2025-08-14

Peter Fleming’in Karanlık Akademi: Üniversiteler Nasıl Ölür kitabı

Peter Fleming’in Karanlık Akademi: Üniversiteler Nasıl Ölür (Dark Academia: How Universities Die) adlı kitabı, neoliberal politikaların yüksek öğrenim üzerindeki yıkıcı etkilerini ele alan eleştirel bir çalışmadır. Kendisi de bir akademisyen olan Fleming, özellikle ABD ve İngiltere’deki üniversite sistemlerini mercek altına alarak, bu kurumların ticarileşme sürecinde nasıl bir çöküşe sürüklendiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Kitap, üniversitelerin birer bilgi ve öğrenim merkezi olmaktan çıkıp ticari işletmelere dönüşmesini, akademik özgürlüklerin kısıtlanmasını ve eğitim sisteminin piyasanın acımasız dinamiklerine teslim oluşunu irdeliyor. Aşağıda, kitabın geniş bir özeti sunulmaktadır:

Kitabın Ana Teması ve Çerçevesi

Fleming, kitaba 2017’de sosyal medyada viral olan bir fotoğrafla başlar: Oregon’da kontrol edilemeyen bir orman yangınının hemen yakınında, sakin bir şekilde golf oynayan bir grup insan. Bu metafor, üniversitelerin içinde bulunduğu krizi çarpıcı bir şekilde temsil eder. Fleming’e göre, tıpkı bu golfçüler gibi, akademik dünya da çevresindeki “yangını” (neoliberal politikaların yıkıcı etkileri) görmezden gelerek kendi işine bakıyor. Üniversiteler, bilgi üretiminden çok kar odaklı bir modele sürükleniyor; bu da eğitimcilerin, öğrencilerin ve genel olarak akademik kültürün zarar görmesine yol açıyor.

Kitabın temel argümanı, son yirmi yılda neoliberal politikaların üniversiteleri birer “şirket” haline getirdiğidir. Devlet üniversiteleri piyasanın rekabetçi dünyasına çekilirken, özel üniversiteler zaten bu mantıkla kurulmuş durumda. Bu süreçte, akademik özgürlük, eleştirel düşünce ve kamusal fayda gibi üniversitelerin temel değerleri erozyona uğruyor. Fleming, bu durumu “karanlık akademi” olarak adlandırıyor; bu, hem estetik bir çöküşü hem de akademik misyonun içinin boşaltılmasını ifade ediyor.

Kitabın Bölümleri ve Ana Fikirleri

Fleming, kitabında üniversite sistemindeki bu çöküşü birkaç temel eksende ele alıyor:

  1. Ticarileşme ve Şirketleşme:

    • Üniversiteler, artık birer kamu hizmeti sunan kurumlar olmaktan çıkıp, kar odaklı işletmeler gibi yönetiliyor. Öğrenciler “müşteri”, akademisyenler ise “hizmet sağlayıcı” olarak görülüyor. Bu, eğitim sürecini bir meta haline getiriyor.
    • Üniversiteler, sıralamalar, performans metrikleri ve yayın sayıları gibi ölçütlerle değerlendiriliyor. Bu durum, akademisyenlerin özgürce araştırma yapmasını engelliyor ve onları sürekli bir performans baskısı altına sokuyor.
    • Özel sektörle iş birlikleri artarken, müfredatlar da piyasanın taleplerine göre şekilleniyor. Bu, eleştirel düşünceye dayalı disiplinlerin (örneğin, beşeri bilimler) gerilemesine ve STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarının önceliklendirilmesine yol açıyor.
  2. Öğrencilerin Durumu:

    • Öğrenciler, yüksek öğrenim için giderek artan miktarlarda borçlanıyor. ABD ve İngiltere’de öğrenci borçları rekor seviyelere ulaşmış durumda. Bu, öğrencileri eğitim sürecine bir yatırım gibi bakmaya zorluyor; öğrenme, kişisel gelişimden çok bir “getiri” aracı haline geliyor.
    • Üniversiteler, öğrencileri çekmek için lüks kampüsler, gösterişli tesisler ve “marka” oluşturma çabalarına büyük bütçeler ayırıyor. Ancak bu, eğitim kalitesine değil, imaja yatırım yapıldığı anlamına geliyor.
    • Öğrencilerin gelecek beklentileri, bu sistemde büyük ölçüde hayal kırıklığına uğruyor. Mezunlar, aldıkları diplomanın piyasada bekledikleri fırsatları sunmadığını fark ediyor.
  3. Akademisyenlerin Çıkmazı:

    • Akademisyenler, artan iş yükü, düşük maaşlar ve geçici sözleşmelerle karşı karşıya. Birçok akademisyen, “gig ekonomisi” benzeri bir düzende çalışıyor; bu da iş güvencesizliğini ve stresi artırıyor.
    • Yayın yapma baskısı (“publish or perish”), akademisyenleri nitelikten çok niceliğe odaklanmaya itiyor. Bu, özgün ve derin araştırmaların yerini yüzeysel, hızlı üretilen makalelere bırakıyor.
    • Üniversitelerdeki bürokratikleşme, akademisyenlerin yönetimsel işlere boğulmasına neden oluyor. Bu da onların asıl işleri olan öğretme ve araştırma yapma sürelerini azaltıyor.
  4. Akademik Özgürlüklerin Erozyonu:

    • Neoliberal politikalar, üniversiteleri hükümetlerin ve özel sektörün çıkarlarına daha bağımlı hale getiriyor. Bu, eleştirel seslerin susturulmasına ve akademik özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açıyor.
    • Fleming, özellikle muhalif akademisyenlerin işten çıkarılma veya susturulma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Üniversiteler, artık “tehlikeli” fikirlerin değil, piyasaya uygun fikirlerin üretildiği yerler haline geliyor.
  5. Kampüs Kültürü ve Gelecek Düşleri:

    • Kitap, üniversite kampüslerindeki kültürel değişimi de ele alıyor. Öğrencilerin sosyal ve entelektüel deneyimleri, ticari mantıkla şekillenen bir ortamda zayıflıyor. Kampüsler, birer “eğlence parkı” gibi tasarlanırken, eleştirel tartışma ve topluluk ruhu kayboluyor.
    • Fleming, öğrencilerin gelecek hayallerinin bu sistemde nasıl daraldığını vurguluyor. Üniversite, artık bir özgürleşme alanı olmaktan çok, piyasanın taleplerine uygun bireyler yetiştiren bir fabrika gibi işliyor.

Kitabın Tonu ve Yaklaşımı

Fleming, kitabında hem hiciv hem de derin bir kaygı tonu kullanıyor. Okuyucuyu kimi zaman güldüren, kimi zaman içini acıtan bir üslupla, üniversitelerin içinde bulunduğu krizi dramatik ama gerçekçi bir şekilde aktarıyor. Oregonlu golfçüler metaforu gibi çarpıcı benzetmelerle, okuyucunun dikkatini çekmeyi ve mevcut durumu sorgulamaya teşvik etmeyi amaçlıyor. Kitap, aynı zamanda bir çağrı niteliği taşıyor: Fleming, bu “yangını” görmenin, söndürmeye başlamanın ilk adımı olduğunu savunuyor.

Kitabın Eleştirel Katkıları

  • Neoliberalizmin Akademiye Etkisi: Fleming, neoliberalizmin yalnızca ekonomik bir sistem olmadığını, aynı zamanda kültürel ve sosyal bir dönüşüm projesi olduğunu gösteriyor. Üniversiteler, bu projenin en net göründüğü alanlardan biri.
  • Eğitimde Eşitsizlik: Kitap, yüksek öğrenimin giderek elit bir kesime hitap ettiğini ve sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştirdiğini vurguluyor.
  • Direniş Olanakları: Fleming, tamamen karamsar bir tablo çizmiyor; akademisyenlerin ve öğrencilerin bu sisteme karşı direnme potansiyeline de işaret ediyor. Ancak bu direnişin nasıl örgütleneceği konusunda daha çok tartışmaya açık bir alan bırakıyor.

Kitabın Genel Mesajı

Karanlık Akademi, üniversitelerin birer kamu malı olmaktan çıkıp piyasanın birer dişlisi haline geldiğini güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Fleming, bu dönüşümün yalnızca eğitim sistemine değil, toplumun genel dokusuna da zarar verdiğini savunuyor. Kitap, okuyucuları bu krizi görmeye ve çözüm arayışına katkıda bulunmaya çağırıyor. Cesur yeni dünyada, bildiğimiz anlamıyla yüksek öğrenimin yerini koruyabilmesi için acil bir değişim gerektiğini vurguluyor.

Kitap Hakkında Ek Bilgiler

  • Yazar: Peter Fleming, Sydney’deki University of Technology’de Örgütlenme Çalışmaları profesörüdür.
  • Yayın Bilgileri: Kitap, Türkçe’ye Akın Emre Pilgir tarafından çevrilmiş ve Koç Üniversitesi Yayınları tarafından 20 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır. 224 sayfadan oluşan kitap, sosyoloji ve eğitim üzerine yoğunlaşan okuyucular için önemli bir kaynak.


Hiç yorum yok: