Prospects for a 'Torn' Turkey: A Secular and Unitary Future başlıklı Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli tarafından kaleme alınan bu Silk Road Paper, 2008 yılında yayımlanmış ve Türkiye’nin 85. kuruluş yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 70. yıldönümüne denk gelen bir dönemde, ülkenin ideolojik ve toplumsal dinamiklerini analiz ederek 2023’te, yani Cumhuriyet’in 100. yılında nasıl bir Türkiye olabileceği üzerine üç temel senaryo sunuyor.
Çalışma, Türkiye’nin sekülerizm ve dini muhafazakârlık arasındaki gerilimleri, Kürt meselesi, ekonomik ve demografik faktörler, dış politika ve bölgesel dinamikler gibi iç ve dış unsurları ele alıyor. Aşağıda belgenin geniş bir özeti sunulmaktadır:
Ana Temalar ve Analiz
Türkiye, coğrafi olarak Doğu ile Batı arasında bir köprü konumunda olup kültürel ve ideolojik olarak ne tamamen Doğulu ne de tamamen Batılı bir ülkedir. Samuel Huntington’ın “yırtılmış ülke” (torn country) kavramıyla tanımlanan Türkiye, iç kültürel farklılıklarını uzlaştıramamış ve otoriterizm eğilimlerinden arınmış istikrarlı bir demokrasi kurmakta zorlanmıştır. Çalışma, sekülerizm ve dini muhafazakârlık arasındaki çatışmanın Türkiye’nin politik ve toplumsal yapısını şekillendiren temel dinamik olduğunu vurguluyor.
Sekülerizm ve Dini Muhafazakârlık Çatışması
Tarihsel Bağlam: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana, sekülerizm Atatürk’ün modernleşme projesinin temel taşı olmuştur.
Ancak, 1950’lerden itibaren çok partili demokrasiye geçişle birlikte, devlet İslam’a belirli bir alan tanımış, din eğitimi zorunlu hale getirilmiş ve cami inşaatları devlet tarafından desteklenmiştir.
Bu durum, seküler bir devletin dini muhafazakârlığı dolaylı olarak teşvik ettiği paradoksunu yaratmıştır.
AKP’nin Yükselişi: 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara gelmesi, İslamcı hareketin “ılımlı” bir yüzle yeniden şekillenmesiyle mümkün olmuştur. 1997’deki “postmodern darbe” sonrası İslamcılar, doğrudan confrontation yerine reformist bir söylem benimseyerek liberalleri ve Batı’yı yanlarına çekmiştir. 2007 seçimlerinde AKP’nin %47 oy alması ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, ordunun politikayı yönlendirme gücünün azaldığını göstermiştir.
Toplumsal Dinamikler: Türkiye, son yirmi yılda hem modernleşmiş hem de muhafazakârlaşmıştır. Kentleşme, küreselleşme ve eğitim seviyesindeki artış modernleşmeyi desteklerken, Anadolu’nun “muhafazakâr burjuvazisi” ekonomik liberalleşmeyle güç kazanmıştır. Ancak, bu muhafazakârlaşma, kadınların giyim tarzından devlet bürokrasisindeki atamalara kadar toplumsal hayatta dini normların artan etkisini yansıtmaktadır.
Kürt Meselesi
Etnik ve Bölgesel Dinamikler: Kürtler, Türkiye’nin ulus-devlet projesinin en büyük başarısızlıklarından biridir. Güneydoğudaki Kürt nüfusu, demografik olarak yüksek doğurganlık oranlarıyla dikkat çeker ve ekonomik-sosyal entegrasyon eksikliği, feodal yapılar ve PKK’nın varlığı entegrasyonu zorlaştırmıştır. AKP, 2007 seçimlerinde Kürt seçmenleri İslam ortak paydası üzerinden kazanmayı başarmış, ancak PKK’nın devam eden şiddeti Türk-Kürt gerilimini körüklemektedir.
Dış Faktörler: PKK’nın gücü, Suriye ve Irak’taki bölgesel gelişmelerle yakından bağlantılıdır. Örneğin, 2003 Irak işgali sonrası Kuzey Irak’ın özerk bir bölge haline gelmesi, PKK’ya hareket alanı sağlamıştır.
Dış Politika ve Jeopolitik
Batı ile İlişkiler: Soğuk Savaş boyunca NATO’nun güneydoğu kanadını koruyan Türkiye, Soğuk Savaş sonrası stratejik kimliğini yeniden tanımlamakta zorlanmıştır. AB üyelik süreci, ulusal egemenlik kaygıları ve neo-milliyetçi çevrelerde artan Batı karşıtlığı nedeniyle karmaşık bir hal almıştır. ABD ile ilişkiler, özellikle İran’ın nükleer programı gibi bölgesel meselelerde Türkiye’nin tutumuyla şekillenecektir.
Bölgesel Rol: Türkiye, enerji transit yolu olarak stratejik önemini korurken, Kafkaslar ve Orta Asya’daki potansiyel etkisini tam anlamıyla realize edememiştir. AKP’nin dış politikasında Orta Doğu’ya daha fazla odaklanma eğilimi gözlemlenirken, Kafkaslar ve Orta Asya’ya ilgi sınırlı kalmıştır.
Rusya ve Diğer Aktörler: Türkiye-Rusya ilişkileri, ekonomik bağlar nedeniyle güçlenmiştir, ancak jeopolitik rekabet ve farklı çıkarlar nedeniyle bu ilişki kırılgandır. Türkiye, İran ve Rusya gibi bölgesel güçlerle denge politikası izlemek zorundadır.
Ekonomik ve Demografik Durum
Ekonomi: Türkiye, 2000’lerde ekonomik büyüme, özelleştirme ve yabancı yatırım artışı yaşamıştır. Ancak, 2008 küresel ekonomik krizi, AKP’nin ekonomik istikrar vaadini tehdit etmiştir. “Anadolu kaplanları” olarak adlandırılan dindar burjuvazi, ekonomik liberalleşmeden faydalanarak güç kazanmıştır.
Demografi: Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, Avrupa’daki yaşlanan nüfusla karşılaştırıldığında bir avantajdır. Ancak, Kürt nüfusunun yüksek doğurganlık oranı, demografik dengeleri etkilemektedir.
2023 için Üç Senaryo
Çalışma, Türkiye’nin 2023’teki durumuna dair üç senaryo sunuyor:
1. İslami Muhafazakârlığın Hakimiyeti: Bu senaryoda, AKP’nin gücü devam eder ve Türkiye daha dindar ve muhafazakâr bir toplum haline gelir. Seküler kesimler marjinalleşir ve neo-milliyetçilik yükselir. Kürt meselesi, İslam ortak paydası üzerinden kontrol altında tutulsa da, PKK şiddeti gerilimleri artırır. Batı ile bağlar zayıflar, ancak stratejik ortaklık tamamen kopmaz.
2. Demokratik Uzlaşma: Bu daha iyimser senaryoda, CHP lideri Deniz Baykal’ın yerine geçen Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde parti, modern bir sosyal demokrat merkeze dönüşür. Avrupa’nın desteğiyle sekülerizm güçlenir ve AKP’nin ekonomik krizle zayıflaması, muhalefetin yükselmesini sağlar. Türkiye, merkez-sağ ve merkez-sol arasında dengeli bir demokrasiye evrilir.
3. Askeri Yönetim: En düşük olasılıklı senaryo, İslamcı hareketin aşırıya kaçması durumunda ordunun yeniden yönetimi ele almasıdır. Ancak, ordunun meşruiyet kaybı bu senaryoyu zayıflatır.
Sonuçlar
Türkiye’nin iç ve dış karmaşıklığı, geleceğe dair kesin tahminleri zorlaştırıyor. Sekülerizm ve dini muhafazakârlık arasındaki gerilim, toplumsal ve siyasi yapıyı şekillendirmeye devam edecek. Çalışma, Türkiye’nin 2023’te muhtemelen daha muhafazakâr bir ülke olacağını, ancak seküler geleneklerin tamamen kaybolmayacağını öngörüyor. AB üyeliği gerçekleşmese de, Batı ile ilişkiler devam edecek, ancak İran ve Kürt meselesi gibi bölgesel sorunlar Türkiye’yi zorlayacak. En büyük sürpriz, Türkiye’nin geleneklerinden koparak gerçek bir seküler ethos geliştirmesi olurdu, ancak bu olasılık düşük görünüyor.
Yazarlar Hakkında
Svante E. Cornell: Orta Asya-Kafkasya Enstitüsü ve Silk Road Studies Programı’nın Araştırma Direktörü, Uppsala Üniversitesi’nde doktora yapmış ve Kafkaslar, Türkiye ve Orta Asya’da güvenlik ve devlet inşası konularında uzman.
Halil Magnus Karaveli: Türkiye siyaseti ve sekülerizmin demokrasi için önemi üzerine çalışan bir araştırmacı ve Turkey Analyst’in yönetici editörü.
Bu özet, belgenin temel argümanlarını, analizlerini ve gelecek öngörülerini kapsamakta olup, Türkiye’nin 2008’deki durumunu ve 2023 projeksiyonlarını ayrıntılı bir şekilde yansıtmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder