı. Onu odasına götürdü ve hemen denemeye başladı. Küreye birçok soru sordu. Küre, bazen doğru, bazen yanlış, bazen de garip cevaplar verdi. Prenses Leyla, kürenin oyununu çözmeye çalıştı. Küreye soru sormak ona çok eğlenceli geldi.
Bir gün, prenses çok sıkıldı. Küreye daha zor bir soru sormak istedi. Aklına bir fikir geldi. Küreye şöyle sordu:
- Küre, küre, söyle bana. Benim hayatımın anlamı ne?
Küre, bir süre sessiz kaldı. Sonra, şöyle cevap verdi:
- Hayatının anlamı, ejderhayı yenmektir.
Prenses Leyla, şaşırdı. Küreye tekrar sordu:
- Ejderhayı yenmek mi? Hangi ejderha?
Küre, şöyle dedi:
- Kutunun üzerindeki ejderha. O, senin kaderin. Onu yenmeden, mutlu olamazsın.
Prenses Leyla, kutuya baktı. Kutunun üzerinde, korkunç bir ejderha resmi vardı. Prenses, korktu. Küreye sordu:
- Ama nasıl yenebilirim ki? O çok güçlü ve tehlikeli görünüyor.
Küre, şöyle dedi:
- Onu yenmenin tek yolu, onunla yüzleşmektir. Onu bulmalı ve savaşmalısın. Ancak o zaman, hayatının anlamını bulabilirsin.
Prenses Leyla, çok üzüldü. Küreye inanmak istemedi. Ama kürenin sözleri, onun aklına kazındı. Prenses, ejderhayı yenmek zorunda olduğunu düşündü. Aksi takdirde, mutlu olamayacağını sandı.
Prenses, bir plan yapmaya karar verdi. Babasından izin alarak, saraydan ayrıldı. Ejderhayı aramaya gitti. Yol boyunca, birçok macera yaşadı. Bazı arkadaşlar edindi, bazı düşmanlarla karşılaştı. Ama hiçbir yerde ejderhayı bulamadı.
Prenses, yoruldu. Küreyi yanlış anladığını fark etti. Küre, ona bir sorun yaratmıştı. Ama bu sorunun gerçek olmadığını anladı. Prenses, ejderhayı yenmek yerine, onu yeniden çerçevelemek ve yeniden tanımlamak istedi. Küreye şöyle dedi:
- Küre, küre, söyle bana. Ejderha kimdir? Neden onu yenmem gerekir?
Küre, şaşırdı. Prensesin sorusuna cevap veremedi. Küre, sustu.
Prenses Leyla, gülümsedi. Kürenin sihrini bozduğunu anladı. Küreye şöyle dedi:
- Biliyorum, ejderha senin. Sen, benim hayatımın anlamını belirlemeye çalışan bir sihirli oyuncaksın. Ama ben, kendi hayatımın anlamını kendim bulabilirim. Senin bana söylediklerine ihtiyacım yok. Ben, mutlu olmak için ejderhayı yenmek zorunda değilim. Ben, mutlu olmak için kendimi sevmek zorundayım.
Prenses Leyla, küreyi bıraktı. Sarayına geri döndü. Babasına, kürenin bir hediye olmadığını, bir lanet olduğunu söyledi. Kral, kızının haklı olduğunu kabul etti. Küreyi, uzak bir yere gönderdi. Prenses Leyla, artık küreye bağlı değildi. Kendi hayatını yaşamaya başladı. Ve çok mutlu oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder