Erkeklerin Karşı Tarafa Kadınların Kendi Tarafına Olduğundan Daha Hoşgörülü Olması: FIRE Verilerinin Gösterdikleri
Üniversite kampüsleri yıllardır fikir çeşitliliğinin ve özgür konuşmanın sembolü olarak görülür. Ancak son yıllarda, tartışmalı konuşmacılara olan hoşgörü, ideolojik ayrışmaların ve “iptal kültürü” tartışmalarının merkezine yerleşmiş durumda. İlginç olan ise, bu tartışmada belirleyici faktörün yalnızca siyasi görüşler değil, aynı zamanda cinsiyet olduğuna dair güçlü kanıtların bulunması.
FIRE’ın (Foundation for Individual Rights and Expression) büyük ölçekli ve metodolojik olarak titiz “Üniversite Özgür Konuşma Sıralamaları” verisi, uzun süredir konuşulmayan bir eğilimi ortaya koyuyor:
Erkekler, ideolojiden bağımsız olarak, karşıt görüştekilere kadınlardan çok daha fazla hoşgörü gösteriyor.
Ve bu fark, yalnızca küçük bir sapma değil; ideolojik farklardan bile daha güçlü bir etkiye sahip.
1. Hoşgörüde Cinsiyet Farkı: İlk Bakışta Paradoks Gibi Görünüyor
Başlangıçta beklenen şudur:
Bir konuşmacının düşünceleri sizin ideolojinize yakınsa, onu kampüse davet etme konusunda daha hoşgörülü olursunuz; uzaksa daha az…
Ancak veriler, bu öngörünün gerçeğin sadece küçük bir parçası olduğunu söylüyor.
Örneğin:
-
Tartışmalı bir solcu konuşmacıya kim daha fazla izin verir?
Hafif muhafazakâr bir erkek, demokratik sosyalist bir kadından daha hoşgörülü olabilir. -
Tartışmalı bir sağcı konuşmacıya kim daha fazla alan tanır?
Hafif liberal bir erkek, muhafazakâr bir kadından daha hoşgörülü olabilir.
Yani mesele ideolojik yakınlığın ötesinde bir şey:
Erkekler karşı tarafa, kadınların kendi tarafına olduğundan daha fazla alan tanıyor.
2. Veriler Ne Gösteriyor? Cinsiyet İdeolojiden Daha Güçlü Bir Ayrıştırıcı
Erkekler ortalama olarak daha hoşgörülü ve daha az sansürcü
FIRE’ın analizine göre:
- Cinsiyet farkı, ideolojik farkları gölgede bırakıyor.
- Aynı ideolojik pozisyonda bile erkekler kadınlardan çok daha hoşgörülü.
- Özellikle uçlarda fark çarpıcı:
Erkekler, “mükemmel hoşgörülü” (her konuşmacının kampüse çağrılmasına izin veren) olma olasılığında kadınlardan 3,5 kat daha yüksek.
Bu, toplumsal cinsiyet çalışmalarının bildiği bir eğilimle de örtüşüyor:
Kadınlar genel olarak daha korumacı, daha ihtiyatlı ve daha duygusal uyumu önceleyen bir yanıt eğilimine sahip.
Bu durum, fikirsel rahatsızlık yaratan konuşmalara karşı daha düşük toleransa dönüşüyor.
3. Dağılım Grafiklerinin Anlattığı: Gruplar Arası Değil, Bireyler Arası Fark
İdeolojiye göre ayrıştırma
FIRE’ın haritaları her ideolojide benzer bir tablo çiziyor:
- Sol, sağ, merkez fark etmiyor:
Her ideolojik kategoride erkekler kadınlardan daha hoşgörülü. - Solcu kadınların daha sansürcü olduğuna dair klişe doğru değil;
kadınlar tüm ideolojik hatlarda daha az hoşgörülü.
Parti kimliğine göre ayrıştırma
Konuşma özgürlüğüne karşı hoşgörüde bir içgörü daha ortaya çıkıyor:
- Demokrat eğilimli bağımsızlar Demokratlardan daha hoşgörülü.
- Cumhuriyetçi eğilimli bağımsızlar Cumhuriyetçilerden daha hoşgörülü.
Ancak yine de:
Erkek demokratlar bile sağcı konuşmacılara kadın Cumhuriyetçilerden daha açık.
Bu, verideki cinsiyet farkının ne kadar güçlü bir ayrıştırıcı olduğunu gösteriyor.
4. Isı Haritaları: Kümelenmeler Nerede?
Isı haritaları bireysel dağılımları gösterdiğinde tablo daha da netleşiyor:
Erkekler
- Çoğu orta bölgede: vasat ile iyi hoşgörü arasında.
- “Mükemmel hoşgörü”: %6,4 (az ama anlamlı).
- Düşük ideolojik önyargı: Diyagonale yakın kümelenme.
Kadınlar
- Yoğunluk sol alt bölgede:
Düşük veya ortalama sol hoşgörü, sıfır sağ hoşgörü. - “Mükemmel hoşgörü”: %1,8
- En belirgin özellik:
Sağcı konuşmacılara yüksek düzeyde sıfır tolerans.
Bu, kadınların ideolojilerinden bağımsız biçimde genel hoşgörü düzeyinin düşük olduğunu gösteriyor.
5. Neden Böyle? Olası Açıklamalar
Veriler tek başına nedensellik iddia etmiyor, ancak literatürden destek alan birkaç olası mekanizma var:
1. Duygusal rahatsızlığa daha düşük tolerans
Araştırmalar kadınların:
- çatışma içeren söylemlerde daha çabuk rahatsızlık duyduğunu,
- uyumu ve sosyal atmosferi korumayı daha fazla önemsediğini gösteriyor.
Bu, rahatsız edici ya da saldırgan bulunan görüşlere karşı daha çabuk sansür çağrısına dönüşebilir.
2. Sosyal uyumun ve grup bütünlüğünün daha çok önemsenmesi
Kadınların sosyal bağlılık ve uyum odaklılıkları:
“Bu konuşma grubu rahatsız edecek mi?”
sorusunu öne çıkarıyor.
3. ABD kampüslerindeki ideolojik dengesizlik
- Kadınlar üniversitelerde erkeklere kıyasla daha yüksek oranda sol eğilimli.
- Sol eğilimli öğrenciler (erkek veya kadın) genel olarak daha kısıtlayıcı.
- Bu iki faktör birleşince kadınlarda “ideoloji + cinsiyet” etkisi artıyor.
4. Önyargı yoğunluğu
Veriler kadın katılımcıların:
- karşı tarafa hoşgörüde daha düşük skor,
- kendi tarafına hoşgörüde yüksek beklenti
gösterdiğini belirtiyor.
Bu da sansür davranışının uygulamada daha agresif olmasına yol açabilir.
6. Bu Bulgular Neden Önemli?
Üniversitelerde iptal kültürünün hangi dinamiklerle beslendiğini anlamak kritik:
- Sağcı konuşmacıların davet edilmemesi
- Solcu konuşmacılara yönelik protestolar
- Yönetimlerin konuşmaları iptal baskısı
Bu örneklerdeki cinsiyet etkisinin görünmez kalması, doğru politikaların üretilmesini zorlaştırıyor.
Veriler bize şunu söylüyor:
Sansürün cinsiyetsiz bir ideolojik olgu olduğunu varsaymak yanıltıcı olabilir.
Kadınlar belirli görüşleri değil, genel olarak çatışmacı konuşmaları daha yüksek oranda reddediyor.
7. Bu Durumda Ne Yapılabilir?
FIRE’ın sonuçları bazı politika önerilerini de ima ediyor:
1. Herkese açık konuşmacı politikaları
Tartışmalı da olsa her konuşmacının konuşmasına izin veren kuralların net olması.
2. Sansürü kurumsal olarak yasaklayan düzenlemeler
Öğrenci baskısı veya idari gerekçelerle konuşmaların iptal edilmesini engellemek.
3. Eleştirel düşünme eğitimleri
İdeolojik karşıt görüşleri analiz etmeyi öğreten dersler hoşgörüyü artırabilir.
4. Fikirsel çeşitliliğin teşviki
Farklı görüşlere maruz kalma, rahatsız edici konuşmaya toleransı yükseltebilir.
5. Rahatsızlığın değerini anlatmak
Özgür konuşmanın doğası gereği rahatsız edici olabileceğini hatırlatan kültürel bir yaklaşım gerekli.
Sonuç: Cinsiyet Farkı Göz Ardı Edilemez Bir Değişken
Bu bulgular, üniversite kampüslerinde ve daha geniş kültürel alanda konuşma özgürlüğü tartışmalarının neden bu kadar sertleştiğini anlamamıza yardımcı oluyor.
Siyasi aidiyet, ideoloji ve parti kimliği elbette önemli;
ancak cinsiyet farkı, bu alanda tüm diğer değişkenlerden daha güçlü bir belirleyici olarak öne çıkıyor.
Kadınların daha sansürcü olması, bunu belirli bir siyasi taraf adına değil, genel bir eğilim olarak gösteriyor.
Erkekler ise karşı tarafa alan açma konusunda ortalama olarak çok daha cömert davranıyor.
Bulgular nihayetinde şunu hatırlatıyor:
Hoşgörü, sadece ideolojik bir tartışma değil; aynı zamanda psikolojik ve sosyolojik bir mesele.
Ve özgür konuşmanın korunması, bu farkların nedenlerini anlamakla ve çözüm yolları geliştirmekle mümkün olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder