Bir zamanlar, rüzgârın usulca dalları okşadığı, nehirlerin şarkılar mırıldandığı bir köyde, sessiz bir adam yaşarmış. Bu adam ne çok mutlu ne de çok mutsuzmuş; günlerini bir gölge gibi geçirir, neyi aradığını bilmeden yollarını adımlarmış. Köyün sokakları onun için hep aynıymış: gri taşlar, tanıdık yüzler, değişmeyen bir döngü. Ama bir gün, her şeyin değişeceği bir an gelmiş.
O sabah, adam nehir kenarında oturmuş, suyun akışına dalıp gitmiş. Kendi yansımasını görmüş suda; gözleri ona yabancı gelmiş. “Ben kimim?” diye sormuş kendine, ilk kez. O an, içinde bir şey kıpırdamış. Bilmediğini fark ettiği o ilk an, sanki bir kapı aralanmış gibiymiş. Günler geçmiş, adam yeteneklerini sınamaya başlamış. Tahtadan küçük bir kuş oymuş, bir şarkı mırıldanmış, ellerinin neler yapabileceğini keşfetmiş. Ama sınırlarını gördükçe, içindeki huzursuzluk büyümüş.
Bir gece, köyün dışında, tek başına otururken, gökyüzüne bakmış. Yıldızlar ona yalnızlığını fısıldamış. Acısı, göğsünde bir yumru gibi büyümüş. O an, tek başına acı çektiğini anlamış ve bu onu değiştirmiş. Gün gelmiş, kendini aşmaya karar vermiş. Dağın tepesine tırmanmış, rüzgârla savaşmış, korkularını yere çalmış. Zirvede, özgürlüğüne inanmış; sanki zincirleri kopmuş gibi hissetmiş.
Ama bu değişim, ona yetmemiş. Hayatına bir anlam aramaya başlamış. Köydeki çocuklara hikayeler anlatmış, yaşlılara yardım etmiş. Her gülümsemede, her teşekkürde bir parça anlam bulmuş. Yine de içindeki iradesiyle savaşmış durmuş; arzularını, öfkesini dizginlemeye çalışmış. Bir gün, köyün meydanında, ölümü düşünmüş. “Belki ancak o zaman her şey biter,” demiş içinden. Ama sonra vazgeçmiş; değişimin gereklilikten geldiğini, özgürlüğün bir hediye değil, bir zorunluluk olduğunu anlamış.
Dünyanın kusurlarını görmeye başlamış o günlerde. Kırık yollar, solgun yüzler, tamir edilemez yaralar... Bu fark ediş, onu daha da değiştirmiş. Bir akşam, köyün meydanında bir adam bağırmış, kalbini ortaya dökmüş. Bu, adamın gözlerini açmış; başkalarının acısında kendini bulmuş. Sonra bir gün, sessizce otururken, içine bakmış. Karanlık tarafını, kötülüğün tohumlarını görmüş. Ama onları anlamış, kabul etmiş. O an, gerçekten değiştiğini hissetmiş.
Köyün sessiz adamı artık başka biriymiş. Nehir hâlâ akarmış, rüzgâr hâlâ dalları okşarmış, ama onun gözleri artık dünyayı farklı görüyormuş.
Değişim, bir anda değil, her adımda, her fark edişte gelmiş. Ve o, bu masalın sonunda, kendini bulmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder