Altın Şehrin Sırrı
Bir zamanlar, yemyeşil tepelerin arasında gizlenmiş bir şehir vardı: Altın Şehir. Bu şehirde yaşayan herkes zenginlik içinde yüzer, altınlarını gün ışığında parlatmaktan büyük mutluluk duyardı. Ancak ilginç bir şey vardı; şehirde kahkahalar eksikti. İnsanlar zenginliklerini birbirlerine göstermek için yarışır, ama yüzlerinde bir parça bile gerçek neşe görülmezdi.
Bir gün, uzak diyarlardan bir gezgin, bu tuhaf şehre ulaştı. Adı Hüsnü'ydü. Üstü başı eskiydi, ancak gözleri parlıyordu. Hüsnü’nün ne altını vardı ne de malı mülkü. Ancak yol boyunca karşılaştığı herkese tatlı bir gülümsemeyle selam verir, küçük bir şarkı mırıldanarak yürürdü.
Şehir halkı, Hüsnü’nün bu neşesine hayret etti. Ona sürekli şu soruyu sordular:
“Altının yoksa, nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun?”
Hüsnü, hafifçe güldü ve bir hikâye anlattı:
“Bir zamanlar benim de her şeyim vardı; altınım, evim, güzel eşyalarım. Ama ne kadar çok şeye sahip olursam, o kadar yalnız ve üzgün hissettim. Bir gün, bir bilge bana şunu söyledi: 'Mutluluk, sahip olduklarında değil, verdiğin sevgi ve aldığın samimiyettedir.' O günden sonra her şeyimi bıraktım ve kalbimdeki sevgiyi paylaşmak için yola çıktım.”
Şehir halkı, Hüsnü’nün hikâyesini dinleyince derin bir sessizliğe büründü. İçlerinden biri, Hüsnü’ye yaklaşıp sordu:
“Peki mutluluğun sırrı nedir? Biz de öğrenebilir miyiz?”
Hüsnü, bir gülümseme daha ekledi yüzüne:
“Tabii ki öğrenebilirsiniz. Mutluluk, altın gibi saklanamaz ya da bir başkasına gösterişle satılamaz. Onu paylaşmanız gerekir. Sevgiyle, iyilikle ve samimiyetle. Mutluluğunuzu artırmanın en iyi yolu, başkalarını mutlu etmektir.”
Bu sözlerden sonra Hüsnü, şehir halkıyla birlikte zaman geçirdi. Çocuklarla oyunlar oynadı, yaşlılarla hikâyeler paylaştı ve yoksullara yardım etti. Yavaş yavaş, Altın Şehir’in soğuk atmosferi değişmeye başladı. İnsanlar birbirlerine altınlarını göstermek yerine, kalplerini açmaya başladılar.
Yıllar sonra, Altın Şehir artık sadece zenginliğiyle değil, kahkahaları ve dostane havasıyla da ünlüydü. Ve şehir halkı Hüsnü’nün bir zamanlar söylediği şu cümleyi sık sık birbirine hatırlatırdı:
“Para mutluluğu satın alamaz, ama sevgi ve paylaşım mutluluğun tohumlarını ekebilir.”
O gün bugündür, bu masal Altın Şehir’de dilden dile dolaşır, herkesin kalbinde yankılanırdı. Ve şehir halkı, gerçek mutluluğun ne olduğunu bir kez tattıktan sonra, asla eskisi gibi olmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder