Meme hastalıkları özellikle meme kanseri, kadınların
yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. Yaklaşık sekiz kadından biri yaşamı
süresi içerisinde meme kanseri ile karşılaşmaktadır. İyi taraftan bakarsak
sekiz kadından yedisi hiçbir zaman bu hastalık ile karşılaşmayacaktır. Kimin
yakalanıp yakalanmayacağını önceden bilmenin kesin bir yöntemi
bulunmamaktadır. O yüzden sizin için bu
kısa yazıyı hazırladım.
Kimler daha çok risk altındadır sorusunun yanıtını vermeden
yaygın bir kanıya yanıt vermek gerekiyor. Risk faktörü sahibi olmak kişinin illa
bir hastalığa yakalanacağı anlamında gelmediği gibi, risk faktörü olmayan
kişinin yakalanmayacağı anlamına da gelmez.
Meme kanserinde bilinen risk faktörleri kadın olmak, yaş artışı, ailede
meme kanseri öyküsü, kadının kendi salgıladığı veya dışarıdan alınan öströjen
hormonuna daha çok ve daha uzun süre maruz kalmak, meme bölgesini içerecek
şekilde radyoterapi geçirmiş olmak, sonucu temiz gelmiş olsa bile daha önce
biyopsi yapılmış olması ve dens veya yoğun meme yapısıdır.
Meme kontrolleri için halen elimizde 4 yöntem bulunmakta.
A: Sertlik değerlendirmesi. KKMM dediğimiz Kendi Kendine Meme Muayenesi ve hekim muayenesi bu gruba girmektedir.
B: Memenin X-ışını geçirgenliğine bakılması. Mamografi
incelemesi bu gruba girmektedir.
C: Memenin ses demetlerini yansıtmasını değerlendirme.
Ultrasonografi ile yapılmaktadır.
D: Meme dokusunun manyetik rezonans özelliklerine bakılması.
Bunun dışında etkinlikleri ve fiyatları dengelendiği
taktirde DNA ve RNA değerlendirmesi yapan testler gelecekte kullanıma
girecektir. Günümüzde kullanımları özel durumlar ile sınırlıdır.
Sizin kullanabileceğiniz KKMM ve bizim size yardımcı
olabileceğimiz görüntüleme yöntemleri ile ilgili kısa bilgiler sunacağız.
KKMM memede ağırlıklı olarak sertlik farkı aramak için
kullanılan bir yöntem. KKMM etkin olması
için memenin aşırı büyük, sert ve çok pütürlü yapıda olmaması gerekir. Meme
küçük ve iç yapısı yumuşak ise KKMM daha etkin olmaktadır. Meme büyük, sert ve
pütürlü ise KKMM yapmayın demiyoruz, ancak etkinliğinin sınırlı olduğunu
unutmamak gerekir. Sertlik
değerlendirmesinde gözden kaçan tüm lezyonlarda radyoloji ve meme görüntüleme yöntemleri bize
iç yapıyı değerlendirmek için yardımcı olmaktadır.
Memenin X-ışını
geçirgenliğinin değerlendirmesinde
dört temel dansite söz konusudur. Daha geçirgen olan yerler siyah, az
geçiren kısımlar beyaz çıkmaktadır. Hava, yağ, yumuşak doku ve metal
dansiteleri mamografide ayırt edilen temel dansitelerdir. Amerikan Radyoloji Enstitüsü (ACR) yağ dokusu oranına göre meme
iç yapılarının A, B, C, D şeklinde sınıflandırılmasını önermiştir. Yağlı doku
ağırlıklı olan A grubu mamografiden en çok yarar gören gruptur. Yağlı doku ağırlığı az olan gruplara mamografinin yanısıra mutlaka ultrasonograf ile
bakılmalıdır. C ve D grubunda olan yoğun meme yapısına sahip hastalarda ayrıca
meme kanseri riskinin yüksek olduğu bildirilmiştir. Günümüzde kullanılan gelişmiş mamografi cihazları memenin tamamını kapsayan (tam saha) ve dijital olup, ağrının
minimum düzeyde ve kısa sürede yaşanması için teknisyenler özel eğitim
almalıdır.
Ultrasonografi: Ultrasonografi
mamografinin göstermediği pek çok lezyonu gösterebilmektedir. Ancak sonografinin de kendine has
sınırlamaları bulunmaktadır. Sağlıklı
bir sonografi zaman alıcıdır. Gerçek zamanlı değerlendirme için deneyimli, uzman
bir hekime ihtiyaç bulunmaktadır.
Meme MR : Meme MR özel durumlarda mamografi ve sonografiye
ilave bilgi gerektiği zaman kullanılan bir inceleme yöntemidir. Meme MR
ağırlıklı olarak kitlenin veya şüpheli bölgenin davranışını inceler.
Hastanın hangi yaşta hangi kontrollere hangi aralıklarda
kontrol edilmesi gerektiği konusu sık sorulan ve kişiye özel planlanması
gereken bir sorudur.
Kısaca özetlersek, sık görünen bu hastalığın tanısında
yardımcı yöntemleri etkin ve verimli bir şekilde kullanmak bizim elimizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder