2025-02-11

Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü: Ayrılmaz Bir İlişki

Bastırma ve Bastırılanın Geri Dönüşü: Ayrılmaz Bir İlişki

Sigmund Freud’un psikanalitik kuramında bastırma (repression), zihnin rahatsız edici ya da toplumsal açıdan kabul edilemez düşünce, arzu ve anıları bilinçdışına itme sürecidir. Ancak, bu düşünceler tamamen yok olmaz; aksine, farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkma eğilimindedir. Bu nedenle, bastırma, bastırılanın geri dönüşü olgusundan ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.

Bastırmanın Doğası

Freud’a göre bastırma, bireyin psikolojik dengesini koruyabilmesi için bilinçdışına ittiği duyguların bilinç düzeyine çıkmasını engelleyen bir savunma mekanizmasıdır. Örneğin, travmatik bir olay yaşayan bir kişi, bu olayın anısını bilinçli olarak hatırlamasa da, bastırılmış travma bilinçdışında etkisini sürdürür. Benzer şekilde, toplumsal normlara aykırı görülen saldırganlık veya cinsel arzular da bilinçdışına itilerek gizlenir.

Ancak, bastırma tam anlamıyla bir silme işlemi değildir. Bastırılan düşünceler ve duygular bilinçdışında aktif kalmaya devam eder ve dolaylı yollarla kendini gösterir. Zamanla, bu içerikler farklı formlarda yüzeye çıkma eğilimindedir.

Bastırılanın Geri Dönüşü

Bastırılanın geri dönüşü (the return of the repressed), bilinçdışına itilen unsurların farklı biçimlerde yeniden ortaya çıkmasıdır. Freud, bu olguyu hastalarının rüyalarında, dil sürçmelerinde (Freudyen sürçme), nevrotik belirtilerinde veya sanatsal yaratıcılıklarındaki semboller aracılığıyla gözlemlemiştir.

Örneğin, çocukluk travmalarını bastıran bir kişi, ilerleyen yıllarda belirgin bir sebep olmaksızın kaygı, fobi veya kompulsif davranışlar sergileyebilir. Benzer şekilde, suçluluk ya da utançla bastırılan bir anı, kişinin hayatında tekrar eden başarısızlıklar veya açıklanamayan duygusal tepkiler şeklinde geri dönebilir. Edebiyat ve sanat dünyasında bu kavram genellikle metaforlarla ifade edilir—geçmişin hayaletleri, gizli gerçeklerin gün yüzüne çıkması veya unutulmuş hataların bir şekilde geri dönerek bireyin ya da toplumun huzurunu bozması gibi.

Bastırma ve Geri Dönüş Arasındaki Diyalektik

Bastırma ve bastırılanın geri dönüşü arasındaki ilişki, bir paradoks yaratır: Bastırma işlemi ne kadar güçlü olursa, bastırılan içerik o kadar şiddetli bir şekilde geri dönebilir. Bu durum bir basınçlı kap gibi düşünülebilir—içerideki baskı arttıkça, sonunda bir yerden patlak vermesi kaçınılmazdır.

Freud’a göre, psikanalitik terapi süreci bastırılan içerikleri bilinç düzeyine çıkarmayı amaçlar. Birey, geçmişte bastırdığı düşünce ve duygularla yüzleştiğinde, onları bilinçli bir şekilde işleyebilir ve böylece bilinçdışında oluşturdukları rahatsız edici etkiler azalır.

Toplumsal ve Kültürel Yansımalar

Bastırma olgusu sadece bireysel psikoloji ile sınırlı değildir; toplumsal ve kültürel düzeyde de gözlemlenir. Toplumlar, rahatsız edici tarihsel gerçekleri, ahlaki çelişkileri veya tabu konuları bastırma eğilimindedir. Ancak, bastırılan olaylar zamanla geri döner—politik hareketler, toplumsal huzursuzluklar veya sanat ve edebiyat eserleri aracılığıyla yüzeye çıkar.

Örneğin, geçmişte işlenmiş bir adaletsizlik, resmi tarih tarafından görmezden gelinse bile toplumsal hafızada varlığını sürdürebilir ve yıllar sonra kitlesel protestolar ya da kolektif travma biçiminde yeniden kendini gösterebilir. Benzer şekilde, uzun süre bastırılan toplumsal meseleler—kadın hakları, azınlıkların sesi veya politik baskılar—günün birinde kaçınılmaz olarak bir patlama noktasına ulaşabilir.

Sonuç

Bastırma ve bastırılanın geri dönüşü, psikoloji ve toplumda iç içe geçmiş bir döngüdür. Bastırılan hiçbir şey gerçekten yok olmaz; sadece farklı bir biçimde yeniden ortaya çıkar. İster bireysel psikoloji ister toplumsal dinamikler açısından ele alalım, gerçek çözüm bastırılan içerikleri bilinçli bir şekilde kabul etmek ve onlarla yüzleşmekten geçer. Ancak bu şekilde, bireysel ve kolektif düzeyde bir iyileşme sağlanabilir.

Hiç yorum yok: