Psike Istanbul derneğinin film gecesinde 1984'u izledim. Dün geceki yorumcu Yavuz Erten'in yorumları doğal olarak psikanaliz yönünden oluyor. Ama sonuçta bilimsel bir değerlendirme. Veya bilimsel eğitim almış birinin değerlendirmesi. Burada aklımda kalanları yazıyorum. Yavuz Erten'in yorumu olduğunu iddia etmiyorum, çünkü doğru düzgün not tutma kabiliyetim yok.
Normalde çok öğrenci olmaz ama bir okul psikoloji öğrencileri için toplu bilet almış. Yorumcu Yavuz Erten muhtemelen 1984 sonrası doğan gençlerin konuşmalarında kulak misafiri olmuş. Oradan başlayayım; gençler "Gercekten 1984 böyle miydi?" diye sormuşlar biribirine. Bir kuşak için fütüristik diğeri için geçmişistik.
Totaliter yönetim eleştirilerisi olan filmde yönetim ileri giderek özgür düşünceyi yok etmeye çalışıyor. Bunun için bireylerin geçmiş ile bağlarını koparma, mutlak gerçek diye anlayabileceğimiz 2x2=4 gibi kavramlardan şüphe etmeyi sağlama, tektipleştirme, sürekli izleme gibi pek çok yöntemi kullanıyor. Distopilerin çoğunda olduğu gibi kötülükler iyilikler adına yapılıyor.
Yöntem olarak geçmiş tarihi ideolojiye uygun yeniden yazmak, dil ve bellek ile oynamak, insanları sevmek ile sevdiklerine ihanet etme konusunda ikilemde bırakmak, soyut ve simgesel düşünmeyi yok etmek, en büyük korkularını sömürmek gibi yöntemleri kullanıyor.
Aşırı fakirlik ve yaygın yıkımın hüküm sürdüğü ülkede "düşmanlar" birleştirici unsur olarak kullanılıyor.
Baş kahraman Winston "Gerçek bakanlığı"nda çalışıyor. Gerçek bakanlığının işi yalan haber üretmek, gerçekleri yok etmektir. Belki bu görevinden dolayı belki başka bir sebepten dolayı şüphecidir.
Özgür düşüncelerini ifade edemese bile gizli defterine yazar. Ancak düşünce polisi onu yakalar. Düşüncelerini değiştirmek için türlü işkenceden geçer.
Bana göre film biraz pat diye bitiyor. Yinede söylediğini çok sayıda simge ile film boyunca söylüyor. Yorumu ise izleyiciye bırakıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder