2024-12-30

Mutlu Fotoğraflar Çeken Üzgün Bir Neslin Hikâyesi

Mutlu Fotoğraflar Çeken Üzgün Bir Nesil

Kumsalda bir grup genç, gün batımının turuncu ve pembe tonlarına karşı sırayla poz veriyordu.

Telefon ekranında gülümsemeler donuyordu, ama gerçek hayatta o gülümsemelerin ardında yorgun ve kaybolmuş ruhlar vardı. 

Zeynep, fotoğraf çekme sırası kendisine geldiğinde, içten bir kahkaha atıyormuş gibi yaptı. Telefonun ışığı parladı, ve o an Instagram’a yüklenmeye hazır bir sahte mutluluk karesi daha ortaya çıktı.

Zeynep, poz verdikten sonra kumların üzerine oturup arkadaşlarının neşeli sohbetlerini dinliyormuş gibi yaptı, ama aslında başını telefonuna gömmüş, az önce çekilen fotoğrafın filtrelerini deniyordu. Gözaltı morluklarını yok eden, cildini pürüzsüzleştiren bir filtre bulunca, yüzünde yapay bir rahatlama belirdi. Paylaş butonuna basıp telefonunu yanına koydu.
Kumsaldaki dalga seslerini dinlemeye çalıştı, ama zihnindeki derin uğultuyu susturmak zordu.

Etrafındaki herkes benzer bir döngüyü yaşıyordu.

Mutlu görünmek için birbirlerini çekiyor, ardından telefonlarına gömülüp başkalarının mutluluklarını kıskanıyordu. Gerçek şu ki Zeynep, geçen gece ağlamaktan şişen gözlerini saklamaya çalışırken, çevresindeki insanların da benzer bir hüzünle boğuştuğunu biliyordu. Fakat kimse modern hayatın ve insan olmanın getirdiği olmusuz duyguları konuşmuyordu. Kimse, sosyal medya gönderilerindeki filtrelenmiş hayatların ardındaki karanlıktan bahsetmiyordu.

O gece eve döndüğünde Zeynep, yatağında oturup bir kez daha telefonundaki fotoğraflara baktı. Görüntülerde her şey mükemmel görünüyordu: mutlu yüzler, güzel manzaralar, renkli anılar. Ama yüreğinde hissettiği şey, bu görüntülerden tamamen uzaktı. “Neden bu kadar üzgünüm?” "İçimdeki boşluk hissi nereden geliyor?" diye düşündü. Sonra aklına bir fikir geldi.

Bir blog açtı. İsmini “Gerçek Gülümsemeler” koydu. 

İlk yazısında şunları yazdı:
Bu bir mutluluk sahnesi değil. Bu, üzgün bir toplumun hikâyesi. Biz gülümseyen maskelerin ardında kaybolduk. Ama belki, bir yerlerden başlarsak, gerçekten hissettiğimiz duyguları paylaşmaya cesaret ederek, birbirimize ulaşabiliriz. Birbirimizin duygularına dokunabiliriz!” 

Ertesi sabah, yazısına gelen yorumlara baktı. Onlarca insan, hislerini anlamış, kendi hislerini anlatmıştı. Hepsi benzer şekilde hissediyordu: yalnız, kaybolmuş ve anlaşılamamış. Ama Zeynep, o sabah bir şeyin değiştiğini hissetti. Gerçek bir şey başlatmıştı. Anlaşılmıştı! Ve belki, bir gün, sahte fotoğraflar çekmek yerine, gerçek duygular paylaşmayı öğrenebilirlerdi.

Hiç yorum yok: