2025-02-28

Deniz ve Işık Tohumu

Deniz ve Işık Tohumu

Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız denizlerin kıyısında, küçük bir balıkçı kasabasında Deniz adında bir çocuk yaşarmış. Deniz, adının aksine denizden çok gökyüzünü severmiş. Geceleri yıldızlara bakarak hayaller kurar, sabahları ise Güneş’in doğuşunu izleyerek umutla dolarmış.

Bir gün, kasabanın en yaşlı bilgesi Deniz’in yanına gelip eline küçük bir tohum bırakmış.

"Bu, ışık tohumu," demiş bilge. "Onu en karanlık yere ek ve sabırla bekle. Ama unutma, ışık başkalarıyla paylaşıldıkça çoğalır."

Deniz, bu sözleri uzun uzun düşünmüş. Kasabanın en karanlık yeri, deniz kıyısındaki eski fenermiş. Fener yıllardır yanmıyor, kasaba halkı da çoktan onun ışığını unutmuş.

Deniz tohumu fenerin tam önüne ekmiş ve her gün onu sulamış. Ama günler geçmiş, tohumdan hiçbir şey çıkmamış. İnsanlar Deniz’e gülmüş, "Boşuna uğraşıyorsun!" demişler. Ama Deniz inanmaktan vazgeçmemiş.

Bir gece, gökyüzü bulutlarla kaplanmış ve kasaba zifiri karanlığa gömülmüş. İşte tam o anda, Deniz’in ektiği tohumdan ışık saçan bir filiz yükselmiş! Önce küçük bir kıvılcım gibi yanmış, sonra büyüyerek tüm feneri aydınlatmış. Kasaba halkı hayretle ışığı izlemiş.

"Nasıl yaptın bunu?" diye sormuşlar.

Deniz gülümseyerek cevap vermiş: "Işığı kendimde buldum. Onu başkalarıyla paylaştıkça büyüdüğünü fark ettim."

O günden sonra fener hiç sönmemiş. Deniz’in ışık tohumu sadece feneri değil, insanların kalplerini de aydınlatmış. Ve tıpkı Güneş gibi, bu ışık doğmak için ne bir dua ne de bir sihir beklemiş—sadece doğmuş ve herkes onu coşkuyla karşılamış.

Ve masal burada bitmiş ama ışık hâlâ parlamaya devam etmiş…

Hiç yorum yok: