2016-09-16

Kognitif Bias Nedir?

Bu yazıda kognitif bias’lardan bahsedeceğiz.  Kognitif bias’lara ön yargı, bilişsel önyargı diyenler var, bilişsel eğilim, algı yanılgısı diyen de var.  Bence tam Türkçe karşılığı bu değildir. Bilişsel kestirme algının daha iyi bir çeviri olduğunu düşünüyorum. Kestirme algı yöntemleri beynimizin kısıtlı kapasitesi yüzünden sıklıkla başvurduğunuz kolaya kaçma yollarıdır. Birey muhakeme yapmak için, farketmeden geçek dünyadan gelen girdiler yerine alternatif girdileri kullanır. Girdi işleme yanlışı "Fallacy" denen mantıksal önerme yanlışlarından farklıdırlar.  Kestirme algılar biyolojik kökenleri nedeniyle yaygındır, kökenleri eskiye dayanır.  Kestirme algıyı, gerçekleri algılamada sapma veya gerçeği algılamama gibi yorumlayanlar var, ancak sapmalar ve yanlışlar sadece birer sonuçtur.  Kestirme yollara başvurmak her zaman yanılgı ile birlikle değildir, sadece yanılma riskini beraberinde getirir. Kestirme algılar fark edilmediklerinde, bizi objektif olmaktan uzaklaştırırlar ve mantıklı, rasyonel düşünmeyi zorlaştırırlar.  Zihnimizi zorlayan problem türlerine göre bilişsel kestirme yollarını gruplarına ayırırsak anlaşılmalarını kolaylaşır.

Problem 1: Fazla bilgi ile baş etmek.

Gerçek dünyada baş edebileceğimizden fazla enformasyon bulunmaktadır.  Bunların bir kısmını ayıklamak dışında başka bir çaremiz yoktur.  Beynimiz işe yarar bilgiyi kendince yararsız bilgiden ayıklamak için basit bir kaç taktiğe başvurmaktadır.

Tekrar eden veya beynimizde daha önce iz bırakmış olan şeyleri daha kuvvetli fark ederiz. Bu basit kural güncel olan ve aktif hafızamızda bulunan konulara öncelik vermemize yol açar.

Tuhaf, gülünç, görsel olarak etkileyici, antropomorfik şeyler diğerlerinden daha çok dikkatimizi çekerler. Garip ve sürpriz dolu şeylere atadığımız önem derecesi diğer şeylere göre daha fazladır.  Alelade, beklenen şeyler ise daha az oranda dikkatimizi çekerler.
.
Dikkatimiz değişime odaklanır.  İlk kez gördüğümüzde çoğu değeri olduğu gibi kabul ederiz. Bildiğimiz bir varlıkta artı veya eksi yönde değişimler ise dikkatinizi çeker ve bizi yeniden değerlendirmeye ve karşılaştırmaya zorlar. Farklara hak ettiklerinden daha fazla önem veririz. Aynı karşılaştırmayı iki varlık eş zamanlı dikkatimize sunulduğu zaman da yaparız. Çoğu değerimiz görecelidir.

Mevcut inançlarımızı destekleyen her şey kolayca kabul görürken, inandığımız değerlere ters gelen şeyleri görmezden geliriz veya karşı çıkarız. İnançlarımızı oluşturmak için uzun zaman ve emek sarf ettik. Belki uzun uzun düşündük. Bu inançları ve bağlı değerleri gözden geçirmemiz muazzam zihinsel enerji gerektirecektir. Çoğu zaman buna hazır değiliz.

Başkalarında bulunan hataları kendi hatamızdan daha kolay fark ederiz. Başkalarında yanılma örneklerini bulmak kendi düşünsel sürecimizi gözden geçirmekten daha kolaydır.

Problem 2: Anlam arayışı.

Yetersiz bilgiye sahip olduğumuzda bile bu bilgi içinden bize mantıklı gelen sonuçlara ulaşabilir, bize olası  gelen hikayeler uydurabiliriz. Gerçek dünyada var olan verinin sadece küçük bir kısmına ulaşabiliyoruz.  Gelen bilginin fazla bulduğumuz kısmını ise baş edemediğimiz için eleriz.  Zihnimizdeki özetlenmiş ve basitleştirilmiş olarak yarattığımız bu model dünyaya uyan tüm hikayeler bize çekici ve olası gelir.

Yeni bilgilerde eksiklikler ile karşılaştığımız zaman bu eksikliği genellemeler, stereotipiler ve benzer önceki deneyimler ile kapatmaya çalışırız.  Her hangi bir konuda, eksik bilgiye sahip olduğumuz durumlarda, hemen o konunun bağlı olduğu bir üst gruba ait kategorik bilgilerimize başvururuz. Bu genellemeleri yaparken çoğunlukla hangi bilginin gerçek, hangi bilgi boşluğunun genelleme yoluyla doldurulduğumu idrak etmeyiz.

Bize tanıdık gelen veya hayranlık duyduğunuz kişi ve nesneleri tanımadığımız ve sevmediğimiz şeylere üstün tutarız. Burada bir varlığı değerlendirmemizde ona atadığımız varsayımsal değer ve kaliteden bahsediliyor.

Beynimiz sayılar ve istatistikler konusunda oldukça kötü bir performans sergiler.  Durumları ve sayıları kendimizce özetlerken objektif rakamlar ve istatistikleri dikkate almazsak yanılırız.

Başkalarının ne düşündüğünü düşünebildiğimizi düşünürüz.  Bu iki varsayıma dayanır.  Başkaları bizim kadar biliyor.  Başkaları bizim düşündüğümüz kadar ve bizim gibi düşünüyor.  Onların zihnini kendimize benzer olarak modelleriz. Karşımızdaki bazen bizden az, bazen bizden fazla biliyor olabilir.  Bazen bizden basit, bazen ise bizden karmaşık düşünebilir.

Şu anki düşünce yapımız, paradigmalarımız ve varsayımlarımızın geçmişte ve gelecekte geçerli olduğunu varsayarız.  Dünyamız, bazen fark edemediğimiz kadar hızlı bazen ise fark edemediğimiz kadar yavaş değişiyor.  Bu durumlarda düşüncelerimizi yeni duruma göre güncellemeyi unutabiliyoruz.

Problem 3: Hızlı davranma gereği.
Bilginin yanı sıra zaman tarafından kıstırılıyoruz.  Bu belirsizlikler karşısında, kararsızlığın bizi felç etmesine izin veremeyiz. Kuşkusuz böyle bir kararsızlık, doğadaki tehlikeler karşısında bizi çoktan yok ederdi. Sahip olduğumuz bilgi ne kadar az olursa olsun, o an durumu değerlendirmek, gelecek hakkında olası tahminlerde bulunmak ve çözümler arasında seçim yapmak zorundayız.

Dış dünyada etkin olmak için kendi etkinliğimize güvenmeliyiz. Vereceğimiz kararın önemine ve yaratacağı etkiye inanmalıyız. Gerçeklikte bu özgüven çoğunlukla kendini aşırı güven şeklinde gösterse bile bu güven olmadan yaşamda felç oluruz ve hiç bir eylemde bulunamayız.

Konuya odaklanmak adına, kısa vadeli olanı, alakalı gibi görüneni, uzun vadeli olana, alakasız gibi görünene tercih ederiz.  Zihnimize göre şimdiki zamanda olup biten, gelecekte olabileceklerden daha önemlidir.  Tanıdığımız kişi ve gruplara ilişkin haberler, bizden uzak olan kişi ve gruplar ve adını hiç bilmediğimiz kişi ve grupların başına gelenlerden daha önemlidir. Günümüz dünyasını etkileyen belki en önemli düşünce biçimlerinden biridir.

Daha önce emek ve zaman harcadığımız eylemlerin tamamlanması, emek ve zaman harcamadığımız eylemlerden daha önemlidir.  Bunu Newton kanunlarına benzetebiliriz. Harekette olan hareketin devamını ister, durağan olan durağanlığın devamını ister. Başlanacak daha iyi, daha önemli bir proje olsa bile önce başladığımız işi bitirmeyi yeğleriz. Gittiğimiz yol bir yere varmasa bile gittiğimiz yoldan kolay vazgeçmeyiz.

Hatalardan kaçınmak adına bize en az riskli görünen, bize en az sorumluluk yükleyen seçeneği tercih ederiz.  Bu çoğunlukla mevcut durumu sürdürme kararı şeklinde olur.  Bildiğin düşman bilmediğinden iyidir.

Basit gibi görünen ve daha fazla bilgi sahibi olduğumuzu düşündüğümüz seçenekleri, karmaşık görünen ve az bilgi sahibi olduğumuz seçeneklere yeğleriz. Karmaşık olan veya bilmediğimiz şey bizim lehimize olsa bile seçmesi zordur.

Problem 4: Neleri hatırlamalıyız?
Evrende inanılmaz miktarda çok fazla bilgi bulunmaktadır. Tümünü bilmemiz ve hatırlamamız olanaksızdır bu yüzden sürekli olarak neleri hatırlamalıyız ve neleri unutmalıyız kararları vermekteyiz.  Genellemeler belleğimizde ayrıntıların bütününden daha az yer kaplarlar.  Gerçekler ise bazen ayrıntılarda gizlidir ve genellemeye meydan okurlar. Bazen bir kaç ayrıntıyı aklımızda tutup geri kalan ayrıntıları unutmayı yeğlerken bunu yaptığımızın farkında olmayız.

Olaylar olup bittikten sonra belleğimiz ile fark etmeden oynarız. Bu süreçte bazı hatırladıklarımız güçlenir, kimi ayrıntılar değiştirilir veya silinir. Olmamış bir şey olmuş gibi belleğe eklenebilir. Tüm bu değişikliklere rağmen belleğimizdeki bilgiyi gerçeğin kendisi sanırız.

Ayrıntıları atıp genellemelere sığınmamız bellek azlığından kaynaklanıyor ancak burada sahip olduğumuz önceki bilgiler ve ön yargılar sonucu inanılmaz etkilemektedir.

Bazı olayları ve uzun listeleri en önemli öğelerine indirgemek zordur.   Bu uzun listeleri temsili öğelere indirgerken, seçmiş olduğumuz öğelerin  tümü temsil etmediğini unuturuz.  

Olayların yaşanış biçimimize göre bellekte depolanmaları değişmektedir.  Beynimize göre önemli olan olaylar öncelik taşımaktadır. Öneminden bağımsız olarak, eş zamanlı olarak olup bitenler, bilgiye ulaşma kolaylığı, bilgiye tekrar ulaşmada kolaylık hatırlamamız üzerinde etkili olmaktadır.

İşte, beynimizin milyonlarca yılda geliştirdiği taktikleri gördük.  Bilgi yüklenmesini sevmeyiz, fazla bilgiyi eleriz, filtreleriz. Anlamsızlık kafamızı karıştırır. Anlamsızlığa anlam yükleriz.  Yeterli bilgi gelsin diye beklemeyiz, elimizde hangi bilgi varsa onunla karar veririz. Bu kadar çok bilgiyi hatırlamamız mümkün değil. Önemli olanları hatırlamaya çalışırız.

Bütün bunları bilmek algı yanılsamasına yol açan bu dört ana problemi yok etmez.  Ancak kullandığımız kestirmelerin zayıf noktalarımız olduğunun bilincinde olmak gelişmemize ve daha sağlıklı düşünmemize yardımcı olacaktır. Algı kestirmelerini tanımamız onları görmemizi sağlayacaktır. Çoğu zaman algı kestirmeleri ayakta kalmamız için bize yardımcı oluyorlar ama bizi yanılgıya düşürdükleri durumların farkında olmalıyız.  

Bu yazının kendisi kognitif bias'lara bir kestirme yoludur. Gerçek listesler oldukça uzundur.

Hiç yorum yok: