2025-02-01

Gerçek Fahişeler

Gerçek Fahişeler

Dünya edebiyatının en ilginç ve en önemli kısa hikâyelerinden biri, Fransız yazar Guy de Maupassant’ın kaleme aldığı Boule de Suif adlı eserdir. Türkçeye Tombul olarak çevrilen bu hikâye, 1945 yılında aynı adla sinemaya da uyarlanmıştır.

Tombul, insanın hayatta kalma içgüdüsünün, tehlike anında ahlaki değerlerin önüne nasıl geçtiğini anlatan bir hikâyedir. Ne kadar da tanıdık bir anlatı, değil mi?

Hikâye, 19. yüzyılda Prusya (Almanya) ile Fransa arasındaki savaşlardan birinde geçer. Fransız sınırındaki bir şehirde yaşayan on kişi, işgalci Prusya ordusundan kaçmak için bir faytona binmeye karar verir. Bu yolcular arasında Elisabeth Rousset adında bir fahişe, bir kont, orta sınıftan bir dükkân sahibi çift, zengin bir fabrika sahibi ve eşi, bir cumhuriyetçi entelektüel, iki rahibe ve birkaç burjuva daha bulunur. Böylece fayton, Fransız toplumunun küçük bir modeli hâline gelir.

Elisabeth, diğer yolcuların aksine samimi ve açık sözlüdür; politik tartışmalara kulak asmaz, ne muhafazakârdır ne de hesapçı. Yolculuk ilerledikçe herkes açlığa direnmeye çalışırken, Elisabeth yemek sepetini açar ve yemeklerini paylaşır. Başta mesleğini bildikleri için ondan tiksinen ve aynı faytonu paylaşmaktan utanç duyan bu insanlar, şimdi yemeklerini geri çevirmeyecek kadar açtır.

Bu sırada kötü hava koşulları nedeniyle fayton, Prusyalı askerlerin kontrolündeki bir bölgeye girer. Geceyi geçirmek için bir hana sığınan yolcular, burada bir Prusyalı subayın emriyle alıkonulurlar. İki gün sonra, subay Fransızlara serbest kalmalarının tek şartının Elisabeth’in onunla bir gece geçirmesi olduğunu söyler.

İlk başta bu ahlaksız teklife öfkelenen yolcular, zamanla Elisabeth’in direncinden sıkılmaya başlarlar. Entelektüel, zengin, rahibe, tüccar ve sözde erdemli herkes, Elisabeth’i subayın teklifini kabul etmeye ikna etmeye çalışır.

Maupassant, bu hikâyesinde ahlakın koşullara bağlı olduğunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer. Birkaç saat önce fahişeliği aşağılayan bu insanlar, şimdi Elisabeth’i subayın yatağına girmeye razı etmek için dini bahanelerden ticari müzakerelere kadar her türlü yöntemi kullanırlar.

Hikâyenin son sahneleri tam anlamıyla bir trajedidir. Elisabeth, kendini gururu ve vicdanıyla mücadele ederken bulur ve diğerlerinin kurtuluşu için subayla birlikte olur. Ertesi sabah fayton tekrar yola koyulduğunda, yolcular yanlarında getirdikleri yiyecekleri ortaya çıkarır ve afiyetle yemeye başlarlar. Aç ve üzgün bir şekilde bir köşeye çekilen Elisabeth, bu insanların yeniden vatan, onur, özgürlük, Tanrı ve namus üzerine konuşmalarını dinler. Kimse ona bakmaz. Ama Guy de Maupassant, onu edebiyat tarihine kazır: Gerçek fahişelerin arasında oturan, merhametli ve temiz kalpli bir kadın olarak…

Gerçek fahişeler, insanları sömürenlerdir.
Gerçek fahişeler, halkın malına ve canına göz dikenlerdir.
Gerçek fahişeler, çıkarları için rüşvet, yolsuzluk ve her türlü ahlaksızlığı meşru gören ikiyüzlülerdir.