Fırtınadaki Yolcular
Bir zamanlar, uçsuz bucaksız bir denizin ortasında, gökyüzü ansızın kararmış ve korkunç bir fırtına patlak vermişti. Rüzgâr uluyor, dalgalar gökyüzüne kadar yükseliyor ve herkesin yüreğine korku salıyordu. Bu fırtınada, denizin ortasında birbirinden çok farklı teknelerde yol alan insanlar vardı.
Denizin bir köşesinde, altın işlemeli bir yat süzülüyordu. İçindeki prens, ipek yastıklarına yaslanmış, fırtınayı umursamadan şarabını yudumluyordu. Yatı o kadar sağlamdı ki dalgalar ona zarar veremiyor, rüzgâr ise sadece yelkenlerini şişiriyordu. Prens, "Bu fırtına bana dokunamaz," diye düşünüyordu.
Biraz ötede, tahtadan yapılmış küçük bir kano vardı. İçindeki balıkçı, küreklerini sıkıca tutmuş, dalgalarla boğuşuyordu. Kano her an batacak gibi görünse de balıkçı pes etmiyordu. "Bu fırtınayı atlatmalıyım, ailem beni bekliyor," diye mırıldanıyordu.
Denizin en derin yerinde ise genç bir kız, kollarını bir tahta parçasına dolamış, hayatta kalmaya çalışıyordu. Dalgalar onu yutmak için yarışıyor, soğuk su ciğerlerini donduruyordu. "Birisi beni görse de yardım etse," diye fısıldadı zayıf bir sesle, ama sesi fırtınada kaybolup gidiyordu.
Prens, yatından etrafı seyrederken balıkçıyı fark etti. Kano su almaya başlamıştı ve balıkçı yorgun düşüyordu. Prens bir an durdu, sonra içinden, "Herkes kendi yolunu bulmalı," diyerek başını çevirdi. Ama tam o sırada, genç kızın çaresiz çırpınışlarını gördü. Kalbi sızladı. "Belki de bu fırtına hepimizi aynı denize getirdi," diye düşündü.
Hemen kaptanına emretti: "Yatı çevirin, o kıza yardım edeceğiz!" Yat, dalgaları yararak kıza ulaştı. Prens, onu güverteye çekerken balıkçıya da seslendi: "Gel, sen de bin! Kanon burada dayanamaz." Balıkçı önce tereddüt etti, ama sonra küreklerini bırakıp yata tırmandı.
Fırtına hâlâ dinmemişti, ama artık üçü bir aradaydı. Genç kız ısınmak için battaniyeye sarıldı, balıkçı dinlenip gücünü topladı, prens ise ilk kez bir şeyin şaraptan daha tatlı olduğunu hissetti: Birine yardım etmenin sıcaklığı.
Fırtına sonunda dindiğinde, prens gülümsedi ve dedi ki: "Hepimiz aynı teknede değiliz, ama aynı fırtınadayız. Birbirimize tutunursak, kimse boğulmaz."
Ve o günden sonra, denizin yolcuları birbirlerine daha çok kulak vermeye, fırtınalarda el uzatmaya başladılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder