Kırık Dalların Ormanı
Bir zamanlar, Yuvaköy adında bir köy vardı. Bu köy, kuş uçmaz kervan geçmez bir ormanın tam ortasında, eski bir çınar ağacının gölgesine kurulmuştu.
Çınar ağacı, köyün simgesiydi ve dallarının her biri, köy halkının nesiller boyu taşıdığı hikâyeleri saklardı. Ancak bu dallar, yakından bakıldığında, derin çatlaklarla doluydu. Her çatlak, bir yarayı, her yara da bir travmayı temsil ediyordu.
Köyde herkes, çınarın dallarının neden bu kadar çatlak olduğunu bilirdi ama bu konu hakkında kimse konuşmazdı. Konuşmanın acıtacağını düşünürlerdi.
Dedeler, babalarından devraldıkları sırları susarak taşır, anneler içten içe büyüttükleri acıları çocuklarına hissettirmemeye çalışırdı.
Fakat kim ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın, çınarın dallarına dokunan her çocuk, bu çatlaklardaki acıyı bir şekilde hissederdi.
Bir gün, köyde genç bir kadın olan Lale, bu sessiz geleneği sorgulamaya karar verdi.
Çocukken çınarın dallarına tırmanırken hissettiği o soğuk, derin çatlakları unutamıyordu. Kendi çocuğu Mavi doğduğunda, Lale bir şeyi fark etti: Kendi içindeki korkular ve yaralar, farkında olmadan küçük kızına yansıyordu. Mavi, annesinin korkularını, kaygılarını ve kendisinin bile adını koyamadığı bir huzursuzluğu hissetmeye başlamıştı.
Lale, köydeki yaşlı bilge Nine'ye danışmaya karar verdi. Nine, çınarın en eski hikâyelerini bilen ve köyün sessiz sırlarının bekçisi olarak bilinen biriydi. Lale, Nine'ye çatlak dalların sırrını sordu. Nine, bir süre sustu, ardından eski bir masal anlatmaya başladı:
“Bir zamanlar, bu ormanda bir rüzgâr fırtınası yaşanmıştı. Fırtına o kadar güçlüydü ki çınarın dallarını kırmış, ama kimse çınar dallarını onarmamıştı. Her yeni dal, kırık bir kökün üzerinde büyümeye çalışırken yine kırılmıştı. Ta ki biri çıkıp, kökleri iyileştirmeye karar verene kadar.”
Lale, bu hikâyenin sadece bir masal olmadığını fark etti.
Çınarın kökleri, aslında herkesin ailesinin geçmişiydi.
Onarılmamış yaralar, konuşulmamış acılar ve fark edilmemiş travmalar, köklerdeki çatlaklar gibiydi. Lale, bu döngüyü kırmaya karar verdi. Önce kendi yaralarını kabul etti. Nine’nin yardımıyla, geçmiş nesillerin acılarını anlamak ve serbest bırakmak için çalıştı. Bu süreç kolay olmadı, çünkü her yara, yılların ağırlığını taşıyordu. Ancak Lale, her bir yarayı onardıkça, kendi içindeki huzuru bulmaya başladı.
Bir gün, Mavi’ye çınarın dallarını göstererek dedi ki: “Bu dallar kırık, ama köklerimizi iyileştirirsek yeni dallar güçlü olur. Biz, bu çınarın yeni dallarıyız.”
O günden sonra, köydeki herkes Lale’nin çabasını fark etti. Diğer ebeveynler de kendi içlerindeki yaraları onarmaya karar verdi. Çınar, çatlak dallarını dökerken, köklerinden güçlü ve sağlam yeni dallar büyümeye başladı.
Yuvaköy, kuşaklar boyu süren acıların yerine umut ve sevgi dolu yeni hikâyeler yazmaya başladı.
Ve böylece, kırık dalların ormanı, bir iyileşme ve yeniden doğuş masalına dönüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder