2025-08-05

Ben Tek Başına Ne Yapabilirim?: Sessizliğin İsyanı ve Kolektif Uyanışa Çağrı

“Ben Tek Başına Ne Yapabilirim?”: Sessizliğin İsyanı ve Kolektif Uyanışa Çağrı

Ben tek başına ne yapabilirim

Diye düşündü biri

Ve hiçbir şey yapmamaya karar verdi

Ben tek başına ne yapabilirim

Diye düşündü bir öteki

Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi

Ben tek başına ne yapabilirim

Diye düşündü bir üçüncü

Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü

Ben tek başına ne yapabilirim

Diye düşündü yüz binler

Ve tek başınalıklarını sürdürdüler

Ben tek başına ne yapabilirim

Diye düşündü milyonlar

Milyonlarcaydılar

Ve tek başınaydılar

Bu arada birileri

Onlar adına

Karar vermekteydi

Tek başına olduklarını sananlar

Topluca ortadan kaldırıldılar.

Ataol BEHRAMOĞLU

Ataol Behramoğlu’nun “Ben tek başına ne yapabilirim” dizesiyle başlayan şiiri, bireyin içsel sorgulamasını derin bir toplumsal trajediye dönüştürür. 

Şiirin yüzeyinde sıradan bir teslimiyetin yankısı gibi duran bu cümle, alt metninde modern insanın yalnızlığı, edilgenliği ve kolektif güçten uzak kalışının eleştirisini taşır. 

Behramoğlu, bireyin yalnızlığı üzerinden toplumun nasıl felç olduğunu ve nihayetinde nasıl “topluca ortadan kaldırıldığını” göstererek, okuyucuya hem varoluşsal hem politik bir çağrıda bulunur: Uyan ve birlikte hareket et.

I. Yalnızlık: Modern Zamanların Hastalığı mı, Direniş Alanı mı?

Modern birey, özellikle şehir yaşamında, milyonların ortasında ama derin bir yalnızlık içinde yaşar. 

Sosyal medya çağında “bağlantılı” görünürken, aslında derin kopukluklar yaşar. 

Behramoğlu’nun şiirindeki karakterler, yalnızlıklarını sadece bir duygusal durum olarak değil, bir kader gibi yaşar: kuytularda bekleyen, düşünmekle yetinen, pasifliğe sığınan figürler...

Oysa yalnızlık sadece edilgen bir durum değildir. Kimi zaman içsel direncin, düşünsel derinliğin ve özgürleşmenin ilk adımı olabilir. 

Ancak Behramoğlu’nun ele aldığı yalnızlık türü, kişinin kendini dış dünyadan yalıtarak sorumluluktan kaçtığı bir kör yalnızlıktır. Bu yalnızlık, özfarkındalık yaratmaz; aksine, bireyi eylemsizliğe ve boyun eğmeye iter.

II. “Tek Başınalık” Yanılsaması: Birey Olarak Güçsüzlük Mitinin Çöküşü

Şiirde tekrarlanan “Ben tek başına ne yapabilirim?” cümlesi, başlangıçta mütevazı bir özeleştiri gibi duyulur. Fakat her tekrarla birlikte bu cümle, bir bahaneye ve kolektif çöküşün mazeretine dönüşür. Behramoğlu, bu sorunun altına gömülmüş milyonların aslında bir yanılsama içinde olduğunu gösterir. Gerçek şu ki: tek başına olmadıkları halde, tek başına olduklarını sananlar, topluca kaybetmişlerdir.

Bu, bireysel algı ile toplumsal gerçeklik arasındaki dramatik kopuştur. Birey, kendi yetersizliğini abartır, gücünü küçümser. Böylece kendini eylemsizliğe mahkûm eder. 

Ama işte tam da bu noktada şiirin trajik ironisi doğar: Milyonlar “bir araya gelmeyi” reddettikleri için, aslında tek tek değil, hep birlikte yok olurlar.

III. Pasif Direnişin Tehlikesi: “Birileri” Kimdir?

Şiirde geçen “birileri” ifadesi, soyut ama korkutucu bir güce işaret eder. Sessiz kalınan her anda, sorumluluk almaktan kaçınılan her meselede “birileri” devreye girer. Bu “birileri”;

  • İktidarı kötüye kullananlar,
  • Sözde temsilciler,
  • Bürokratlar, teknokratlar,
  • Ve hatta halkın adına konuşma yetkisini gasp eden otoritelerdir.

Behramoğlu’nun uyarısı nettir: Eğer karar vermezsen, senin adına birileri karar verir. 

Bu da çoğu zaman senin aleyhine olur. Pasif kalmak, nötr kalmak değildir. Pasiflik de politik bir tutumdur — ve çoğu zaman, baskının işine yarar.

IV. Toplumsal Eylemsizlik: Sessizliğin Topluca Bedeli

Şiirin doruk noktası, kolektif eylemsizliğin kolektif bedeliyle örtüşür:

"Tek başına olduklarını sananlar / Topluca ortadan kaldırıldılar."

Bu dize, bireysel ilgisizliğin nasıl kitlesel bir felakete dönüştüğünü çarpıcı şekilde betimler.

Tarihsel örnekleri düşündüğümüzde — otoriter rejimlerin yükselişi, soykırımlar, darbe süreçleri — bireylerin “ne yapabilirim ki” diyerek geri çekildikleri anların nasıl dramatik sonuçlara yol açtığını görürüz.

Behramoğlu bu trajediyi, sade ama sarsıcı bir dille ifade eder. 

Şiirdeki yapı bir ağıt gibidir, ama aynı zamanda bir uyanış çağrısıdır. Çünkü o “tek başına” sanılan bireyler, birlikte hareket ettiklerinde sistemi dönüştürebilecek güçtedirler.

V. Şiirin Günümüze Yansıması: Sessiz Kalmanın Bedeli

Bugün de hâlâ milyonlar bu soruyu soruyor: “Ben tek başıma ne yapabilirim?”

  • Haksızlıklar karşısında,
  • Çevre felaketlerinde,
  • Sağlık sistemindeki yozlaşmada,
  • Eğitimdeki eşitsizlikte,
  • Sansürde, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasında...

Behramoğlu’nun şiiri bize diyor ki: “Hiçbir şey yapmamak, zaten yapılacak olanın parçası olmaktır.” Sessizlik, çoğu zaman zulmün zeminidir.

VI. Çözüm: Mikro Cesaret, Makro Dönüşüm

Tek bir kişi ne yapabilir?
Çok şey.

  • Bir kişi bir adım atarsa, ikinci kişi için cesaret olur.
  • Bir kişi itiraz ederse, o ses yankı bulur.
  • Bir kişi düşünürse, bin kişi uyanabilir.
  • Bir kişi “hayır” derse, statüko çatlar.

Dolayısıyla bireyin gücü, birleşme potansiyelindedir. “Tek başına ne yapabilirim?” sorusunu “Benimle kim var?” sorusuna dönüştürmek, kolektif bir bilincin kıvılcımıdır.


Sonuç: Sessizliği Bozmanın Zamanı

Ataol Behramoğlu’nun şiiri, sadece bireysel bir sorgulamayı değil, bütün bir toplumun akıbetini yansıtan bir aynadır. Bu şiir, yalnızlığın pasifliğe, tekbaşınalığın edilgenliğe dönüştüğü anların nasıl felakete yol açtığını anlatır. Aynı zamanda bu şiir, bir umut ve çağrıdır: Korkularla değil, ortak iradeyle yürümek mümkündür.

Yalnızlık bazen kaçınılmazdır, ama kader değildir. Tekbaşınalık bazen tercih edilebilir, ama eylemsizliğin mazereti olamaz.

Ve her birey, bir araya gelmenin değerini anladığında, şiirin kaderi değişir.

O zaman birileri değil, biz karar veririz.
Ve o zaman, tek başına olan kimse kalmaz.


Hiç yorum yok: