2025-02-23

Margit Schreiner’in Sevmek Dedikleri

Margit Schreiner’in Sevmek Dedikleri 

Margit Schreiner’in Sevmek Dedikleri adlı kitabı, Avusturyalı yazarın “Ayrılık Üçlemesi”nin bir parçasıdır ve Türkçeye çevrilen ilk kitabıdır (Almanca orijinalinde ise üçlemenin son kitabıdır).

2003’te yayımlanan bu eser, birbirine bağlı üç öyküden oluşan yoğun, duygusal ve yer yer sert bir monolog olarak tanımlanır. 

Kitap, doğum, ölüm ve sevgi gibi evrensel temaları anne-kız ilişkisi üzerinden işlerken, aynı zamanda sevginin karmaşıklığını, özlemini ve imkânsızlığını çarpıcı bir şekilde ele alır. Aşağıda, kitabın geniş bir özetini bölüm bölüm sunuyorum:

1. Ölüm
Kitap, birinci tekil şahıs anlatıcının (bir kadın) annesiyle vedalaşma sürecini anlattığı uzun bir öyküyle başlar. Anlatıcı, yaşamını derinden etkileyen 83 yaşındaki annesini bir bakımevine yerleştirmiştir ve annesinin son günlerine tanıklık etmektedir. Bu bölüm, duygusal bir hesaplaşma ve geçmişle yüzleşme niteliğindedir. Anlatıcı, annesinin yaşlılık, hastalık ve ölümle dolu bu son evresini dokunaklı bir dille aktarırken, anne-kız ilişkisinin çelişkilerini ve karmaşıklığını ortaya koyar.

Öykü, “Sonunda annelerimizi öldürürüz çünkü artık yalan söylemek istemeyiz” gibi vurucu bir cümleyle açılır ve bu ifade, anlatıcının annesine karşı hissettiği hem sevgi hem de öfke dolu karmaşık duygularını özetler. Annesinin evini boşaltırken, çocukluğundan beri biriken anılar ve duygular su yüzüne çıkar. Anlatıcı, annesinin onu şekillendiren baskın varlığını, ilgisizliğini ya da huysuzluklarını hatırlarken, kendi pişmanlıklarını ve suçluluk duygusunu da sorgular. Bu süreçte, aidiyet, kayıp ve ölümün kaçınılmazlığı üzerine derin bir iç muhasebe yapar. Annesinin fiziksel ve zihinsel çöküşü, anlatıcıyı hem hüzünlendirir hem de ona bir tür özgürlük hissi verir; ancak bu özgürlük, yalnızlık ve boşlukla iç içe geçmiştir.


2. Düğün
İkinci öykü, anlatıcının annesinin kaybından sonra yaşadığı yas sürecine ve kendi iç dünyasına odaklanır. Bu bölümde, anlatıcı ve kızı bir düğüne katılır. Düğün, sevgi ve ilişkiler üzerine bir kurgu olarak sunulurken, insanın sonsuz sevgi hayaliyle yüzleşmesini temsil eder. Anlatıcı, annesinin ölümünden sonra kendini yeniden tanımlamaya çalışır ve bu bağlamda, kendi icadı bir aşk hikayesi yaşamaktan geri durmaz.

Bu öyküde, kadın-erkek ilişkileri ve sevmenin doğası üzerine introspektif bir yolculuk başlar. Anlatıcı, sevgiye dair beklentilerini, hayal kırıklıklarını ve başkalarına duyduğu özlemi irdeler. Düğün sahnesi, hem bir kutlama hem de ironik bir karşıtlık sunar: Toplumsal bir ritüel olan evlilik, anlatıcının iç dünyasındaki yalnızlık ve sevgiye dair şüpheleriyle tezat oluşturur. Bu bölüm, ilk öyküdeki ağır duygusal tonun aksine, daha hafif ama aynı derecede derin bir atmosfer taşır. Anlatıcı, sevmekle ilgili kendi yanılsamalarını ve bu duygunun ona ne kadar uzak olduğunu fark eder.

3. Doğum
Son öykü, anlatıcının kendi annelik deneyimine, yani kızını dünyaya getirme sürecine odaklanır. Bu bölüm, sancılı bir doğum hikayesiyle başlar ve fiziksel olduğu kadar duygusal bir deneyimi çarpıcı bir gerçekçilikle betimler. Anlatıcı, bedeninde ve belleğinde derin izler bırakan bu süreci anlatırken, anne oluşunun hem bir son hem de bir başlangıç olduğunu vurgular.

Doğum, kitabın döngüsel yapısını tamamlar: Ölümle başlayan hikaye, yaşamın başlangıcıyla sona erer. Anlatıcı, kızını kucağına alırken, kendi annesiyle olan ilişkisini yeniden düşünür. Anne-kız ilişkisinin bitimsiz çelişkileri, bu kez anlatıcının anneliği üzerinden yeniden şekillenir. Doğumun acısı ve mucizesi, sevginin hem en somut hem de en anlaşılmaz hali olarak sunulur. Anlatıcı, kızına duyduğu sevgiyi tanımlamaya çalışırken, bu sevginin kendi annesine duyduğu duygulardan ne kadar farklı ya da benzer olduğunu sorgular. Bu öykü, aynı zamanda bir tür kapanış ve yenilenme sunar; geçmişin yüklerinden arınma çabası, yeni bir neslin başlangıcıyla birleşir.


Genel Tema ve Üslup
Sevmek Dedikleri, üç öyküden oluşan bir anlatı olmasına rağmen, bütünlüklü bir monolog olarak okunur. Margit Schreiner, minimalist ama yoğun bir üslupla, insanın en temel deneyimlerini (doğum, ölüm, sevgi) keskin, iğneleyici ve yer yer acımasız bir dille aktarır. Kitap, anne-kız ilişkisinin sarmal yapısını merkeze alarak, sevginin imkânsızlığını ve özlemini sorgular. Anlatıcı, kendi duygularını açıkça ortaya koyarken, okuyucuyu da bu duygusal yolculuğa dahil eder.
Schreiner’in anlatımı, ironik ve kara mizaha yakın bir ton taşır; ancak bu ton, hikayenin ciddiyetini ya da duygusal derinliğini gölgelemez. Kitap, otobiyografik unsurlar içerdiği izlenimi uyandırır (yazarın hayatından esinlendiği düşünülse de bu açıkça belirtilmez) ve okuyucuda gömülü anıları harekete geçiren evrensel bir yankı uyandırır. Sevmek, acı çekmekle eşdeğer görülür; çünkü “varoluşun çelişkileri içinde acı çekmeden sevmek neredeyse olanaksızdır” fikri, kitabın temel dayanaklarından biridir.


Sonuç:
Sevmek Dedikleri, Margit Schreiner’in Ayrılık Üçlemesi’nin duygusal ve tematik açıdan en katmanlı eserlerinden biridir. Ölümle başlayan, sevgi arayışıyla devam eden ve doğumla sona eren bu döngü, hayatın kırılganlığını ve sevginin karmaşık doğasını gözler önüne serer. Anlatıcının annesiyle, kendisiyle ve kızıyla olan ilişkisi, okuyucuya hem bireysel hem de evrensel bir deneyim sunar. Kitap, sert ve dürüst üslubuyla, sevgiye dair romantik yanılsamaları yıkarken, aynı zamanda bu duygunun kaçınılmazlığını ve gücünü hatırlatır.

Hiç yorum yok: