2025-07-14

Kabarcıkların Sessiz Dansı – Saros’ta Bir Sabah

Kabarcıkların Sessiz Dansı – Saros’ta Bir Sabah

Sıcak bir yaz günüydü. Gökyüzü dingin, rüzgar hafifçe esiyor, denizse dinginliğini içine almış bir bilge gibi kımıldamadan duruyordu. Saros Körfezi’nin kristal berraklığındaki sularına, İbrice Limanı’ndan sessizce girdim. Gözlüğümü taktım, yavaşça suya bıraktım kendimi. Her şeyin sesi susmuştu artık. Yalnızca suyun iç sesi vardı; içimdeki huzura karışan yumuşak bir fısıltı gibi...

Yüzerken, denizin dibinden yukarı doğru yükselen küçük kabarcıklar dikkatimi çekti. Dalgıçların olduğu noktadan çıkıyorlardı. Güneş ışığı ters açıdan vururken, bu minik kabarcıklar suda parıltılı birer sütun gibi yükseliyor, adeta ışığın su altındaki heykellerine dönüşüyordu. Onlara doğru yüzdüm; her kulaçta merakım biraz daha büyüyordu.

Kabarcıkların olduğu bölgeye vardığımda, etrafımı saran çıt çıt seslerini duydum. Bu sesler, sanki derinlerden gelen meditatif bir davetti. Zihnimdeki düşünceler birer birer erirken, o seslerin huzurunda yalnızca anın içindeydim. Kabarcıklar birbirine çarpıp bölünüyor, küçülerek çoğalıyordu. Onların arasına karıştığımda ise deniz, büyük bir jakuziye dönüştü. Bedenim sarıldı, okşandı, hafifçe gıdıklandı. Kabarcıkların arasında yüzmek, sanki görünmeyen ellerin seni nazikçe sarmalaması gibiydi; hem serinletici hem dokunaklı, hem bedensel hem ruhsal bir temas…

Biraz ileride, dalgıç grubunun liderinin bulunduğu noktada, diğerlerinden farklı olarak, iri kabarcıklar oluşuyordu. Neredeyse bir tabak büyüklüğünde, ufo gibi yukarı doğru süzülüyorlardı. Büyülenmiş gibi onlara yaklaştım. Bu iri kabarcıklardan bazılarını elimle usulca patlattım. Dokunuşumla yok olan her kabarcık, içimde tatlı bir çocukluk sevinci yaratıyordu.

Derken, büyük bir kabarcık aşağıdan yukarı doğru süzülerek yüzüme yaklaştı. Karar verdim: Onu yüzümde patlatacaktım. Kabarcık yaklaşırken, önce bedenimin tamamının iç yüzeyinde yansıdığını gördüm. Ardından yüzüm belirdi kabarcığın kıvrımlı aynasında. Kendi yüzümle göz göze geldim — suda, köpükte, anlık bir hayalin içindeydim sanki. Ve sonra kabarcık yüzümde patladı. Küçük, nazik bir gıdıklama… Ne can yakıcı ne de şaşırtıcıydı. Daha çok, evrenin bana hafifçe gülümsediği bir andı.

İbrice Limanı’ndaki o an, yalnızca bir yüzme deneyimi değildi. Kabarcıkların içinden geçerken, suyun altındaki o görünmez dünyanın içine girip onunla bütünleşmiştim. Işık, ses, dokunuş ve yansımalar arasında sanki başka bir boyuta adım atmıştım. Zaman durmuş, ben sadece orada, o kabarcığın içinde, kendimle karşı karşıya kalmıştım.

Bazen bir an, bir baloncuk gibi görünür — küçük, geçici, kırılgan… Ama içinde evrenin bütün sessizliği, huzuru ve sırrı vardır. Ve o an, patladığında değil; içinde seni yansıttığında anlam kazanır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder