Viktor Frankl: Bir kimse derin bir anlam duygusu bulamadığında, kendini haz ile oyalar.
Ona göre, eğer bir kişi hayatında anlamlı bir amaç ya da değer bulamazsa, bu boşluğu geçici hazlarla doldurmaya çalışır. Ancak bu hazlar, yalnızca yüzeysel bir tatmin sağlar ve uzun vadede varoluşsal bir boşluğu gidermekte yetersiz kalır.
Bu düşünceyi şu şekilde yorumlayabiliriz:
1. Anlam ve Kalıcılık: Anlam, bireyin yaşamını köklü bir şekilde dönüştürür ve ona dayanma gücü verir. Zorluklar, acılar veya belirsizlikler karşısında anlam duygusu, bireyin güçlü kalmasını sağlar. Örneğin, Frankl'ın toplama kampındaki deneyimlerinde, hayatta kalanların çoğunun yaşama sıkı sıkıya bağlı kalmasını sağlayan şey, bir anlam ya da amaç bulmalarıydı.
2. Haz ve Geçicilik: Haz ise anlık bir tatmin sağlar, ancak derin bir yaşam boşluğunu dolduramaz. Bir kimse yalnızca haz peşinde koşarsa, bu durum bir çeşit kısır döngüye dönüşebilir: Anlam arayışından uzaklaştıkça daha fazla haz arar, ancak bu hazlar onu daha da tatminsiz kılar.
3. Modern Dünya ve Oyalanma: Frankl’ın bu görüşü, günümüzde de oldukça geçerli. Sosyal medya, tüketim alışkanlıkları ve hızlı yaşam tarzları, insanları sürekli bir oyalanma haline sürükleyebiliyor. Ancak bu durum, derin anlam arayışını bastırsa da tamamen ortadan kaldırmıyor. Nihayetinde birey, yüzeysel tatminlerin ötesinde bir şeyler aramaya devam ediyor.
4. Çözüm Önerisi: Bu döngüden çıkmak için bireyin, kendi yaşamında anlamlı bir amaç veya değer bulması gerekiyor. Bu, büyük bir ideal ya da küçük bir katkı olabilir: Bir aileye destek olmak, bir topluma fayda sağlamak, bir sanat eseri yaratmak ya da kişisel bir gelişim yolculuğu başlatmak.
Frankl’ın dediği gibi, anlam bulmak insanın en derin ihtiyaçlarından biridir. Anlam, hazzı da aşan bir tatmin sağlar; insanın kendisini daha bütün, daha özgür ve daha güçlü hissetmesine olanak tanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder